| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Yansımalar" 27.03.2003 Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 127

İçindekiler;

  • Konu: Şimdi de Türk Philips Servis Hizmetleri
  • Kitap: İmkansız Aşk - Hasan Öztoprak
  • Film: Gangs of New York - New York Çeteleri
  • Kitap: Saatler - Michael Cunningham
  • Söz: George Carlin
  • Söz: Laura Rooney - Gerçeği Yaratabilirsiniz
  • Söz: Jimmy Hendrix

 


KONU: ŞİMDİ DE TÜRK PHILIPS SERVİS HİZMETLERİ

Farkında mısınız bilmiyorum ancak Türkiye'de alınan hizmetlerin olumsuz yönlerine yer veriyorum. İyi çalışan, sorun çıkarmayan işletmeler de mevcut. Onlara da yeri geldiğinde köşe ayırıyorum. Ancak bu hafta da Türk Philips teknik servis macerasını aktarayım.

Bir ahbabımıza Philips marka bilgisayar surround hoparlör seti satın aldık. Gerçekten de piyasada bulunabilecek, fiyat performans açısından en iyi 4+1 hoparlör setlerinden. Ses kalitesi de mükemmel. O kadar küçük hoparlörlerden elde edilen ses şaşırtıcı. Bir tesadüf eseri Türk Philips'in müşteri hizmetleri bölümünün sadece haftaiçi 08:30 - 17:30 arası çalıştığını öğrendik.

Hoparlörler yaklaşık 1 hafta gayet güzel çalıştıktan sonra adaptörden ses gelmeye başladı. Adaptörden bir miktar ses gelmesi doğal ancak bu sesin seviyesi ciddi rahatsız edici boyut da olunca, teknik servise götürmeye karar verdik.

Bundan sonraki gelişmeleri, tarihleri ile aşağıda veriyorum.

- Hoparlörlerin alınış tarihi 17.9.2002
- Servise ilk bırakılış 27.9.2002
- Acaba bu, Türk Philips'in getirdiği bir ürün mü sorusunun servis tarafından yanıtının verildiği tarih 1.10.2002
- "Tamam, yenisi geldi" diye geri verildiği tarih 4.10.2002
- Tekrar arızalı olduğu ortaya çıkınca servise bırakıldığı tarih 7.10.2002
- Hala gelmediği tarih 10.10.2002 (Telefonla Philips danışma hattına not)
- Düzgün adaptörün alındığı tarih 14.10.2002

Toplam geçen süre 17 gün. 8 gün kullanılan ürün ardından 18 gün kullanılamadı. Bu arada yapılan telefon görüşmesinin, gidip gelmenin haddi hesabı yok. Bir tane adaptör, önce servisin bu ürünleri acaba Türk Philips'mi getiriyor yoksa başkası mı sorusunun cevabını araması. Çünkü eğer Türk Philips getirmiyorsa, ürün Philips olmasına rağmen müdahale edilmeyecek. İlginç.

Bütün bunların bir aksilik olduğunu ve genellenemeyeceğini düşünmeme rağmen sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü önümüzdeki hafta Arçelik maceramızda ne kadar memnun olduğumuzu aktaracağım.

Yine de ekran ve hoparlör setinde verdiğiniz paranın karşılığını alabileceğiniz ürünler üretiyorlar. Teknik servise gitmeniz gerekmediği sürece sorun yok.


KİTAP: İMKANSIZ AŞK - HASAN ÖZTOPRAK

Hasan Öztoprak'ın "İmkansız Aşk" romanını elime alıp okumaya başladığımda 160 sayfalık kitabı bu kadar kısa sürede okuyup, bitireceğimi düşünmemiştim. Ancak okumaya başladıktan sonra elinizden bitinceye kadar bırakamadığınız bir eser ortaya çıkarmış, Öztoprak. Benim bitirme sürem 1 saat.

Roman, bir erkek yazarın bir kadın yazarla yaşadığı üç senelik ilişkiyi anlatıyor. Onun için eşini, çocuklarını terk etmesini, serbest yaşamları, aralarında geçenleri aktarıyor. Tabii, bu erkek yazarla kadın yazarın kim olduğunu, hangi mekanların konuşulduğunu İstanbul'u bilenler, kitap okurları, yazarları tanıyanlar bulacaktır.

Can Yayınları tarafından yayınlanan kitap bir süre önce yayından kaldırılmıştı. Ancak tekrar raflardaki yerini aldı.

Kitaptan pek çok mesaj alabilirsiniz. Bir kısmını aşağıya alıyorum:

"Ele geçtim. Ele geçmenin ne olduğunu bilir misiniz? Ele geçmek, deneyimlerden ve kendine ait tasavvurlardan vazgeçmek demektir. Alışkanlıklarından, tarzından, arkadaşlarından, hatta kendinden."

"Ama her şeyi birlikte ne kadar hızlı ve yoğun yaşadıysak, unutuşu da aynı yoğunlukta ve hızda yaşamak gerekmez mi?"

"Sevginin tanrısal bir duygu olduğunu düşünüyorum, hatta tek tanrısal duygu: nedeni ve zamanı yoktur. Biriktirilerek ya da emek verilerek sevgi oluşmaz; ilk anda ya vardır ya da yoktur."

"Sevgi karşılıksızdır, ne başlangıçtır ne de sonuç, sadece vardır, bazen anlamsız bir şekilde..."

"Aslında günlerdir uzaksın. Ama her uzaklık, başka bir yakınlığa denk düşer: 'Hayattan uzaksan ölüme yakınsındır.'"

"Herşey iyi gidiyordu, kızımız, oğlumuz; mutlu bir aileydik. Tatil günlerinde birlikte dolaşan, akşam yemeklerini hep birlikte keyifle yiyen, süpermarketlerde topluca alışveriş yapan, büyük alışveriş merkezlerinde dolaşan, hatta zaman zaman McDonald's'lara giden sıradan bir küçük burjuva ailesi."

"Uzaklık çaresizliktir. Bazen hangisinin daha trajik olduğunu bilemezsiniz: Mesafelerin koyduğu uzaklık mı? Sözlerin, duyguların içinde saklı olan mı?"

Nietzsche'den bir alıntı "Biri sırtını dönüp gider, öteki başka yere gider, herkes kendi küçük sürüsünü bulur, en bağımsız olan hiç kimseyi bulmaz ve karede yalnız kalır."

Okunması gereken, etkileyici, erkek ve kadın ilişkilerini, bir erkeğin duygularını, düşüncelerini, açmazlarını, aşk ve sevgiye bakışını olanca çıplaklığıyla gözler önüne seren bu kitabı kaçırmayın. Samimi yazıldığını düşünüyorum.


FİLM: GANGS OF NEW YORK - NEW YORK ÇETELERİ

KMartin Scorsese'nin yönettiği "Gangs of New York - New York Çeteleri" filmi 10 dalda Oscar adayı idi. Ancak hiç ödül alamadı. Filmi izlediğinizde acaba niye alamadı diye kendinize soracaksınız. Jay Cocks, kendi yazdığı öyküyü beyazperdeye uyarlamış.

Açılıştaki kavga, dövüş ve vahşet sahneleri, acaba tüm film bu şekilde mi diye düşünmenize yol açıyor ve film ilerledikçe yanılmadığınızı anlıyorsunuz. Çok fazla kan var.

Başrollerde; Leonardo DiCaprio, Daniel Day-Lewis, Cameron Diaz, Jim Broadbent, John C. Reilly, Henry Thomas ve Liam Neeson yer alıyor.

Scorsese, 5 kez Oscarlara adaya gösterildi. 2003'de "Gangs of New York", 1994'de "The Age of Innocence", 1991'de "Goodfellas", 1989'da "The Last Temptation of Christ" ve 1981'de "Raging Bull". Diğer filmleri arasında, "Bringing Out the Dead", "Casino", "Cape Fear", "Taxi Driver" yer alıyor.

DiCaprio, 1994'de "What's Eating Gilbert Grape" ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar ödülüne aday gösterilmişti. Kendisini genellikle blockbuster dediğimiz, büyük gişe hasılatı yapması beklenen, çok para harcanmış, büyük prodüksiyonlarda izliyoruz. Bu filmde de bu kural bozulmamış durumda. DiCaprio'nun anımsanacağı filmlere bir bakarsak; "The Beach", "The Man in the Iron Mask", "Titanic", "Marvin's Room", "Romeo + Juliet".

Day-Lewis, 2003'de bu filmle, 1994'de "In the Name of the Father" ile En İyi Erkek Oyuncu Oscar ödülüne aday gösterilmişti. 1990'da da "My Left Foot" 'taki performansı ile En İyi Erkek Oyuncu Oscar ödülünü almıştı. "The Boxer", "The Age of Innocence", "The Last of the Mohicans", "The Unbearable Lightness of Being", "A Room with a View", "The Bounty" diğer filmleri.

Diaz, "Vanilla Sky", "Charlie's Angels", "Any Given Sunday", "Being John Malkovich", "There's Something About Mary", "Fear and Loathing in Las Vegas", "My Best Friend's Wedding" filmlerinden anımsanabilir.

Broadbent, 2002'de "Iris" ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar ödülünü almıştı. "Moulin Rouge" ve "Bridget Jones's Diary' 'den de anımsanacaktır.

Reilly yine karşımızda. Bu sezon vizyona giren filmlerden üçüncüsünde de kendisini izliyoruz. Chicago, The Hours ve şimdi de Gangs of New York. Bu üç film de 2003 Oscarlarında pek çok dalda aday gösterildiler. İlginç bir tesadüf.

Thomas'ı "E.T. the Extra-Terrestrial" 'dan, Neeson'u 1993'de En İyi Erkek Oyuncu Oscar ödülüne aday gösterildiği "Schindler's List" ve "The Haunting", "Star Wars: Episode I - The Phantom Menace", "Les Misérables", "Michael Collins" 'den anımsayabiliriz.

Geçmiş dönemlerde New York'ta çeteler hüküm sürmektedir. İki çete arasındaki kavganın sonucunda küçük oğlanın babasının lideri olduğu çete yenilgiye uğrar ve baba diğer çetenin lideri tarafından öldürülür. Ancak kasap lakaplı öldüren çete lideri, öldürdüğü kişiye büyük bir saygı duymaktadır. Sonunda öldürülen liderin oğlu büyür ve babasının intikamını almak için harekete geçer. Bu plan uzun vade içermekte ve öncelikle güvenilir bir sağ kol olmayı getirmektedir. Bu arada şehirde entrikalar dönmekte, rüşvet ve haraç almış başını gitmekte, güvenli yaşam yok olmakta, hırsızlık ve sefahat ayyuka çıkmaktadır.

Dekorlar ve müzik çok iyi. Müthiş bir atmosfer yaratılmış ve izleyiciyi kendisine bağlıyor.

Film, 2 saat 45 dakika sürüyor. Epeyce bir zaman ayırmanız gerekiyor izlemek için. Filmden çıktığınızda zamanın ne kadar ilerlediğini farkedip, şaşıracaksınız. Günün 6'da biri bu filmde gidiyor. Sezonun izlenmesi gereken, çekim tekniği açısından arşivlere girecek bir film.


KİTAP: SAATLER - MICHAEL CUNNINGHAM

Geçen hafta Oscar ödüllerine de aday "The Hours - Saatler" filminden söz etmiş ve kitabına bu hafta yer vereceğimi belirtmiştim. Michael Cunningham, bu kitabı ile 1999 Pulitzer ödülü ve 1999 Pen Faulkner ödülünü kazandı.

İlknur Özdemir'in çevirisi ile Can Yayınları aracılığıyla kitap bizimle buluşuyor.

Film ile ilgili yazdıklarıma bakarsanız, kitabın konusunu görebilirsiniz. Ancak kitap, filmden daha fazla sürpriz içeriyor. Okunabilecek bir kitap.


SÖZ: GEORGE CARLIN

"Fark ettiniz mi, otomobil kullanırken, sizden yavaş giden herkes aptal, sizden hızlı giden herkes de manyak'tır". 1937 doğumlu Amerikalı komedyen ve hatip George Carlin'den bir alıntı.


SÖZ: LAURA ROONEY - GERÇEĞİ YARATABİLİRSİNİZ

GERÇEĞİ YARATABİLİRSİNİZ

Cesaret, güçlüklerle başa çıkma gücüdür.
Aklınızdan gelir, ve dış koşullardan çok daha güçlüdür.
Problemlerinizden daha büyük olduğunuzu farkettiğinde, herşeyi yenecek cesareti kazanırsınız.
Önünüzdeki engeller, sizin büyük yada küçük olmanıza göre büyür yada küçülür.
Cesaret, hayal edilenin karşısında durma kapasitesidir.
Size gerçeğin üzerinde yükselme yeteneği verir.
Siz problemlerinizin herhangi birinden çok daha önemlisiniz

Laura Rooney

Rooney, Amerika'da yaşıyor, aktör Mickey Rooney'in gelini. Eşi ile birlikte gospel şarkıları söyleyerek, insanlara ulvi görüşler aşılamaya çalışıyor.

Bu sözleri bizimle paylaşan Sayın Gülümser Ulaş'a çok teşekkür ederim.


SÖZ: JIMMY HENDRIX

"When the power of Love over comes the love of power the world will know Peace" - Jimmy Hendrix

Jimmy Hendrix'ten bir alıntı; "Aşkın gücü, güce aşık olmanın önüne geçtiği zaman, dünya barışı öğrenecektir."

Bu sözü ileten Avusturalyalı okurumuza selamlar, sevgi ve saygılar. Teşekkür ederiz.


Niçin görüşlerinizi iletmiyorsunuz? E-posta adresim aşağıda. Katkılarınızla daha iyi olacağını garanti edebilirim.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
e-posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
127. Sayı önceki yazı 127. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye