| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Öykülerle Sözcükler" 01.08.2002 Nezih Kuleyin - netyorum.com / Sayı: 115

DÜLDÜL

Düldül, çocukluk anılarımda çok özel bir yerde olan bir sözcüktü. Bizim çocukluğumuzda sokaklarda vızır vızır arabalar dolaşmazdı. Hatta sokağımıza bir otomobil girdiğinde mahallenin tüm çocukları o anda oynadığımız tüm oyunlara ara verir sokağa giren otomobilin peşi sıra koşmaya başlardık. Mahalleye sokak satıcıları at arabaları ile gelir taze meyve ve sebze satarlardı.

At arabası ile mahallemize sebze getiren arabalardan birisi çok süslüydü. Kenar tahtalarının üzerinde aralıklarla aynalar vardı ve biz o at arabası geldiğinde diğer motorlu araçlara gösterdiğimiz ilgi ve alakayı ona da gösterir, oyunlarımızı bırakır, koşarak at arabasının yanına gider, zıplayarak aynalarda kendimizi görmeye çalışırdık.

Sebze meyve satışı yapan amca o zamanlar bize göre çok yaşlı gelen bir yaştaydı, 40 yaşında. Şimdi 47 yaşına gelmiş birisi olarak, adama o zamanlar ne kadar haksızlık ettiğimi anlıyorum. Bu amcanın at arabasını çeken çok yaşlı bir atı vardı. Adama haksızlık etmiş olabilirim ama kesinlikle ata haksızlık etmediğimden eminim. At'ı yerinden kımıldatmak gerçekten çok çaba gerektiriyordu. Adam her seferinde mahalleliden de utanarak, neredeyse ağlayacak bir ifade ile ata yalvarmaya başlardı; “Hadi düldül, gözünün yağını yerim düldül“ türünden yalvarmalar sürer, sonunda adam kızgın bir biçimde kırbacına davranınca düldül yola çıkardı.

Düldülle sonra Türk filmlerinde karşılaştım. Zengin kız, babasının aldığı son model otomobili ile giderken yanından geçen kıt kanaat biriktirdiği paralarla aldığı otomobil ile taksicilik yapan esas oğlana aşağılayarak seslenirdi “çek şu düldülü de geçelim”.

Ben hiç araştırma yapmadan kendimce anlamıştım ki; düldül önce adım atamayacak kadar gücü olmayan atlara sonra da hurda aşamasına gelen otomobillere verilen bir addı.

GERÇEK BÖYLE DEĞİLMİŞ.

Doç. Dr. İskender Pala’nın Divan Şiiri Sözlüğünü karıştırırken öğrendim ki; Düldül, Hz.Muhammet’in savaşlarda bindiği katırının adıymış. Hayvan hem çok güçlü hem de çok hızlı koştuğundan olsa gerek, çok hızlı koşan bir hayvan adı takmayı düşünerek en hızlı koşan hayvan adı olarak Arapça kirpi anlamına gelen düldül demişler hayvana.

Dahası var, katır o kadar güçlü ve savaşa uygun bir hayvanmış ki; Hz. Muhammet öldükten sonra Hz. Ali, katırı kendine almış. Hz. Ali öldükten sonra da yaşamını sürdürmüş.

Sonuç olarak diyebiliriz ki düldül'de efendi gibi zaman içerisinde erezyona uğrayarak gücün kaydeden sözcüklerden biri olmuş. 

Nezih Kuleyin
e-posta: nezih@semor.com.tr


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
115. Sayı önceki yazı 115. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye