| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

16.10.2003 Prof. Dr. İbrahim Ortaş - netyorum.com / Sayı: 146

BİLİM SAVAŞ KARŞISINDA TARAFSIZ MIDIR?

Hem Bilgiyi Üretmek, Hem Teknolojiye Dönüştürmek Taraf Olmaktır

Genelde bilimin objektifliği tarafsızlık olarak algılanır. Ancak objektifliğin kelime karşılığı gerçekleri olduğu gibi sunmak, tarafsızlık ise karışmamaktır. Yani bilim objektif olarak taraf olmak zorundadır ve bütün yaptığı ettiğiyle de zaten taraftır. Bütün bir bilim tarihine bakıldığında bilimsel objektiflik gerçeklerin tespit edilmesi ve kamuoyuna aktarılması, yanlışların da ortadan kaldırılması mücadelesi ile geçmiştir. Bilim adamlarının bu süreçte gerçekleri savunmak uğrunda büyük bedeller ödedikleri de Sokrates başta olmak üzere yine bilinen gerçeklerdir. Oksijenin hidrojenin bulunması bütün bir hayatı değiştirmiştir. İnançları değiştirmiştir. Galile dünyanın döndüğü gerçeğini savunmasından dolayı Katolik Kilesi tarafından ölüm cezasına çarpıtılmıştır.

Aydınlanma sürecinin “resmi felsefesi” sayılabilecek okullarımızın da duvarlarını süsleyen pozitivizmin şiarı (Hayatta en hakiki mürşit ilim), kontrol etmek için bilmekti. Yaptığı ve sonuçları itibariyle bilim bir taraf olma sürecidir. Ancak ne yazık ki, kendisine yabancılaşan bilgi ve bilim, yani hidrojen bir bombaya da dönüşebilmektedir.

Bilme faaliyetinin kendisi bir istençtir, ancak bu istenç sadece bilmekle sınırlı kalmamalı; aynı zamanda “mevcutla” yetinmeyip doğrusuna taraf olma ve yanlışa karşı çıkma süreci olmalıdır. Platon, ülkeleri “bilge filozofların” yönetmesini istiyordu. Geçen yüz yılın dahi bilgini Einstein “İnsan, savaş gibi inanmadığı bir şey için acı çekeceğine, barış gibi inandığı bir dava uğruna ölse, daha iyi değil mi? Savaş için hiç direnmeden verdiğimiz kurbanları, barış için de vermeye hazır olmalıyız” diyor ve ekliyor “Ben barış için savaşmak istiyorum”.

Bilimin en önemli parametrelerinden olan araştırma, metodunu belirlemek konusunda da tarihi sorumluluğa sahiptir. Bilim adamı bu bağlamda kullandığı metotlar ve sonuçları ve bunların açıklanması konusunda da taraf olup, sonuçlarını savunması onun kutsal görevleri arasında yer almaktadır. Bilim adamının bulgularını açıklamam gibi bir lüksü de bulunmamaktadır. Bilim adamı bu yönüyle dar sınırlar içerisinde değil, evrensel anlamda sorumluluk taşımaktadır.

Evet bu bağlamda bilim taraflıdır ve doğrudan yanadır. Tarafsızlık arada kalmak ve hiç bir taraftan yana tavır almamak değildir. Bilim doğadan, insandan yana taraftır.

Bilim Başkalarının İstediği Gibi Kullandığı Bir Araç Olamaz

Copyright hakları arasında, “bu bilgiler hiçbir şekilde doğaya, yaşama, insana karşı kullanılamaz” diye yazmalıyız. Bilim, başkasının basit istemlerine araç olan bir “fahişe” değildir. Aksi takdirde kendi kontrolünden çıkmış bilgi, bilim adamının kendisine, çocuklarına, torunlarına “yıkıcı” bir şekilde yönelebilmektedir. Kendi sonuçlarını kontrol edemeyen bilim kendine (insanlığa) yabancılaşmaktadır.

1991 yılındaki birinci Körfez savaşında metal mermi başlıklarında süper-yoğun veya değişik dozlarda seyreltilmiş radyoaktif maddeler kul­lanıldığı belirtilmiştir. Kullanılan mermilerin pat­lamadan sonra yüksek bir sıcaklığın yayılmasıyla oluşan ısı ve radyasyonun çevredeki tüm canlıları yok ettiği belirlenmiştir. Amerika’dan son denenen ve toprak altında 10 m derinlikte patlayan 9.5 ton ağırlığındaki bombanın patladığı alanda bir daha bitki gelişimi sağlanamamaktadır. Yine bilindiği gibi bombanın yanıcı maddesindeki kimyasalların düştüğü yerde toksik düzeyde bulaşma yaratmaktadır. Akılı füzeler için kullanılan özel ve enerjisi yüksek yakıtların yer yüzenindeki etkilerinin ne olduğunu tam bilmiyoruz. Cephane ve patlayıcı maddelerin bileşenleri şöyle sıralanabilir: Aromatik aminler, Sb, As, Pb, Cr, Cu, dinitrobenzen, dinitrofenol, dinitroluol, metilamin nitrat, nitrobenzol, bazlar, toluol, heksogen, trinitrotoluol türü bileşiklerden oluşmaktadır. Bunların tamamı kanserojen etkilidirler.

Savaş sırasında Irak yönetimi Kuveyt'ten çekilirken 600'den fazla petrol kuyusunu ateşe verdi; ortama salınan dumanların etkisi bütün Ortadoğu ve Türkiye'de günlerce hissedildi ve bu toksik gazlar başta atmosfer olmak üzere toprak ve bitkileri kirletmiş oldu. Bu kuyular 9 aydan da­ha uzun bir süre yanmaya devam etti. Petrol kuyularının sabote edilmesi sonucu yanan fosil enerjiden gök yüzüne salınan duman bulutları günlerce güneşin toprağa ulaşmasını bile engelleyecek şekilde kapkara bir manto oluştururdu. Dumanlar bir taraftan asit yağmurlarına yol açarken, diğer taraftan yer yüzeyine inebilen toksik gazlar ise aşağıda daha büyük tehlikeler yapabiliyordu. Savaşın etkileri sonucu topak kirlenmiş, endemik bitkiler ve yaban hayvanları zarar görmüş, kocaman bir insanlık tarihi Bağdat’ta tahrip edilmiştir. Savaşın etkilerinin ileride ne getireceği ise halen bilinmemektedir. Bütün bu olgular bu savaşın ekolojiye zarar verdiğinin en belirgin göstergeleridir.

Savaş Kesinlikle Bir Doğa Yasası Değildir

Huxley “Savaş kesinlikle bir ‘doğa yasası’ değildir"diyor. İnsana, doğaya zararlı olan bu savaşın karşısında bilim de sessiz kalamaz.

Evrende insanın yaşadığı tek gezegen olan dünyamızın artan nüfus baskısı, yer altı ve üstündeki kaynaklarların tükenme noktasına doğru gitmesi sonucu oluşan ekolojik sorunlara yol açan çevre kirliliği olgusu insanın açgözlülüğünün bir sonucudur. İnsanın insan olma süreci ile başlayan ve birbirine karşı verdiği ekonomik savaşların yarattığı ekolojik felaketler bazen onarılması zor sorunları da beraberinde getirmektedir. Geçmişte kılıçlarla verilen savaşların günümüzde radyoaktif silahların kullanılması ile canlıların toptan zarar görmesine neden olmuştur. Uluslararası yasalarca da yasaklanmasına rağmen Körfezde kullanılan bu silahlardan şu ana kadar bitki ve hayvanların dışında kaç kişinin zarar gördüğü bilinmemektedir. Bu tür uygulamalara karşı çıkması gereken kim? Tabii ki konunun muhatapları aydın Amerikalı, İngiliz, Fransız, Iraklı, İranlı, Türk ve diğer ülkelerin bilim adamları olacaktır. Yani hepimiz.

Yaşam Herkesin Ortak Malıdır

Bugün her ne kadar ülkelerin fiili sınırları olsa da rüzgarın, yağmurun, oksijenin kurdun kuşun, mikroorganizmanın sınırı yoktur. Irakta meydan gelecek bir felaketin etkileri benim ülkemi ve insanımı da etkileyecektir. Nihayet Çernobil faciasının etkileri Karadeniz’e kadar ulaşmıştı. Bu anlamda eğer bir Amerikalı bilim adamı ülkesinin ulusal çıkarları Irak’ı işgal etmeyi ve orada her türlü kirli savaşı sürdürmeyi gerektiriyor gerekçesi ile savaşa kaşı çıkmıyorsa çağına ve insanlığa karşı suç işlemekte midir? Ne dersiniz?. Türk bilim adamlarının bölgesinde meydan gelen bu kirli savaşın doğası ve insanları üzerindeki etkilerine karşı çıkmaması onu sorumlulukta kurtarıyor mu? Kaldı ki bu savaşta Türk toplumunun hiçbir çıkarı yok, aksine çevre ülkeler ile ilişkileri bozulmakta, ekolojisi doğrudan etkilenmektedir. Bu duruma karşı tavır almayan bilim kuruluşları da çağına karşı sorumluklarını yerine getiriyorlar mı?. Maalesef değişik bilim kuruluşlarında tek tek bilim adamlarının bireysel kaşı çıkışları dışında kurumsal tavırlar gelişmemiştir.

Savaşa gerekçe olarak ileri sürülen kitle imha silahları ve biyolojik silahların hiçbirinin olmadığı, ancak savaşı haklı çıkarmak için uydurulduğu Amerikalı yetkililerce savaştan aylar sonra açıklanmak zorunda kalınmıştır. İnsanlığın birkaç bin yıllık tarihinin bir gerçeği olan enerjiyi elde etme sanatının bir aracı olan savaşlar her zaman kendisine özgürlükler uğruna yaratılan düşmanın ortadan kaldırılması adına yürütüle gelmiştir.

Bilim adamı bu anlamda insanlığa hesap vermek zorundadır. Bu anlamsız savaşın toprak, su, bitki, hayvan ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini açıklamak ve toplumu aydınlatmak zorundayız. Bu anlamsız savaşın devamı ve daha fazla kanın akmaması, ekolojinin zehirlenmemesi için doğadan yana, insandan yana taraf tutmak zorundayız. Bu görevi yapmamak ise çağa ve insanlığa karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiş olmak anlamına gelmektedir.

Savaşa Karşı Savaşmak Gerekir

İkinci Irak savaşı sıralarında Roma Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Daniel Amit ile Amerikan Fizik Derneğinin çıkardığı derginin editörü Martin Blume’nin arasında geçen yazışmalar bilim adamı sorumluluğunun yayın yapmaktan ve küçük çıkarları peşinde koşmanın da önünde olduğunu göstermesi bakımından son derece öğreticidir.

Savaşa neden olan ABD’yi protesto eden Dr. Daniel Amit Amerikan dergisinde yazı yazmayı ret edince dergi editörü Martin Blume’nin cevabı ise şöyle
:

“Yazı yazmak gönüllü bir faaliyettir. Bu yolla, fizik camiasına hizmet etmiş olursunuz. Elbette yazmama kararınızı saygıyla karşılıyoruz, ancak şunu da belirtmek isteriz ki, biz bilimi uluslar üstü bir etkinlik olarak görüyoruz. Bilimin gelişmesi için siyasi anlaşmazlıkları bir kenara koyma yolunda elimizden geleni yapıyoruz. Yazarı hangi ülkeden olursa olsun, bir yazının yayınlanabilir olup olmadığına karar vermek için bilimsel kıstaslar dışında hiçbir ölçütümüz yok. İlgili tüm çevrelerin de siyasal farklılıkları bilimsel etkinliklerden ayırma konusunda çaba göstermesinin elzem olduğuna inanıyoruz. Bilimsel etkinlik, bu tip konuları aşmayı gerektirir”.

Buna karşın Dr. Daniel Amit’in ise cevabı çok daha ağır olur, şöyle ki:

“Bence bugün tanık olduğumuz şey, dünya üzerinde 10-15 yıldır tırmanan ve kitle imha silahı olarak da bilim ve teknolojinin başarılarını kullanan Amerikan kültür barbarlığının zirvesidir. Alçak kültür ve değerlerin, yüksek teknolojik güçle yürüttüğü bir insan avına, Kızılderililere yönelik saldırılardan beri görmediğimiz tarz ve boyutta ahlaksız cinayetlere tanık oluyoruz. Kendini her zaman haklı gören, sivil asker demeden insan hayatını hiçe sayan bu çılgınlığı durduracak hiç bir ıslah gücü ortalıkta görünmüyor.

Bilim (böyle bir durumda) tarafsız kalamaz; özellikle de silah denetçilerinin elinde, bir halkın silahsızlandırılması ve misket bombalarıyla katledilebilmesi için sinsice kullanıldıktan sonra…

Ben şahsen, artık Amerikan bilimiyle ortak insani değerleri paylaşamıyorum. “Bu davranışımın sonuçları konusunda bir iddiam yok. “ Ama bu mütevazı itaatsizlik eylemimi her halükarda uygulamak istiyorum ki, yarın torunlarımın ve talebelerimin yüzüne bakabileyim ve ‘Biliyordum’ diyebileyim".

Dr. Daniel Amit onurlu bir bilim insanı olarak bilimin savaşın ve kirli ilişkilerin içinde olamayacağını göstermesi konusundaki görüşlerine katılmamak mümkün mü? Einstein "İnsanlar, kendileri karşı çıkmadıkları sürece, hiçbir şey savaşları ortadan kaldıramaz“ diyor. Stefan Zweing ise “ Savaş akılla ve sağduyuyla bağdaşmaz. Savaşa karşı savaşmak gerekir“ diyor. Euripides ise “Akıllı insan savaşı önlemelidir” der. Evet başta aydın bilim insanları bu anlamsız savaşa karşı çıkabilmelidir. Her bilim adamının biraz daha evrensel ölçekte çağına ve toplumuna karşı sorumluluk duyması bilinci ile saygılarımı sunarım

Prof. Dr. İbrahim Ortaş
Çukurova Üniversitesi
e-posta: asportas@mail.cu.edu.tr


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
146. Sayı önceki yazı 146. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye