"Yansımalar" 06.04.2000 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 15

SESSİZ SEDASIZ

Düzenlendiği seneden itibaren büyük tanıtım kampanyaları ile her yerde duyurulan, kalabalık bir davetli topluluğunun katılımı ile her sene verilen Türkiye Bilişim Vakfı "TBV" Bilişim Medya Ödüllerinin "Dördüncüsü", bu sene sessiz sedasız verilmiş. Verilmiş diyorum. Çünkü benim haberim internet üzerinden günlük ulaşan bir elektronik bülten aracılığı ile oldu.

Bundan önceki senelerde sadece bilgi teknolojisi sektöründeki kişilere değil, diğer sektörlerde yer alan kişilere de davetiyeler gönderilirdi. Büyük bir salonda ödüller açıklanır, ödül alanların konuşmaları ilgi ile izlenirdi. Bu sene nedense farklı bir yöntem izlenmiş. Sektörün gelişmesi için iyi şeyler yapanların yanındayız da yöntemin niye değiştiğini anlayamadım. Alanlara ve verenlere selam olsun. Özellikle ilk ödül töreninde kalabalıktan salona giremeyenler olduğunu anımsıyorum. Başka ne anımsıyorsun diye sorarsanız, geçen sene ve ondan önceki sene yapılan tören de hafızamdan henüz silinmedi!

Kimlerin hangi kategori ve dallarda hangi ödülleri aldığını okumaya ve izlemeye başlamışsınızdır. Onun için ben ayrıca özetlemeyeceğim. Hepsini kutlarım. Başarılarının devamını dilerim.

* * * * *

Bir günde Onbir Milyar Amerikan Doları kaybetmek nasıl bir duygu acaba? Geçtiğimiz günlerde Microsoft aleyhine açılan davanın gelişmeleri doğrultusunda hisse senetlerindeki değer düşüşü nedeni ile Bill Gates'in kaybını duymuş olmalısınız. Şimdi herkes merakla bundan sonraki gelişmeleri bekliyor. Önümüzdeki günlerde sürprizlere hazırlıklı olmakta yarar var.

* * * * *

1998'de çevrilmiş, uluslararası muhtelif festivallerde ödüller almış, biz de ise yeni gösterime giren bir film; "Train de Vie - Hayat Treni". Yönetmenliğini, Radu Mihaileanu'nun yaptığı filmin başrollerinde, Lionel Abelanski, Rufus, Clement Harari, Marie-Jose Nat, Agathe de La Fontaine, Bruno-Abraham Kremer ve Michel Muller paylaşıyorlar. Mihaileanu, 1994'te "Trahir" filmi ile İstanbul Film Festivali Jüri Özel Ödülünü almıştı.

İkinci Dünya savaşı esnasında Avrupanın ortalarında bir kasabada yaşamakta olan Yahudiler, Almanların kendilerini toplamasından korktukları için, buna engel olacak bir plan geliştirirler. Kasabanın delisinin bulduğu plana göre, bir tren satın alacaklar, içlerinden bir grup Alman subayı kılığına girecek ve kalanları trenle toplama kampına götürme adı altında Rusya'ya kaçacaklardır.

Eleştirmenleri okursanız hemen hemen hepsinin ortak kanısı, filmin finalinin çok iyi olduğu. Maalesef ben aynı düşüncede değilim. Belki değişik bir son gibi görünebilir. Ancak, söylendiği gibi bu son filmin tümünü kurtarmıyor.

Bir saat kırk dakika süresi olan, komedi unsurlarının ön planda olduğu kısa bir film. Çok yakın bir dönemde televizyonlarda izleyeceğinizi tahmin ediyorum. Avrupa sinemasının nitelikli örneklerinden ancak, özellikle zaman ayırarak, muhakkak sinemaya giderek izlemeniz gereken filmlerden değil. Televizyonlarda gösterime girdiğinde izlersiniz.

* * * * *

"Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kez daha yaşamak zorunda kalırlar". İspanya doğumlu Amerikalı filozof ve yazar George Santayana (1863-1952).

Bu günlerde yaşadıklarımıza ne kadar uygun bir söz. Aslında sadece bu günler için değil, genel olarak hep aynı kişilerin konuştuklarına bakarsak yaşantımızın tümüne uygun bir söz. Bizler geçmişi hatırlıyoruz. Yine de aynı şeyleri bir kez daha yaşıyoruz. Ne kadar acı!

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com