| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

08.03.2005 Neslihan Mollaoğlu - netyorum.com / Sayı: 160

NEDEN?

Bir gökdelenin tepesindeki pencereden, başlarını uzatıp yardım isteyen insanlar görüyorum yüzlerindeki dehşet ifadesi kameranın çekim alanının çok uzağında kalmış. Ama yüreğim zoom yapıyor yüzlerine. Oradan gözlerine kayıyor. Yürek gözü uzaklık falan tanımıyor çünkü. Okyanuslar, saat farkları, enlemler, boylamlar havada uçuşuyor. Yalanın, iki yüzlülüğün, ayrımcılığın ve sevgisizliğin şık bir kılıfı olan tüm politik kavramlar havada uçuşuyor. Politikacılar havada uçuşuyor. Biz gözgöze geliveriyoruz gökdelendekilerle. İnsan insana bir sohbet başlıyor aramızda.

Nihayet, insan insana ...

"Neden" diye soruyorlar. "Neden ?"

Dünya yüzünde bugüne dek terör nedeniyle yaşamını yitirmiş tüm insanlar da katılıyor bize. Sonra yer kabuğu katılıyor. Atmosfer, güneş sistemi ve daha ötelerde tüm ilahi düzen katılıyor ve soruyorlar:

"Neden ?"

Sözde, bu insanların hiç birini tanımıyorum. Hepsini tanıyorum oysa. Kolumu , bacağımı, gözlerimi ne kadar tanıyorsam; korkularımı, sevinçlerimi, hüzünlerimi ne kadar tanıyorsam; kendimi ne kadar tanıyorsam; onları da o kadar tanıyorum:

Onlar Biz'iz.
Tüm insanlığın bir parçasıyız.
Ve biz, Bir'iz aslında.

Biz yanıyoruz orada. Bosna'da tecavüze uğrayan da bizdik. Boynumuza zincir vurulup köleleştirilen zenciler de bizdik. Bugüne dek, haksızlığa, şiddete, teröre maruz kalmış ne kadar insan varsa hepsi bizdik. Diktatörler de bizdik, şiddet yanlıları da bizdik. Cellat da kurban da hepsi bizdik.

Çünkü biz, Bir'iz.

Onlar gökdelenin tepesinde, soruyu yinelemeye devam ediyorlar:

"Neden ?"

Ama aşağıda bir yerlerde, farklı bir sorunun yanıtı aranıp duruluyor:

"Bunu yapanlar kim ?"

Bu soru önemlidir elbet. Önemlidir, çünkü yapanlar er geç cezalandırılacaktır. En katı biçimde hem de. Oysa böyle düşünenler anlamazlar ki, bu kişiler insanlıklarını yitirerek zaten en büyük cezayı kendilerine verdiler. Şiddetin şiddet doğurduğunu anlamazlar bir türlü. Diğer ulusların halklarına kör gözlerle bakanlar, kendi halkları söz konusu olduğunda en derin görüş mesafesine sahip olurlar bir anda. Onca toz bulutuna rağmen hem de. Ve henüz havadaki toz bulutu dağılmadan bu eylemin beş misli intikam planları yapılmaya başlanmıştır. Çünkü intikam, devlet politikalarının tek yanıt biçimidir istisnasız. Bazen daha küçük grupların, bazen de bir insanın tek yanıt biçimidir. Bunun içindir ki tüm dünya, geri kalmış bir köyde süren kan davasının makro ölçekli bir örneğidir. Tarih kitaplarını savaşlarla dolduran insanlar, neden aşkın tarihini yazmazlar örneğin Satır aralarında olsun yer kalmamış mıdır ona? Kalmıştır elbet ama nedense insanlar savaşları ile övünürler yüzyıllar boyu. Evet övünürler. Bakmayın siz, yıllar önce deli bir insanın bır ırkı kamplarda toplayıp fırınlarda yakmasına. İnsanlık tarihinin utançlarından biri diye anılmıştı ya bu olay. Yıl 2001, bu kez fırın yerine gökdelenler kullanılıyor teknolojinin tüm olanakları seferber edilerek. Eğer insanlık gerçekten utanç duysaydı tarih sayfalarından, neden tekerrürden ibaret olsun ki tarih ?

Evet övünürler. Savaşmak ciddi bir iştir çünkü Aşk ve sevgi ise edebiyatın harcıdır, politikacıların savaşmaktan zaman bulduğunda okuduğu. Alaycı bir hayal ürünü olarak bakılır sevgi edebiyatina. Çünkü gerçek dünya bu değildir. Gerçek dünyada topraklar alınır, topraklar verilir. Bir gurup insanın amaçları uğruna, bir ordu insanın beyinleri işlenir. Birileri oyun odalarında kurşun askerleri ile oynar. Sizi boğaz tokluğuna kurşunlara dolar. Birileri ambarlarını paylaşmaz. Bir kıtada çocuklar açlıktan ölür. "Sevgi Paylaşımdır" cümlesinin üstü iyi bir karalanır. Okunmaz olur.

Siz hiç aşık olduğu için gurur duyup bunu insanlık tarihine katkı olarak sunan birini gördünüz mü? Çok mu kişisel diyorsunuz? Siz hiç yüreği sevgi ile dolduğunda, ırkçılık, ayrımcılık ve şiddet yapan bir insan gördünüz mü? Özünde sevgi barındırmayan hiç bir eylemin haklı bile olsa amacına ulaştığını gördünüz mü ?

İnsanlar birbirine sürekli sorar:
"Nerelisin ?"
"Kimlerdensin ?"
"Hangi ulustansın ?"

Hepimizin insan, sadece insan olduğumuzu anlamamız için, birilerinin uçaklarla binalara mı girmesi gerekiyor ? İnsanların bir gökdelenin tepesinde yanması mı gerekiyor. Neden devletlerin silahlanma, savunma politikaları var da sevgi anlayışları yok ?

Neden kendi yarattığımız sınırlar içine kendimizi hapsediyoruz ?
Neyi paylaşamıyoruz ?
Neden paylaşamıyoruz ?

Göz göze geliyorum, yardım dileyen insanlarla yine. Birazdan bina çökecek. Acıları bitecek. Ama hala sorularına bir yanıt gelmiyor.

"Neden?" diyorlar.

Gözlerimi yere indiriyorum. Utanıyorum çaresizliğimden. Tarih kitaplarına kara bir sayfa daha eklenmesinden utanıyorum...

Ve tüm yüreğimle diliyorum:

Bunca insan boş yere ölmemiş olsun.
Bunu yapanlar insanlıklarını yitirmemiş olsun.
Yani öğrenilmiş olsun bir şeyler.
Bu son olsun.
Bundan sonrası sadece sevgi olsun.

Neslihan Mollaoğlu - 11 Eylül 2001


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
160. Sayı önceki yazı 160. Sayı sonraki yazı
   
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye