| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 30.07.1996 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 75

NE YAPARSINIZ?

Herhangi bir yarışmada, konuşmada, röportajlarda sorulur; “Boş vakitlerinizde ne yaparsınız?”. Gelen yanıtlar, genellikle aynıdır; “Kitap okurum, sinemaya giderim, müzik dinlerim”

Hemen hemen, hiç kimse, boş vakitlerinde dinlendiğini söylemez. Hiç düşündünüz mü, acaba, dinlenilen saatler boş vakitten sayılmıyor mu? Dinlenirken, birşeyler öğrenmek, öğrendiklerini etrafına aktarabilmek, ne kadar güzel. Televizyon dahi seyrederken, ne seyrettiğinize bağlı olarak, bilginize bilgi katabilirsiniz.

Önemli olan, sadece seyirci durumunda mı, kalıyorsunuz, yoksa, sizde birşeyler yapmaya çalışıyor musunuz? Herkesin üstüne düşen görevleri yapması şart. Görev, muhakkak bir başkası tarafından size verilecek değil. Bütün projeler, size, başkaları tarafından verilmek zorunda da değil. Herkes kendine göre bir proje tanımlayıp, o konuda çalışabilir. Ekip kurması gerekiyorsa kurabilir veya mevcut ekiplerden birisine katılabilir.

En azından, maddi yardımda bulunarak, bir çocuğun okumasına, büyüdüğünde, toplumun çıkarlarını koruyacak bir kişi olarak yetişmesine yardımcı olabilirsiniz. Bir düşünün, en son ne zaman, doğrudan size katkısı olmayacak, topluma faydalı bir aktivite de yer aldınız? Her zaman maddi yardımda bulunmakta şart değil. Zamanımızın bir kısmını ayırarak yardımcı olabiliriz. Neler yapabileceğiniz sizin üretme gücünüze bağlı.

Ben bu sorunun yanına, bir parantez açarak, bir başka soru ekleyeyim. Çalıştığınız işyerinde, mesai saatleri içerisinde (dışında da olabilir), ne yaparsınız? Bir başka deyişle, hep işinizle mi ilgilenirsiniz, yoksa, ara sıra kaçamak yaparak, başka şeylere de vakit harcadığınız olur mu? Başka şeylere harcadığınız zaman, normal çalışma saatlerinizin ne kadarını işgal ediyor?

Oyun oynayanlar bilirler, özellikle, spontane olarak ofislerde oynanabilecek oyunlarda, “Boss Key - Patron Tuşu” bulunur. O tuşa bastığınız anda, ekranınız ya bir hesap tablosu şekline dönüşür ya işletim sisteminde olduğunuz izlenimi verir ya da bunlara benzer, işle ilgili birşeyler yaptığınızı çağrıştıracak konuma geçer. Uzmanlar, özellikle bazı oyunların pazara sunulmasından sonra, ofislerdeki iş gücünde %10 ila %40 arasına kayıp olduğunu söylüyorlar. Ben buna katılıyorum, hatta belli dönemlerde bu oran %80’e kadar çıkabilir.

* * * * *

Geçen sezonun filmlerinden olmakla birlikte, “Smoke - Duman”, “En değerli şeyler havadan bile hafiftir” sloganı ile, yaz sezonunda sinemalarda ilk kez gösterime girdi.

Wayne Wang’ın yönettiği filmde, başrolleri, Harvey Keitel, William Hurt, Stockard Channing, Harold Perrineau Jr. ve Forest Whitaker paylaşıyorlar. Filmin senaryosu, Paul Auster tarafından kaleme alınmış.

Film, iki kişinin yaşamlarından kesitleri bize aktarırken, bu kişilerle birlikte aynı zamanda sürekli bir araya gelen beş kişinin, biribirleri arasındaki ilişkileri irdeliyor. Filmin her karesi güzel olmakla birlikte, bazı sahnelerde aktarılan mesajlar, bir konuya nasıl farklı bakılabileceğini gösteriyor. Özellikle, Rashid Cole’un babası ile yaptığı konuşmaya dikkat edin.

Eğer, sadece macera, hareket, vurdulu kırdılı filmlerden hoşlanmıyorsanız, arkadaşlık, dostluk, paylaşmak üzerine gerçekten güzel temalar işleyen bu duygusal filmi kaçırmayın, izleyin. Beğeneceğinizi umuyorum.

* * * * *

Faust’u bize kazandırmış, Alman yazar ve bilim adamı Goethe (1749-1832), demiş ki; “İnsanları birleştiren duygular, ayıran da fikirlerdir. Duygular bizi bir araya getiren basit birer bağdır. Fikirler ise, çeşitlilik prensibinin temsilcileridirler ve bu yüzden insanları çeşitli gruplara ayırırlar. Gençliğin dostluğunu meydana getiren duygulardır. Yaşlılığın hiziplerini yaratan ise fikirlerdir. Eğer, bunun zamanında farkına varabilir ve başkalarına daha toleranslı bir gözle bakacak şekilde düşüncelerimizi eğitebilirsek, daha barışçı bir karaktere sahip olur ve fikirlerin dağıttığı insanları, duygu bağları ile bağlamayı başarırız.”

Bu sözü geçenlerde okudum ve “Pek çok kişi (sizler kimler olduklarını, benden iyi biliyorsunuz) bu fikri yaşantılarına uygulasaydı, bugünkünden daha farklı bir konumda olabilir miydik acaba?”, diye düşünmekten kendimi alamadım.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
75. Sayı önceki yazı 75. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye