|
29.05.2003 Burcu Koçak - netyorum.com / Sayı: 135
İSİMSİZ SEVGİLER
Bize sevmesini öğretmediler dostum, bize hep sevgiyi saklamasını öğrettiler.
Hep bekletmeyi... hep ertelemeyi... bu yüzden biz kiminle birlikteysek bir
diğerini ama hep uzakta olanı özledik, hiç dinmedi doyumsuzluğumuz, biz hep
uzaktakini sevdik dostum... yanımızdakini değil, odamızın duvarının
arkasındakini değil, birşeyler paylaştığımızı değil, uzaklardakini,
ulaşamadığımız kadar uzaklardakini sevdik... Yanımızdakileri kırıp geçirdik,
incitip üzdük de, hep ulaşamadiklarımıza sakladık söyleyemediğimiz o güzel
sözleri... Özlediğimiz sevgiden delice korktuk biz dostum. Sevmek bizim için
sınırlarımızdan hiç çıkmamaktı. Kendi sınırlarımızda sevmek hep kapana
kısılmaktı. Bu korku yüzünden hep karşımızdaki insanların sevgisini eksik
bulduk, küçümsedik onların sevgisini, yeni heyecanlar arama isteği vardı. Bir
kişide takılı kalmak ne kadar basit diyorduk. Gözümüz hep uçan kuşlardaydı.
Yüksek dağların en tepesinden bakıyorduk insanlara biz. Sorun bizdeydi dostum.
Sevgiye inançsız olan bizdik... Bir insan bizi sevmeye başladığında,
yenildiğinde sevgimize; ondan uzaklaşır, nasıl da tiksinirdik sevgilerinden biz.
Ama bizden biraz uzaklaşmaya görsünler onları yana yakıla nasıl da arardık.
Çünkü biz sevilmeye alışmıştık, hatırlasana nasıl da ihtiyaç duyardık seslerine,
kokularına. Kaybolmuştuk dağıttığımız
sevgilerde. Kim bizi seviyordu, biz kimi seviyorduk. Sınırlar erir, karışırdı
herşey. Öksüz sahipsiz bir sevgimiz vardı ama onu kime vereceğimizi şaşırdık.
İnanırlardi bize, inanırlardı o öksüz, sahipsiz, başıboş sevgimize. Çünkü
çevremizdeki herkes o kadar hasretti ki sevgiye... Çünkü onlar da bizim gibi
sınırlar içinde büyümüşlerdi. Açılamıyorlardı, kendilerini tanıyamadan
çıkamazlardı, sınırdan izinsiz çıkış yoktu bize, sevgiye geçit yoktu. Kaç
zamandır kendimizi kandırdık dostum. Kimi sevenler şarkılarda yaşatır sevdiğini,
kimi cüzdanındaki eski, soluk bir resimde, kimi ise hayallerle süslediği sınırlı
dünyasında anlatacak çok şeyleri yoktur. Çok olan sadece çektikleri acılardır
sınırlı dünyalarında. Bunu bilirler dostum, ama kıramazlar zincirleri. Aşkı,
sevmeyi, sevilmeyi kendimizi adamayı o kadar çok özlemişken, aynı zamanda
ikiyüzlülükte içimize işlemişti. Kendimden biliyorum, gözümüzde hayatımızın
zerre kadar önemi yoktu. Gerektiğinde hayatımızı hiçe sayacak kadar kahraman ama
bir o kadar da yalancı ve riyakardık dostum. Patlayıcı bir madde gibi taşırdık
sevgileri. Kaygı dolu, ürküntü dolu bir sır gibi taşırdık sevgileri. Okuduğumuz
yoksulluk romanlarında, gözyaşlarıyla seyrettiğimiz filmlerde anlatılan
kahramanların hayatlarından daha berbattı hayatımız aslında. Ama kendimize
duymadığımız şefkati onlara duyardık... Birbirimize ne kadar ne kadar
üzüldüğümüzü gösteremediğimizden, birbirimizin derdine yeterince eğilemediğimiz
için bu filmlerdeki kahramanların hayatlarına ağlardık doyasıya.... Aslında
birbirimizi çok sevmek istiyorduk, ama nedense çok utanıyorduk bundan ve hep
erteliyorduk. Yürürken sokakta karanlıklar eşlik ederdi yalnızlığımıza. Sokağın
sonunda o gökyüzünün yalancılığı bizi de vururdu kaybolan o sahipsiz dostlukları
da... Biliyor musun bugüne kadar hep seviyormuşum gibi yaptım ben. Aslında
onlari tanımıyordum ben, ama yine de ihtiyacım vardı sevgilerine. Bağışlasınlar
beni ve unutmasınlar, onlar adına onlardan daha çok acı çektim ben... Bir tek
seni tanıyorum aslında ben...
Bir tek seni... Dinliyorum anlat hadi... Demek sonsuza dek kaçıyormuş insan
kendisinden...
Burcu Koçak
e-posta: brckck@yahoo.com
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|