| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 27.08.1996 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 77

MADDİYAT

Bir yazıma daha, “Bu yazıyı kimseyi eleştirmek için yazmıyorum” şeklinde başlıyorum. Geçtiğimiz günlerde izleme olanağı bulduğum bir ortamda, gençler, nasıl bir meslek edinmek istediklerini tartışıyorlardı.

Galiba, gençlik maddiyata önem vererek yetişiyor. Çünkü, verilen bir yanıt çok çarpıcıydı. “En çok para kazanabileceğim mesleği seçeceğim”.

Bunun bende yol açtığı çağrışım, günlük yaşamımıza maddiyat o kadar derinlemesine girmiş ki, yeni yetişen bir kesim, herşeyin para ile döndüğünü varsayıyor. Tamam, para ile pek çok şeyin yapılabileceği doğru olabilir. Ancak, işin manevi yönü, topluma yardım etme, katkıda bulunma duygusu nerede kalıyor?

İşin maddiyat kısmı bir tarafa, kanımca, hangi meslek yapılırsa yapılsın, işin gerektiği profesyonellik uygulanıyorsa, uzmanlaşma sağlandıysa, o meslekten yeterli kazanç elde edilebilir. Meslek seçmek üzere yola çıkarken, amaç sadece para kazanmak olarak belirlenirse, sonu hüsranla bitebilir. Çok para kazanılabilecek işler bulmak olası. Ancak, bunlara ne kadar meslek denir, toplumda ne kadar saygın bir noktada bulunulur, tartışma konusu.

Okulların dışında, toplumunda bu konuya dikkat etmesi gerekiyor. Öncelikle, seveceği, yeteneğinin olduğu bir dalda mesleğini seçmeli, öğrenimini tamamlamalı. Ardından, işin maddi yönü gelir. Kişi kendisini yetiştirebildiği, okuldan aldıklarının tamamen yeterli olmadığını, gerçek yaşamda da öğreneceği çok şey olduğunu bildiği sürece, istediği yerlere gelmesi, yaşamını sürdürecek, gerekirse yatırım yapabileceği kazancı elde etmesi mümkün.

Lise yıllarından, daha önce okuldan mezun arkadaşlarının ne kadar çok para kazandığını konuşmaya başladıysa, işimiz zor demektir. Üstelik, söylenen rakamların, sektörlerde yapılan ödemeleri bilen kişiler tarafından çok yüksek bulunan rakamlar olduğu göz önüne alınırsa, ne kadar yanlış yöne sevk edildikleri aşikar. Okullarda verilecek seminerlerde bu konular ele alınarak, meslek seçiminin nelerden oluştuğu aktarılmalı ve gençler doğru şekilde yönlendirilmeliler. Bu konuda herkese görev düşüyor.

* * * * *

Açık davet. Evet, önümüzdeki günlerde yapılacak Bilişim Kurultayı ‘96 ‘da, önerdiğim çalışma grubuna aktif olarak katılımınızı bekliyorum. “Üst Kademe Yönetimde Bilgi Teknolojilerinin Kullanımı” konulu çalışma grubu, 19.Eylül.1996 günü saat 11:00 ile 12:45 arasında, Lütfi Kırdar'da Haliç F salonunda, Çalışma Grubu ÇG.2F1.

Nelerin gündeme alınmasını düşünüyorsanız, bir an önce elektronik postalarınızı veya faks mesajlarınızı bekliyorum. Bir de, salonda sizleri görmeyi.

* * * * *

Güzel bir film var, gündemimizde bu hafta. “The Rock - Kaya”. Michael Bay tarafından yönetilen filmde başlıca rolleri, Sean Connery, Nicolas Cage ve Ed Harris paylaşıyorlar.

İnsan hayatını yok etmeye bir defa başlandığında, kaçınılmaz sonun nasıl geldiğini, savaşın insanları nasıl acımasız yapabileceğini anlatan bir film. Savaşlarda kaybedilen fakat ailelerine gerçekler anlatılmadığı için karanlıkta kalan askerlerin haklarının geri verilmesi konusunda mücadele etmeyi kafasına koyan bir general, San Francisco’yu kimyasal silahla yok edeceğini ya da gerekli hakların verilmesi gerektiğini belirttiğinde, kendisi ile nasıl mücadele edildiğini aktarıyor. Turist olarak görmeye gittiğiniz bir ülkede rehine durumuna düşebileceğinizi de anlatıyor. Üstelik, rehine tutulduğunuz mekan, meşhur tutukevi “Alcatraz” ise, durum daha da ilginç.

Filmde, Sean Connery ile birlikte tüm oyuncular iyi bir performans sergiliyor. Baştan sona heyecan dolu, zamanın nasıl geçtiğini kolay anlayamayacağınız bir macera filmi izlemek istiyorsanız, bu filmi kaçırmayın. Konu, her ne kadar klasik bir konu olsa da, çok iyi işlenmiş.

* * * * *

Bu hafta kısa bir söz var. İki hafta önce de bir sözüne yer verdiğim, Abraham Lincoln (1809-1865), demiş ki; “Düşmanımı dostum yaptığım zaman onu imha etmiş olurum.”

Düşman edinmek, onlarla mücadele etmek yerine, dost olmaya çalışmanın anlamını ne kadar güzel anlatıyor. Doğaldır ki, rekabeti içine almıyor. Pazarda rekabet her koşulda var olacak. Ancak, düşman olmak neye yarar?

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
77. Sayı önceki yazı 77. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye