| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

08.03.2005 Nurşen Görşen - netyorum.com / Sayı: 160

GENÇLERDE TOPLUMSAL BASKILARIN YARATTIĞI BUNALIM

Net'teki 18 Temmuz 2004 tarihli Radikal gazetesinin R.2 kısmında, üniversiteyi yeni bitirmiş bir delikanlının yaşama-ailesine ve topluma bakışını anlatan yazısı beni etkiledi. Anne ve eğitmen yanımı tetikledi. Gencin varlığı içimi sevgiyle doldurdu.

"Bembeyaz yalanlar" başlığı altında duygularını özette şöyle anlatıyor, geleceğin umudu gencimiz; "Okulum bitti, iş aramaları içindeyim. Annem evlenmemi bekliyor. yaştaş arkadaşlarımda aynı durumda. Kiminin sevgilisi daha iyi işte, durumda diye başkasıyla evlendi, kimininki başka arkadaş seçti. Hepimiz bir fidanın güller açan dalıyız.

Çevreden halimi soranlara; şu anda geçici işte çalışıyor, daha yüksek düşünceleri, projeleri var. Evlilik için daha erken, düşünmüyoruz denen bembeyaz yalanlarla hepimiz bir ürünün güller açan dalıyız.

Geceleri rüyamdan, tabutumun yükseklere taşındığı kabusuyla uyanıyorum. Sabah, salonda oturan anne ve babam bana sesleniyor; 'sen bunları yapacak insan değildin, deli oldun.' Depresif bir hal içindeyim. Hepimiz bir ürünün ömrü kısa güller açan dalıyız."

Delikanlılık dönemini (tabii hem kızlar, hem erkekler için söz konusu) üç evladımda da yaşadığım için iyi anlıyorum. Belli yaşların fizyolojik gerekleri, ruhsal çatışmaları içinde o süreçte gençler ailelerine, topluma, her türlü otoriteye başkaldırma, her şeyi sorgulama gibi bir eğilim içindeler. Daha ileri bir yaşa gelmiş erişkinin yutkunup geçebildiği bir durum karşısında delikanlı daha büyük ve şiddetli tepkiler gösterebiliyor.

Haklı da; genç insan evrensel kabul görmüş akıl, ahlak ve estetikle bakar yaşama. Otantik yaşamını, spontanlığını, yaratıcılığını henüz bastırmadığı dönemindedir. Kendi doğrularının iyilerini, güzellerini yani birey yanının var oluşunu yaşar.

Yetişkin insan tavrı "öğrenilmiş çaresizlikler" içindedir. Saklı içeriklerle dolu toplumsal yaşamın değer yargılarına, sözleşmelerine, göstergelerine yani toplumsal otoritenin taleplerine ne kadar uyuyorsa o toplumun insanı olabiliyor. Duygularından etkilendiğim yazar Genç'in sorgulama ve sitemle bahsettiği olaylara bakışında, anne -babası toplumsal rollerinin farkındalar.

Bir çocuk büyüttüler, okuttular. Şimdi sıra diğer toplumsal aşamalardadır ve beklentilerini dile getiriyorlar. Evlatlarıyla iftihar ediyorlar. Onları en iyi yerlere, şeylere layık görüyorlar. Olabildiğince… Yetersiz kaldıkları durumlarda dış dünyaya karşı savunma mekanizmaları geliştiriyorlar. Zararsız ak yalanların kaynağı buradan. Kendilerini kuşatan çevrede-toplumda- ne varsa onları yaşıyorlar. Çevre onları şekillendiriyor çünkü. Var olma şekilleri, sahip oldukları rollerle ilişkili. Toplumdan, dolayısıyla rollerden soyutlanmış bir varoluşu yaratamazlar. Geleneklerin kendilerinden istediği rollerinin esiri olmak ve o doğrultuda beklentilerini beslemek durumundalar.

İnsan, çevresindekilerin kendisine iyiyi, güzeli telkin ettiğine yönelmiş olarak dünyaya geliyor. Bu nedenle "sen yapamazsın veya adam olmazsın vb. sözler tekrarlanıyorsa bunu öğreniyor insan. Öğrenilmiş çaresizlik içinde. Biz çocuklarımızı para sarf ederek öğrenmiş çaresiz durumlara sokuyoruz. Okutuyoruz, büyütüyoruz, beklentiler içine giriyoruz ve tekrarladığımız olumsuz sözlerle onları istemeden bunaltıyoruz.Yaşadığı toplum içinde genç kendini geliştirdikçe, toplumsal sözleşmelerle uzlaştıkça ve kendisine sunulan rollerle uyumlaşma içine girdikçe ikilemden, depresif halden kurtuluyor. Kanı-deli, delikanlı dönemler hep yaşanır ve ebeveynler evlatlarını her halleriyle çok severler, kabul ederler.

Nasıl olsa zaman içinde beklentiler iyi-kötü denk geldiğince gerçekleşecek. Bu süreçte sevgili Mahmut kendi öz isteğini yansıtabilmeni, baskıları hoşgörüyle, barış içinde karşılayabilmeni dilerim. Ebeveynler bugün var, yarın yok. Senin söyleminle, gerçekten "hepimiz bir ürünün ömrü kısa güller açan dalıyız."

Huzurla, sevgiyle kal.

Nurşen Görşen - 29/7/204
e-posta: nursengorsen@hotmail.com


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
160. Sayı önceki yazı 160. Sayı sonraki yazı
  Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye