| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

08.05.2003 Daruma - netyorum.com / Sayı: 132

İÇİMİZDEKİ VE DIŞIMIZDAKİ DEPREM

Çok fazla suya sabuna dokunmadan Türkiye’de bazı ailelerin çevrelerinde olan bitene gösterdikleri ilgi ve alakadan/ilgisizlik ve alakasızlıktan bahsetmek istiyorum.

Türkiye’nin problemlerine ve toplumsal sorunlarına olan yaklaşımlarının ne kadar insanlıktan uzak olduğundan söz etmek istiyorum.

Bingöl’de ölen çocuklara bazı insanların tepkilerine/tepkisizliklerine değinmek istiyorum.

Kadının evde bulaşık makinesi bozulur, çok pahalı bir makina olduğundan tek tük servislerini bulmak için kocası aranır “internetten bul gelsinler”. Benzer şekilde elektrik süpürgesinin çöp poşeti dolmuştur, adamın sekreteri aranır ve internetten servisler bulunur ve biri gönderilerek aldırılır. Oysa konu bilgisayar ve internet dünyası olduğunda - ne kadar çok bilgi sahibi oldukları, her türlü alışverişlerini bu yolla yaptıkları ve problemlerini nasıl çözdükleri konusunda - ders bile verebilecek ölçüde bilgi sahibi olduklarını ballandıra ballandıra, anlata anlata bitiremezler. Eee, ne de olsa kültürlü ve eğitimli insanlardır... Entelektüel oldukları bir gerçek ama yavaş yavaş hayata bakış açıları ne yazık ki biraz züppeliğe dönüşmüş.

Geçenlerde x kişinin yeğenin doğumgünüydü, karısından hediye almasını istedi ama nasıl? Zahmet olacak ama rica ediyorum şeklinde ezile büzüle çekingen bir talepte bulunduğuna bulunacağına bin pişman oldu... Peki diyerek geri adım attı.

Zavallı adamlar, zavallı olmayı hakkediyorlar, çünkü sürüngen gibiler...

Kadın kocasını arıyor, “ben şuradayım, şunu beraber seçelim, hemen gel!”

“Tamam sevgilim”, adam adresi sormaya bile çekiniyor... Çekine çekine “daha önce gitmiştim ama tam hatırlayamadım. Peki peki ben bulurum...”

Veya “eve gazete gönder” diye bir talep...

Rumeli yakasından Anadolu yakasına geçen şoför evin çevresindeki bir bayiden gazete alır ve eve götürür.

Onlara hediye vermek de çok zordur...

Bir tanıdıklarından hediye almışlar; bu insanlar herşeyi kibarlık olsun diye içtenlikten yoksun olarak yapıyorlar. Teşekkürlerini herkes haketmiyor, herkese teşekkür etmiyorlar... Çünkü hediye alan kişinin standardı onların altında, sosyalitesi düşük. Teşekkür etmeye değmez diye düşünüyorlar... Ancak kendi sınırları dahilinde, hatta ekonomik olarak onları da geçen veya onların en önemli ekonomik kaynaklarından aldıkları çok basit sıradan bir hediye için binlerce kez teşekkür edebiliyorlar, arkasından da küfür tabii....

Önemli insanlardan oluşan bir topluluk içinde önemli insanlardan daha az önemli olanlar ve sosyalitesi zayıf insanları hemen elerler ve bu insanları hayatlarında hiç görmemişcesine bir tavır takınırlar. Ama ertesi gün hele hele o insana işi düştü ise sahte bir samimiyet ile çok sıcak sohbetler yapabilirler, çünkü onunla konuştuğunu o önemli kimseler bilmez/görmez, ayrıca menfaatleri sözkonusudur...

İşte böyle insan ilişkileri... Ne yazık ki insani duygulardan, insanca tavırlardan uzaklaşmışlar. Sevgisiz bir yaşama dönüştürmüşler hayatlarını... Herşey maddi. Ben, ben, ben. Önce almaları gerekir, verirken de tüm hesapları yapılmıştır. Onlara sorarsanız medeni ve çağdaş bir yaşam içindeler...

Toplumsal ve ülkenin zor günlerini konuşurlarken zannedersiniz ki, çok içten ve duygu yüklüdürler. Oysa tavırları içtenlikten ve iyimser duygusallıktan çok uzaktır... Amacı sadece o konu hakkında ne kadar çok okuduğunu, ne kadar çok bilgi sahibi olduğunu ve kültürlü olduğunu göstermektir.

Geçenlerde bir gün, aralarından birinin bir arkadaşı ile konuşmasına şahit oldum ve dondum kaldım.

“Hayatım, parasız insan itibarsız insandır biliyorsun” dedi. İnanılacak gibi değildi.

Bingöl’deki depremi konuşurken de “ortada parası bol ne kadar cahil ve görgüsüz insan varsa bir dönem hepsi müteahhit olmuş” diyerek konuşmasına başladı.

Oysa kendisi de o tip insanlarla çoğu zaman işini görmüş, ortaklık bile yapmıştır. Bir anlamda yanlış da değil söyledikleri... Ancak enteresan olan, orada hayatını kaybeden çocuklardan, yarına hazırlık yaparken yarını hiç olmayacak çocuklardan, hiç açmadan solan gonca güllerden hiç bahsedilmemesi...

Yüz tane çocuk. Hepsi de Türkiye’nin geleceği, kendi geleceği, üstelik Türkiye’nin gerçekleri ile büyüyen, zor şartlar altında başarıya yürüyen çocuklardı. Bu konudan hiç bahsedilmedi bile, teknik ağırlıklı konular konuşuldu ve televizyonda yine finans ağırlıklı haber programı sabitlenerek, bütün gün döviz, borsa haberleri izlendi/dinlendi.

Deprem olmuş bitmişti, bu konuda teknik açıdan ne kadar bilgi sahibi ve kültürlü oldukları da gösterilmişti ve bu gün ben ne kadar kazanırım konusuna geri dönülmüştü. Ölen ölmüştü...

Bundan ötesi zaten onu ilgilendirmiyordu. Oğlu Amerika’da, kızı Fransa’da yaşıyordu... Sadece son günlerde Sars virüsü ile ilgilenir ve ölenlere üzülür olmuştu.

Ben nihari (paralı) yatılı okulda okudum. Okulumuzda Meccane (Parasız) okuyan arkadaşlarım da vardı. Ne şartlar altında okuduklarını, hayallerini, mutluluklarını, insanlıklarını, inceliklerini, çamaşırını yıkayabilmek için bir avuç deterjan isteyebilmek için üç gün düşündüklerini, onurlarına, gururlarına ne kadar düşkün olduklarını, ne kadar itibarlı olduklarını çok iyi bilirim.

Çok yazık oldu, bu yavrulara.

Bazı paraların nerelerden kazanıldığını, nasıl itibarsız insanlar yaratıldığını anlamak çok güç olmasa gerek...

Sadece eğitim almanın, bilgi, beceri, kültür donanımının ve para kazanma hırsının, insani duygulardan yoksun olunduğunda, cahillik ve cehaletle nasıl eşdeğerde olduğunu görmek çok zor olmasa gerek...

İçinde sevgisi bol, insana insan olduğu için değer veren bir yaşam dilerken, parasız yatılı okul öğrencilerinin ailelerine de sabırlar dilerim. Kaybetme acıları zamana yayıldığı zaman küllenecektir, ancak nerede küçük bir çocuk görseler gözleri dolacaktır ve acıları unutturacak acılar da vardır biliyorum.

Netyorum’un Bingöl’de ölen çocuklar için göstermiş olduğu hassasiyet, duyarlılık ve içten sevgisi için insanlık adına teşekkürlerimi sunarım.

Daruma - 1.5.2003
e-posta: daruma@netyorum.com


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
132. Sayı önceki yazı 132. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye