| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 05.03.1996 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 56

ÖNCELİKLER, SIRALAR

Çoğunuz, günlük ajanda tutuyor olmalısınız. Yapacağınız işleri kaydediyor, randevularınızı planlıyor, notlar alıyorsunuz. Peki, hangi sıra ile yapacağınızı, önceliğin nerede olduğunu nasıl belirliyorsunuz?

Kişisel zaman planlama yazılımlarında, yapılacak işlerin not edildiği kısımlarda, öncelik tanımları mevcut. Ben, şimdiye kadar yapılacak işleri tanımlarken, hiçbirini bir diğerinin önüne geçirmedim. Her sabah, bilgisayarın başına oturduğumda, ilk işim ajandama bakarak, yapılacak işleri gözden geçirmek. Öncelik sırası vermediğim için, işim çok kolay gibi gözüküyor. Aslında, son derece zor. Çünkü, sisteme kaydederken öncelik sırası veremediğim için, yapmaya başladığımda da, hangisinden başlayacağım konusunda, sorun yaşıyorum.

Belki de en doğrusu, bugünün işini yarına bırakmadan, gelen işleri, geldikleri sıra içerisinde tamamlayarak, bir diğerine geçmek. İşleri, öncelik sırasına koyarak yapmayı düşünürseniz, yeni başladığınız bir işin, elinizde mevcut diğer işleri aksatmayacağını nasıl düşünebilrsiniz?

Çevremi şöyle bir incelediğimde, yeni alınan bir işin daha önemli olduğuna kendisini inandırmış kişilerin, bir işi bitirmeden, bir diğerine atladığına şahit oluyorum. Başlanan bir işi, nasıl olsa başladık, biraz da diğerine bakalım, bir süre sonra geri döner, diğerine kaldığımız yerden devam ederiz, dendiğine şahit oldum.

Karşımıza ne kadar cazip bir başka proje çıkarsa çıksın, yapılacak işlerin öncelik sırası, bana göre, gündeme alındığı sıradır. Yapılacak iş listemize girdiği sırada işleri yapamıyorsak, her zaman, işleri zamanında bitirememe riskini taşıyacağız demektir.

Ya, elimizde mevcut işleri tamamlayarak, diğer yapılacak işlere ilgi göstereceğiz, ya da paralel yürütülebilecek işlere öncelik vereceğiz. Galiba, en büyük sorunlarımızdan birisi, insanoğlunun doğasından kaynaklanan, sürekli yeniliklerin peşinde koşmak, yeni heyecanlar aramak.

Heyecan aramanın zevkli olduğu düşünülebilir, ancak, zamanında yerine getirilemeyecek işleri de almamakta yarar var. Bir takım projeler duyuyoruz. İşi talep eden şirket, kendisine göre bir iş tamamlanma tarihi belirlemiş. Şirketin düşündüğü tarihte işin yerine getirilmesi mümkün gözükmüyor. Öncelikli iş olarak dahi ele alsanız, olası değil. Bunu karşı tarafa aktardığınızda, sanki değerlerini bilmiyormuşsunuz gibi karşılanıyorsunuz. Muhakkak bir şirket buluyorlar ve proje belirlenen sürede bitirilemiyor. Ondan sonra, projenin neden zamanında bitirilemediğine dair, karşılıklı belirlemeler ortaya çıkarılıyor. Muhakkak, bir yerlerde aksayan bir şey var. Herkes onu arıyor. Halbuki, proje başlangıcında biraz daha gerçekçi olunsa, sorunlar en aza indirilebilecek.

Projeden sorumlu şirket içi çalışanların, tek görevlerinin o proje değil de, şirkette yürütülmesi gereken başka işlerinin olduğu da düşünülebilse, iş sırasının bir anda değiştirilebileceği dikkate alınabilse, sorunlar azalacak.

İşleri, önem sırasına göre değil, bitirilmesi gerekli zamana göre sıralamakta yarar var. Önem sırası izafi bir kavram. Kime göre, neyin öncelik taşıdığı her zaman tartışılabilir. Ancak, süresi belirli bir projeyi, elde mevcut diğer projeleri aksatmadan, paralel çalışacak ekipler oluşturarak yürütmek, doğru bir yol olarak gözüküyor.

* * * * *

Hemen hemen tüm sinema eleştirmenlerinin, mutlaka izleyin dediği bir film var bu hafta. Bana sorarsanız da, üç saatten fazla bir zaman ayırın ve gidip izleyin.

"Heat - Büyük Hesaplaşma", başrollerinde usta oyuncuların yer aldığı, Michael Mann'in bir filmi. Al Pacino ve Robert de Niro, olağanüstü bir performans sergiliyorlar. Ana temanın yanında, aile ilişkilerine bağlı olarak gelişen alt konular da son derece etkileyici. Bir macera filminin içermesi gereken bütün atmosferi kapsıyor.

Son sıralarda izlediğim filmler içinde, seslendirmesi en iyi olanlardan biri. Kulaklarımda hala, mermi kovanlarının sesleri dolaşıyor. Özellikle, ses düzeni iyi bir salonda filmi izlerseniz, daha fazla keyif alacağınız kesin. Kaçırmayın.

* * * * *

Hoşgörü üzerine oldukça fazla çalışmış, Prof. Mackintosh'tan bir alıntı ile haftayı kapatalım. "Hoşgörü, insanın, karşısındaki kişinin bütün söz, düşünce ve fikirlerini kabul etmesi veya bütün yaptıklarının aynısını yapması anlamına gelmez. O, sizin bütün bunları söylemek veya yapmasını hoşgörü ile karşılamanız ve bunları söylemeye veya yapmaya onun hakkı olduğunu kabul etmeniz demektir, o kadar."

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
56. Sayı önceki yazı 56. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye