| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

04.09.2003 Fatoş Ünal - netyorum.com / Sayı: 143

RAHATSIZ OLUN

Aslında tüm yazmayı planladıklarımın ve sonunda yazacaklarımın bir anlık bir dürtüden ibaret olduğunu itiraf etmem lazım. Dün gece bir anda bunu yazmalıyım dedim. Uzun zamandır yazma eylemine ara vermiş olmamın etkisiyle olsa gerek, başlayınca bu planın amansız ve zorlu bir istek olduğunu gördüm. Oysa ki, anlatılan hikayeden çok etkilenmiştim ve sadece onu aktarmak istiyordum.

Hikaye aslında çok basit. Gerçek oluşu biraz daha esaslı kılıyor. Televizyonlar sayesinde saniyesi saniyesine yaşadığımız, kanıksadığımız savaş hikayelerinden biri. Kendi kendime "insan bir sabah kalkıp, birdenbire Filistin'in durumunu, Ortadoğu'daki olayları dile getirmez ki!" diyorum. Evet şu anda söylediğim bu. Uzun zamandır görmezden geldiğim bir olayı, bir anda görmeye başladığımı zannetmeyin. Aslında kişisel olarak yaşamımda ya da düşüncelerimde -daha doğrusu düşünmemecelerimde- bir değişiklik olmadı. Hikayeden uzaklaştıkça olay karışacak diyor şimdi içimdeki ses. Kısaca hikayeyi anlatayım dilerseniz.

Bir şarkının hikayesi bu. Arap Dünyası'nın en önemli müzisyenlerinden, barış dostu Marcel Kalifa'nın bir şarkısının, üstelik bir çocuk şarkısının. Şarkıdaki çocuk uçurtma uçurtmaktadır. Düşünsenize uçurtma uçuran bir çocuk! Aklınıza neler geliyordur kimbilir. Bu çocuk, ömrü hayatı boyunca bir uçak görmemiş. Tam da uçurtmasını uçururken, köyün üzerinde bir uçak görüveriyor. Bir uçak, uçurtmasının kuyruğunda bir uçak! Ne seviniyor bilemezsiniz. Siz ilk defa gördüğünüz güzel bir şey karşısında nasıl sevinirseniz, nasıl mutlu olursanız, nasıl heyecanlanıyorsanız, düşünün onun binlerce katı daha fazla bir duygu selinde köyünün meydanına doğru koşuyor. Küçücük sesiyle kocaman bağırarak, "bir uçak, bir uçak gördüm!" diyor. Çocuk mutlu, çocuk çok mutlu! Ve sonra o uçak, bütün köyü bombalıyor ve kimse kurtulamıyor.

Hikaye bu. Ve bu çocuk Ortadoğu'da çocuk olmaya çalışan, hayatı ucundan kıyısından yakalamaya çalışan çocuklardan biri. İlk defa mı böyle bir hikaye duyuyorum? Hayır. İlk defa mı biri bana bu dünyada hala savaşın var olduğunu söylüyor? Hayır. Marcel ısrarla, onları unutmayın, yalnız bırakmayın ve ne kadar şanslı bir çocukluk geçirdiğinizi kendinize tekrar edin diyor. Peki, ilk defa mı biri bana ne kadar şanslı bir çocukluk geçirdiğimi söylüyor? Hayır. İlk defa mı dinlediğim bir öykü beni dürtüyor? Hayır. Ne kadar çok "hayır" birikti ekranda! Pek hayırlı görünmüyor değil mi?

Ne diyordum. İnsan bir sabah kalkıp aniden Ortadoğu'da olanların farkında mıyım diye sormuyor. Biz o kadar yakınında olduğumuz halde bu olayların hiçbirini görmüyoruz kanımca. Görsek de, yeterince hissetmiyoruz. Bir nebze haklı olmadığımı bilsem de, her olayın suyunu çıkarırcasına temcit pilavı gibi önümüze sunan televizyonlara yüklenmek istiyorum. Her akşam ekranlarımızda gördüklerimiz, bir Amerikan filminden kesilmiş sahneler değil. Hepsi gerçek.

Bir konser, Arif Sağ ve Marcel Kalifa. Tarih, Ağustos 2003. Tesadüf, bir izleyici ben. İlk defa gördüğüm Marcel Kalifa'yı sevdim mi, yeni bir şey mi sunuyor benim için? Sanmam. Aşağıda, bir Filistin Bayrağı. Burada şu anda bayrağı açanlar, benden daha farkında olanlar ve şarkıya eşlik edenlerle aynı havayı soluyor, aynı gökyüzünün altında yan yana duruyoruz. Çok mu yakınız? Sanmam. Hepimizin kafasından geçenler çok farklı kuşkusuz. Benim bu davayla alakam yok. Olmalı mı, olursa ne olmalı hala "renksiz"im. Onlar ve diğerleri.... Bir taraf olunca, karşı taraf da oluyor tabii. Birileri daha haklı, birileri daha haksız oluyor. Fakat nihayetinde, hepsinin canı acıyor, kanı akıyor. Onlar ve diğerleri ve şimdilik bu hikayede ben... Galiba sadece ben renksizim.

Dün, birileri bana bu dünyada ilgilenilmesi gereken şeyler olduğunu hatırlattı. Durup düşününce kendi çevremde ne kadar dar konularla ilgilendiğimi fark ettirdi. Neyi değiştirecek derseniz, az önce söyledim o kadar renksizim ki bu konuda! Savaşa uzak olduğumdan, haklı-haksız kavgasında taraf olmaktan, seçtiğim tarafın yararına bir şey yapmaktan dem vuracaksınız, durmayın. "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın!" taraftarlığından kurtulup kurtulamayacağımı soracaksınız, sorun. Bir müddet cevabım yok. Belki hiç olmayacak. Ben rahatsız oldum, siz de olun diye de anlatıyor olabilirim bütün bunları. Rahatsız oldunuz mu? Rahatsız olun.

Fatoş Ünal - 29.8.2003
e-posta: unalfa@tnn.net


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
143. Sayı önceki yazı 143. Sayı sonraki yazı
  Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye