| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 20.10.1998 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 62

ÖNLEMİMİZİ ALALIM

Genel olarak, ekonomi ile ilgili yazı yazmak, özellikle içinde yaşadığımız günlerin sorunlarla dolu olmasından dolayı, hoş bir şey değil. Ne yazık ki, gerçeklerden ayrı yaşamamız olası değil. Çeşitli sektörlerin temsilcileri ile yaptığım görüşmeler gösteriyor ki, bazı sektörlerde ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşanırken, bir kısmında yavaş yavaş hissedilmeye başlanıyor. Özellikle, Rusya ve yeni kurulan ülkelerle iş yapan sektörlerde faaliyet gösteren firmalar bir dar boğazın içinde.

Amerikan Doları'nın olması gerekenin altında değerlenmesi, ihracatta sorunlar yaşanmasına yol açıyor. Deri sektöründe, tekstil sektörünün bazı alt kollarında pazar sorunları hemen göze çarpıyor. Yatırımlar azalmaya başladı, işten çıkarmalar yaşanıyor. Pek çok şirket, gelmekte olduğunu düşündükleri ekonomik krize, ellerinde ciddi miktarda nakitle girmek istiyor. Teorik olarak, ekonomi kurmayları tarafından yapılan açıklamaları dinlerseniz, endişe edecek birşey olmadığını zannedebilirsiniz. Ancak, günlük yaşam öyle değil. Yatırım kararlarını gözden geçirerek, öteleyen çok şirket var. Yurt dışı borsalardaki dalgalanmalar bizi de etkiliyor.

Sanki açık denizde bir gemideyiz, karşımıza her an bir buz kitlesi çıkacak ve batma tehlikesi içine gireceğiz duygusu hakim. Batma esnasında neler yaparsak, sağ salim kurtulabiliriz konusunda herkesin çok net fikirleri yok. Ne kadar fazla önlem alırlarsa, o kadar iyi olacağını düşünüyorlar.

Hep konuşulan bir şey var. Ekonomik dalgalanmalarda en son bilgi teknolojisi sektörü etkileniyor şeklinde. Ancak, etkilendiği andan itibaren tekrar toparlanması diğer sektörler kadar çabuk olmuyor. Biz iç piyasaya daha bağlıyız. Bir başka deyişle iç pazardaki genişleme doğrultusunda büyüme gerçekleşiyor. Diğer sektörlere bakarsanız, yurt dışı pazarlarda da faaliyet gösteriyorlar. Biz bu şansı henüz yakalamadık. Yakalamaya da pek niyetimiz yok gibi duruyor. Tek tek çabaları izlemekle beraber, yeterli olup olmadıklarını zaman gösterecek.

1994 senesinde sektördeki şirketlerin bir araya gelerek, neler yapılabileceğini konuştukları toplantılara tekrar başlamak gerekiyor. Sürekli diyalog içinde olmalıyız. Yuvarlak masa toplantılara hemen başlayalım. Ümidimizi yitirmemek için, hep birlikte hareket etmeli, ortak kararlar doğrultusunda çalışmalıyız. Bilgi teknolojisi sektörüne talebin düşmesi, tüm şirketleri etkiler. Pazarı bir bütün olarak görmeli ve pazardaki daralmanın, er veya geç bizim şirketlerimiz için de geçerli olacağını düşünmeliyiz.

* * * * *

"The Truman Show". Jim Carrey'in son filmi. Belki de, komedi filmlerinden tanınmasının verdiği bir avantajla, bu filmde izleyiciyi sinemaya toplamayı başarıyor.

"Dead Poets Society - Ölü Ozanlar Derneği" 'nden anımsayacağınız, Peter Weir'in yönettiği filmin başrollerinde, Jim Carrey, Laura Linney, Noah Emmerich ve Ed Harris var. Filmin yazarı, henüz bizde vizyona girmemiş olan "Gattaca" isimli filmi de ele alan, Andrew Niccol. Filmin müzikleri güzel. Kaset veya CD olarak alınıp, dinlenebilir.

Konuya kısaca bakarsak, Truman Burbank isimli bir kişiyi doğumundan önce bir medya kuruluşu evlatlık edinir. Amaçları, Truman'ın yaşayabileceği bir set hazırlamak ve tüm dünyaya günlük yaşamını yayınlamaktır. Truman, bir dizinin başrol oyuncusu olduğunu bilmeden, yaşamaktadır. Dizi, dünyada en yüksek izlenme oranını yakalamıştır. Film, bu konu etrafında gelişiyor.

Gerçekten son derece değişik bir filmle karşı karşıyayız. Macera, romantizm, aşk, hüzün ve derin bir felsefi kavram söz konusu. Yaşamın, bu filmdeki şekilde bir sinema setinden oluştuğu ve herkesin kendisine düşen rolleri mi yerine getirdiğini dahi tartışabilirsiniz. Seyredin veya seyretmeyin demenin çok zor olduğu bir film. Bana kalırsa izleyin, ancak beğenmezseniz sorumluluk almam. Dediğim gibi, bu film herkese göre değil. Komedi filmi görmeyi bekliyorsanız hayal kırıklığına uğrarsınız.

* * * * *

Bu hafta, İngiliz şair ve oyun yazarı William Shakespeare (1546 - 1616) 'den, günümüzde yaşadıklarımıza uygun bir deyiş var; "Kimileri bin türlü kötülük edip tek bir hesap vermeden yaşıyor, kimileri tek bir yanlışla mahkum oluyor".

Herhalde önümüzdeki dönemde göreceklerimiz, yukarıdaki sözün içeriğine daha fazla yaklaşmamızı sağlayacak. Aslında, hesap verme kavramı gündeme geldiğinde, bir kere ile birden fazla defa yapılması arasında herhangi bir fark yok. Her iki durumda da geçerli yaptırımlar devreye alınmalı, ayırım söz konusu olmamalı.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
62. Sayı önceki yazı 62. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye