| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

20.03.2003 Üzeyir Çaycı - netyorum.com / Sayı: 126

TATİL BENİM DIŞIMDAYDI

Ben dört yıldır soluyamadım memleketimin havasını...

Çiçeklerimiz, kuşlarımız ve hasret duyduğum insanlarımızdan uzakta, bir iş kazası sonucu bir hastane odasındaydım.

Ameliyat olacağım anı bekliyordum. İki kişilik bir odada yanımda sigaranın vurduğu bir kanser hastası vardı. Göğsündeki birçok dikişe rağmen benim memleket özlemi duyduğumu fark ettiğinden olacak ki, o haliyle bana teselli vermeye çalışıyordu.

Bruno'ydu adı... O, beklentilerinde hesaplayamadığı şeylerle karşılaşsa da dik durmasını bilen bir kişilikteydi. Bana zenginliğin fakirleştirdiği ruhlardan bahsederken; "yirmi yıl sadece bir düğmeye basarak akşama kadar gürültü altında hiç tepki göstermeden çalışan bir çok yabancı tanıdım! Onlar hayatı bu şekilde tanıdılar... Bunlar böyle gelip geçtiler bu yollardan... Ben kanser hastası olduğum halde hiçbir huzursuzluk hissetmiyorum! Sen de sevdiklerine kavuşacaksın... Bak ben torunuma kavuştum!" diyordu, bana.

Her odanın kapısı açıldığında memleket hasreti boğazımda düğümleniyordu. Birçok iş arkadaşımdan bir tek kişi dahi beni telefonla aramamış ve "geçmiş olsun demeye" gelmemişlerdi. Kanları donmuş bu insanların bu halleri, özlemlerimi artırmaya yetiyordu.

Hastaneye girmeden önce bir kez daha sesini duymak için anama telefon açtığımda: "Oğlum ne zaman yanıma geleceksin! Hasretine dayanamadım..." diyor ve her telefonla görüşmemizde söylediği sözleri tekrarlayarak bana: "Hiç olmazsa bir günlüğüne gel..." diyordu gözyaşlarını içime akıtarak...

O sırada ıssız sokaklarda annemle üç kilometrelik bağ yollarını aştığımız anlar geçti aklımdan. Parmağımdaki yonca biçerken aldığım orak yarası için gözyaşı döktüğü yetmemiş gibi, aynı gün elma ağaçlarını ilaçlarken bu yaradan zehirlenişim anındaki feryatlarını hatırladım.

Dedim kendi kendime: "Gurbet seni de, buradaki insanları da hassaslaştırıyor... Bırak şu acı hatıraları da ameliyat olmana bak! Buralarda dostun yok! İnsanlar canlılarla değil ölülerle ilgileniyorlar. Mezarlığa gir, herkes ölülerine çiçek taşıyorlar. Sağlıklarında 20 yıl birbirlerini göremeyenler böyle tatmin oluyorlar..."

Hastane odasında kendimi uçakta hissettiğim ve uzayan yolların, içimde düğümlenen acıları nasıl körüklediğini düşündüğüm çok anlar oldu!

Anamın bu duygularımdan, hatta hastane odasında gizlediğim göz yaşlarımdan haberi dahi yoktu.

Ve ameliyat odasına götürülüyordum! Eşimin bana uzatırken elinin boşlukta kaldığı andan itibaren hatırlayamadığım bir sürede ben başka dünyalardaydım!

Gözümü açtığım zaman sevginin yüceliği, duygularımın berraklığı içinde hayatı yine solumaya başladım!

Gurbetçilerden bir çoğunun ülkemizde özlem gidermeye çalıştıkları sırada, ben yattığım yerden gökyüzünde izler bırakarak giden uçakları pencereden izliyordum. Ve içimden: "Anacığım ben de geleceğim senin yanına göz yaşlarımı aşarak. Acılarımla koşarak... İçimden sıyırarak hasreti... Senin içine dolarak!" diyordum.

Üzeyir Lokman Çaycı
e-posta: uzeyir.cayci@wanadoo.fr


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
126. Sayı önceki yazı 126. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye