| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 15.07.1997 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 99

ATX MACERASI

Geleneksel şekle dönüşmüş olan, her yaz, hobi ve eğitim amaçlı olarak kullandığım bilgisayarın belirli parçalarını daha güncel ve iyi olanlarla değiştirme operasyonunda yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Ancak, daha önce, başlıkta gördüğünüz “ATX” ‘in anlamını bir miktar açıklamakta yarar var.

“ATX”, bir standartlar zinciri. Bu tanım tüm bilgi teknolojisi sektöründeki üreticilerin kullanımına açık. “ATX” ana kartlar, mevcut ana kartların 90 derece döndürülmüş ve üzerine daha fazla ek kart eklenmesi için olanak sağlanmış durumda olanlar. Bu tür bir ana kartı kullanabilmeniz için, uygun kasa, güç kaynağı temin etmeniz gerekiyor. Avantajları; daha fazla donanım ürününün takılmasını sağlıyor, hafızalara ve karta eklenen donanıma daha rahat erişim olanağı getiriyor, gürültüyü azaltıyor. Karta eklenen donanıma erişimi rahatlatması montaj kadrolarının zamanından tasarruf edilmesini, kullanıcı mekanlarındaki müdahaleleri kolaylaştırmasını beraberinde getiriyor. Bu teknolojiye bir defa alıştınız mı, işiniz gerçekten çok kolay. Yeni bir sabit disk eklemek, hafıza artışını yapmak için, kablo karmaşası ile uğraşmak zorunda değilsiniz. Göz ardı edemeyeceğimiz bir avantaj daha var ki, bence en önemlisi; %6 ila %10 daha iyi performans elde ediyorsunuz.

Gelelim bizim maceraya. İlk şok, kasanın ve gerekli ana kartın alındığı bir Cuma akşamüstü, gelen telefonla yaşandı. İki sorun olduğu belirtildi. İlki kolay ve çabuk çözülebilecek olandı. Kullandığım klavyenin, yeni sisteme uymayacağı, ya bir çevirici almam, ya da klavyeyi değiştirmem gerektiği söylendi. Bu kolay. Çok masraflı da değil.

Komik olan, ikinci sorun. Ana kart kasaya takıldığında, kasanın arkasındaki kapağı kapatmak olası değil. Kasa ile beraber verilen arka kapağı yerine koyduğumuz zaman, kartın üzerindeki yuvalara erişemiyoruz. Benim gidip, görmemi önerdiler. Bu arada, yeni bir espri kaynağı oluşmuştu. Çeşitli teoriler ortaya atıldı. Evde kedi besleniyorsa, kasanın içinde ona da yer ayrılabileceği dahi gündeme geldi. Yukarıda niçin Cuma günü haber verildiğinden bahsettiğimi şimdi açıklayayım. Doğal olarak, kasanın ve ana kartın alındığı firmayı aramak, en akıllı yoldu. Ancak, beş dakika ile teknik servisteki kişileri kaçırmıştık (Altı’yı beş geçe kimse yoktu). Bu doğal. Şirketlerin belirli çalışma saatleri var. Yanlış anlaşılmasın, kimseyi eleştirmiyorum. Canımızı sıkan, bu durumda, benim bilgisayarın monte edilmesi bir hafta sarkıyordu.

Şirketten cevap alamayınca, “ATX” konusundaki bilgimi arttırmaya karar verdim ve internet’te erişebildiğim tüm kaynakları taradım. İki farklı ana kart tasarımı olduğu ve bunlara göre de farklı kasa arka kapağı olması gerektiği ortaya çıktı. Bir tanesi çoklu ortam yuvalarının yer aldığı kart ve kasa, diğeri normal olan. Ayrıca bu kartın bir başka avantajı da, fare’yi kendi yuvası üzerinden çalıştırmanız. Böylece, yuvalardan bir tanesi de boşa çıkmış oluyor (Com1 veya Com2 denilen). Şimdi asıl konumuza geri dönüyoruz. Ana Kart ile kasayı birlikte verirlerken, bu detay atlanmıştı. Çünkü, Pazartesi sabahı uygun arka kapak hemen temin edildi.

Bu maceraya önümüzdeki haftalarda devam edeceğim. Ancak, bu teknolojiyi herkese öneririm. Özellikle, bilgisayarınızdaki bazı parçaları değiştiriyorsanız, müdahale edilmesini son derece kolaylaştırıyor. Önümüzdeki senelerde bu yöne bir gidiş olacak. Kullanıcılar olmasa dahi, bilgi işlemcilerin dikkate almasında yarar var.

* * * * *

Filmlere geri döndük. Hem de ne dönüş. Gündemimizde Avrupa ile hemen hemen aynı zamanlarda vizyona giren bir film var. Bazı filmler vardır, nasıl başladığını, nasıl bittiğini anlayamazsınız. Bu da o filmlerden birisi. Yönetmenliğini, Tsui Hark‘ın yaptığı “Double Team - İkili Takım” ‘dan söz ediyorum. Hong Kong’lu yapımcıların filmlerini seyretmeye pek meraklı değilseniz, Hark’ı başka filmlerinden anımsama şansınız zayıf. Filmin başrollerinde; Jean-Claude Van Damme, Dennis Rodman, Mickey Rourke yer alıyorlar.

Bu kadroyu gözlerinizin önüne getirdiğinizde, ne tür bir filmle karşılaşacağınızı çok rahat tahmin edebilirsiniz. Bol kavga, macera, takip, entrika. Her an hareketli sahneler. Van Damme, anti terorist ekipte yer alırken, emekli olmaya karar veriyor. Ancak, daha önceki işlerinde takip edip, yakalayamadığı kişinin ele geçirilmesi için son kez görevlendirip, onda da elinden kaçırması ile olaylar gelişmeye başlıyor. Yakalanacak kişinin çocuğunun öldürülmesi, Van Damme’ın çocuğunun doğumuna kadar olayları getiriyor.

Bu tür filmlerde her şeyin mantıklı olmasını aramak yersiz. Kolay izlenir, eğlendirici sahnelere rastlanan, macera dolu bu film, meraklılar için izlenebilirler arasında.

* * * * *

Almanya doğumlu Amerikalı Senatör Carl Schurz (1829-1906) ‘a göre; “İdealler yıldızlara benzer, onlara hiçbir zaman yetişemeyiz. Ancak, sanki denizlerde yol alan denizcilerin onları kendilerine rehber aldıkları gibi, bize de yolumuzu gösteren onlardır.”

Yaşamın amaçlarını ve yapacaklarımızı düşündüğümüzde, hepimizin idealleri olduğu tartışılmaz. Ne kadar yerine getiriyoruz tartışılabilir. Yine de, bizlere çalışmalarımızda güç verdiklerini göz ardı edemeyiz.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
99. Sayı önceki yazı 99. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye