|
08.03.2005 Neslihan Mollaoğlu - netyorum.com / Sayı: 160
NEDEN?
Bir gökdelenin tepesindeki pencereden, başlarını uzatıp yardım isteyen
insanlar görüyorum yüzlerindeki dehşet ifadesi kameranın çekim alanının çok
uzağında kalmış. Ama yüreğim zoom yapıyor yüzlerine. Oradan gözlerine kayıyor.
Yürek gözü uzaklık falan tanımıyor çünkü. Okyanuslar, saat farkları, enlemler,
boylamlar havada uçuşuyor. Yalanın, iki yüzlülüğün, ayrımcılığın ve
sevgisizliğin şık bir kılıfı olan tüm politik kavramlar havada uçuşuyor.
Politikacılar havada uçuşuyor. Biz gözgöze geliveriyoruz gökdelendekilerle.
İnsan insana bir sohbet başlıyor aramızda.
Nihayet, insan insana ...
"Neden" diye soruyorlar. "Neden ?"
Dünya yüzünde bugüne dek terör nedeniyle yaşamını yitirmiş tüm insanlar da
katılıyor bize. Sonra yer kabuğu katılıyor. Atmosfer, güneş sistemi ve daha
ötelerde tüm ilahi düzen katılıyor ve soruyorlar:
"Neden ?"
Sözde, bu insanların hiç birini tanımıyorum. Hepsini tanıyorum oysa. Kolumu ,
bacağımı, gözlerimi ne kadar tanıyorsam; korkularımı, sevinçlerimi, hüzünlerimi
ne kadar tanıyorsam; kendimi ne kadar tanıyorsam; onları da o kadar tanıyorum:
Onlar Biz'iz.
Tüm insanlığın bir parçasıyız.
Ve biz, Bir'iz aslında.
Biz yanıyoruz orada. Bosna'da tecavüze uğrayan da bizdik. Boynumuza zincir
vurulup köleleştirilen zenciler de bizdik. Bugüne dek, haksızlığa, şiddete,
teröre maruz kalmış ne kadar insan varsa hepsi bizdik. Diktatörler de bizdik,
şiddet yanlıları da bizdik. Cellat da kurban da hepsi bizdik.
Çünkü biz, Bir'iz.
Onlar gökdelenin tepesinde, soruyu yinelemeye devam ediyorlar:
"Neden ?"
Ama aşağıda bir yerlerde, farklı bir sorunun yanıtı aranıp duruluyor:
"Bunu yapanlar kim ?"
Bu soru önemlidir elbet. Önemlidir, çünkü yapanlar er geç cezalandırılacaktır.
En katı biçimde hem de. Oysa böyle düşünenler anlamazlar ki, bu kişiler
insanlıklarını yitirerek zaten en büyük cezayı kendilerine verdiler. Şiddetin
şiddet doğurduğunu anlamazlar bir türlü. Diğer ulusların halklarına kör gözlerle
bakanlar, kendi halkları söz konusu olduğunda en derin görüş mesafesine sahip
olurlar bir anda. Onca toz bulutuna rağmen hem de. Ve henüz havadaki toz bulutu
dağılmadan bu eylemin beş misli intikam planları yapılmaya başlanmıştır. Çünkü
intikam, devlet politikalarının tek yanıt biçimidir istisnasız. Bazen daha küçük
grupların, bazen de bir insanın tek yanıt biçimidir. Bunun içindir ki tüm dünya,
geri kalmış bir köyde süren kan davasının makro ölçekli bir örneğidir. Tarih
kitaplarını savaşlarla dolduran insanlar, neden aşkın tarihini yazmazlar örneğin
Satır aralarında olsun yer kalmamış mıdır ona? Kalmıştır elbet ama nedense
insanlar savaşları ile övünürler yüzyıllar boyu. Evet övünürler. Bakmayın siz,
yıllar önce deli bir insanın bır ırkı kamplarda toplayıp fırınlarda yakmasına.
İnsanlık tarihinin utançlarından biri diye anılmıştı ya bu olay. Yıl 2001, bu
kez fırın yerine gökdelenler kullanılıyor teknolojinin tüm olanakları seferber
edilerek. Eğer insanlık gerçekten utanç duysaydı tarih sayfalarından, neden
tekerrürden ibaret olsun ki tarih ?
Evet övünürler. Savaşmak ciddi bir iştir çünkü Aşk ve sevgi ise edebiyatın
harcıdır, politikacıların savaşmaktan zaman bulduğunda okuduğu. Alaycı bir hayal
ürünü olarak bakılır sevgi edebiyatina. Çünkü gerçek dünya bu değildir. Gerçek
dünyada topraklar alınır, topraklar verilir. Bir gurup insanın amaçları uğruna,
bir ordu insanın beyinleri işlenir. Birileri oyun odalarında kurşun askerleri
ile oynar. Sizi boğaz tokluğuna kurşunlara dolar. Birileri ambarlarını
paylaşmaz. Bir kıtada çocuklar açlıktan ölür. "Sevgi Paylaşımdır" cümlesinin
üstü iyi bir karalanır. Okunmaz olur.
Siz hiç aşık olduğu için gurur duyup bunu insanlık tarihine katkı olarak sunan
birini gördünüz mü? Çok mu kişisel diyorsunuz? Siz hiç yüreği sevgi ile
dolduğunda, ırkçılık, ayrımcılık ve şiddet yapan bir insan gördünüz mü? Özünde
sevgi barındırmayan hiç bir eylemin haklı bile olsa amacına ulaştığını gördünüz
mü ?
İnsanlar birbirine sürekli sorar:
"Nerelisin ?"
"Kimlerdensin ?"
"Hangi ulustansın ?"
Hepimizin insan, sadece insan olduğumuzu anlamamız için, birilerinin uçaklarla
binalara mı girmesi gerekiyor ? İnsanların bir gökdelenin tepesinde yanması mı
gerekiyor. Neden devletlerin silahlanma, savunma politikaları var da sevgi
anlayışları yok ?
Neden kendi yarattığımız sınırlar içine kendimizi hapsediyoruz ?
Neyi paylaşamıyoruz ?
Neden paylaşamıyoruz ?
Göz göze geliyorum, yardım dileyen insanlarla yine. Birazdan bina çökecek.
Acıları bitecek. Ama hala sorularına bir yanıt gelmiyor.
"Neden?" diyorlar.
Gözlerimi yere indiriyorum. Utanıyorum çaresizliğimden. Tarih kitaplarına kara
bir sayfa daha eklenmesinden utanıyorum...
Ve tüm yüreğimle diliyorum:
Bunca insan boş yere ölmemiş olsun.
Bunu yapanlar insanlıklarını yitirmemiş olsun.
Yani öğrenilmiş olsun bir şeyler.
Bu son olsun.
Bundan sonrası sadece sevgi olsun.
Neslihan Mollaoğlu - 11 Eylül 2001
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|