| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

24.11.2005 Tülay Çellek - netyorum.com / Sayı: 164

KÜRATÖR, ORGANİZATÖR, SERGİ KOMSERİ VE ASPİRİN

Resim – İş Bölümünde okurken bir akademisyen, “Tuval çakacaksın, bezi gereceksin, resim yapacaksın, sergileyeceksin, pazarlayacaksın… Bunların hepsini sen yapmak zorundasın. Bu durumda resim yapmaya ayıracağın zaman ciddi bir şekilde azalıyor. Halbuki bizim işimiz salt resim yapmak olmalı” derdi durmadan. İlave ederdi, “yurt dışında böyledir. Sen resmini yaparsın sadece.” Almanya’da okuduğu için oradan örnek verirdi. Tabii tuval satılıyor ama geçimini sanattan sağlayanlara, özellikle işin başında olanlara oldukça pahalı geliyor sanatın malzemeleri. Bu durumda aspirin gibi her derde deva olmak üzere tüm işlerinizi siz yapmak durumunda kalıyorsunuz.

Birkaç yıl önce bir panele gitmiştim. Konu başlığı “Eleştiri”ydi sanırım. Konu farklı olmasına karşın aynı soruna değinilmişti. Panelin sonunda ABD de Grafik Tasarım eğitimi alan genç de aynı şeylerden bahsetmişti. “Yapıtın tanıtımı, eleştirisi bile burada sana düşerken yurt dışında bunlar profesyoneller tarafından yapılıyor, siz bölük pörçük olmadan çalışıyor, üretiyorsunuz.” Demişti. Eskiye göre başta sinema olmak üzere sanatın diğer alanlarında da eleştirmen sayısı çoğaldı ve küratörler de…

Bir de diğer yüzü var olayın. Bu anlamda bazen iyiler - yetenekliler kenarda, pazarlamayı - pazarlatmayı bilenler ise piyasayı kaplamış olabiliyorlar. Çağ adeta iyiyi, güzeli yapma çağı değil, satma – tanıtma - reklam çağı oldu çıktı. Resimde, görsel alanda olduğu gibi müzik alanında da uç noktalara dayandı bunlar… İçi boş şeyler, biçimi boşça sunulmaya ve sürekli tüketimin değişim çılgınlığına bulaştı baştan sona kadar her şey. Adı da değişti durdu. Müzikte; Pop müzik, Türk hafif müziği vs. olarak.

Bir organizatör gerekli. Olayları organize edecek, bir yerlere taşıyacak. Küratör de gerekli, sanatçının zamanının çalınmasını engelleyip yaratılarını sergileme girişimlerinde bulunacak. Gerekirse fikir ve önerileriyle sergilemede katkısı olacak.

Ama bunun boyutu tartışılmalı günümüz Türkiye ve dünyasında. 5-6 yıl önce bir sergilemede bir gence, “çalışmasını neden böyle sergilediğini” sorunca aldığım yanıt beni oldukça rahatsız etmişti. “Küratör öyle istedi, benim düşüncem değildi.” Demişti, çünkü. İşte sorun burada başlıyor. Küratörlüğün krallığa dönüşmesinde. Küratör sanatçının üzerinden bir etiket, bir gelir sağlıyor, bununla yetinmeyip bir hegemonya kuruyor. Doğru başlangıç, yanlış yerde bitiyor ne yazık ki çoğu kez. Ayrıca yine bir topluluk oluşacak ki iltifatcılık vs. yaparak küratöre iş kabul ettirebilsinler. Üstelik küratörün her beğendiği iyi, beğenmediği de kalitesiz demek değildir. O zaman dışarıda kalacaklar ne olacak? Bu arada galericiler, sanatın salt gelir getirmesine baktığı sürece özellikle gençler nasıl yaratımlarını sergileyecek, sanat severlere. İnsanlara nasıl ulaştıracaklar ve nasıl var olacaklar?

Küratör tabii ki olmalı. Ama kendilerini getirdikleri boyutta tartışılması koşuluyla. Yönetimlerde de böyledir. Koltuk, etiket gibi geçici şeyler, insanlık gibi kalıcı olması gereken şeyleri alıp götürür çoğu kez. O zaman sanat ya da bilim nereye gidiyor diye bakmadan önce insanlık nereye gidiyor diye bakmalı durmadan… Güç gösterilerinin yanında güzelliklerin de yaşandığı dünyamızda.

Tülay ÇELLEK , Ocak 2004,  İSTANBUL
http://www.amatorceedebiyat.com/tulay/
tcellek@yildiz.edu.tr


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
164. Sayı önceki yazı 164. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye