| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

Eğlence 21.12.2000 - netyorum.com / Sayı: 52


"Feylesof"

Karadenizli Temel ile Adanalı Birol birlikte tatile çıkarlar. Fethiye'de, Kelebekler Vadisi'nde kamp kurarlar. Geçen yıl kavga ettikleri hippiler de orada olduğu için biraz keyifleri kaçar ama pek umursamazlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip, bir şişe de şarabı devirdikten sonra uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra Birol uyanır ve Temel'i de dürtükleyip, uyandırır.

Temel uyku sersemidir, güzel ve ıslak bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır.

- Ne oldu? Ne istiyorsun?

- Temelciğim. Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.

Temel gökyüzüne bakar ve cevap verir; "Ha bunun için mu uyandurdun benu? Baktum işte. Milyonlarca yilduz cörüyorum. Işıl ışıl parlayan milyonlarca yilduz."

Birol tekrar sorar; "Peki, bu sana neyi gösteriyor?"

Artık iyice uykusu kaçan Temel biraz düşünür ve feylezofça cevap verir:

- Teolojik olarak Tanrının kudretini ve kendi acizliğimizi cörüyorum. Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi cörüyorum. Astronomik olarak, galaksilerun, yilduzlarun, gezegenlerun varlığını cöruyorum. Yilduzlarun konumuna bakarak, saatin üç olduğunu cörüyorum. Meteorolojik olarak da, bugün havanın çok güzel olacağını cöruyorum. Ha niye sordun bunu bana? Sana neyi cösteriyor?

Birol cevaplar; "Ulan hıyar, çadırımızı çalmışlar..." 

Not: Sayın Saliha Aydoğdu'ya teşekkür ederiz.


"Havalandırma"

Restoranın birinde huysuz bir müşteri yemek yemektedir. Sürekli olarak garsonu yanına çağırarak, çok sıcak olduğunu havalandırmayı çalıştırmalarını, bir süre sonra soğuk olduğunu havalandırmayı kapamalarını söylemektedir. Garson son derece sakin bir şekilde kızmadan tamam demektedir.

Yaklaşık bir saat süren bu koşuşturmayı izleyen bir diğer müşteri garson yanından geçerken, "Sizi tebrik ederim, ne kadar sabırlısınız. Ben sizin yerinizde olsam şimdiye kadar çoktan sinirlenmiştim" der.

Garson yanıtlar; "Hiç önemli değil. Niçin kızayım ki? Restoranda havalandırma yok"


"Hızlı İtfaiyeci"

Kırsal kesimdeki bir çiftlikte yangın çıkmış. Hemen en yakındaki itfaiye aranarak, yangına çağırılmış. Ancak yangın bu itfaiyenin müdahale ederek söndürebileceğinden daha büyükmüş. Bunun üzerine birisinin aklına şehirde kurulmuş gönüllülerden oluşan itfaiye ekibini aramak gelmiş. Gelip, gelmeyecekleri konusunda biraz tereddüt edildikten sonra aramışlar. Gönüllü itfaiyeciler hemen yola çıkacaklarını ve kısa bir sürede geleceklerini söylemiş.

Bir süre sonra itfaiye aracı görünmüş. Büyük bir süratle yangının içine girmiş, araçtan fırlayan bir itfaiyeci alevlerin arasına dalmış ve yangını söndürmeye başlamış.

Yangının tam ortasına müdahale ettikleri için de yangın ortadan ikiye ayrılmış, böylece ekipler daha rahat hareket ederek, yangını söndürmüşler.

Bu ustalıktan çok etkilenen ve çiftliği kurtulan çiftlik sahibi, gönüllü itfaiyecilerin ekibine bir ödül vermek istemiş, yüklü miktarda bir çek vermiş.

O sırada yerel basından bir gazeteci, itfaiye şefi ile röportaja başlamış.

- Tebrik ederim. Büyük bir cesaretle yangına dalıp, müdahale ettiniz. Bunun karşılığında da büyük bir ödül aldınız. Bu ödülü ne yapacaksınız?

- Bunu anlamış olmanız gerekirdi. İlk iş olarak, frenleri tutmayan itfaiye aracını tamirciye götüreceğiz.


"Saç Çekimi"

Anne ile baba, minik kızlarını yanlarına alarak alışverişe çıkmışlar. Dolaşırlarken bir süre sonra minik kız yorulmuş. Bunun üzerine baba minik kızı kaldıraraki omuzlarına almış.

Dolaşmaya devam ederlerken, minik kız babasının saçlarını karıştırarak, çekmeye başlamış. Babasının ikaz etmesine rağmen bu işleme devam etmiş.

Baba bunun üzerine, sinirlenerek; "Yavrum, saçlarımı çekmeyi bırak" diye bağırmış.

Minik kız; "Ama babacığım, saçlarını çekmiyorum ki. Sakızımı geri almaya uğraşıyorum".


"Beş Maymun"

Bilim adamları, bir kafese beş maymun koyar. Kafesin ortasına bir merdiven, tepesine de iple muzları asarlar.

Her maymun merdivenleri çıkarak muzlara ulaşmak istediğinde, dışarıdan üzerine soğuk su sıkarlar. Maymunlar ne zaman aynı denemeye girişirlerse, çok soğuk suyla ıslatılmaya devam edilirler. Bütün maymunlar bu denemeler sonunda sırılsıklam olur. Bir süre sonra muzlara hareketlenen maymunlar, diğerleri tarafından engellenmeye başlanır.

Maymunlardan biri dışarı alınıp, yerine yeni bir maymun koyulur. İlk yaptığı iş, muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur. Fakat, diğer dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu döver.

Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir maymunla değiştirilir. Bu yeni maymun, merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer. Bu ikinci yeni maymunu en şiddetli ve en istekli döven, ilk yeni maymundur.

Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. En yeni gelen maymun da, ilk atağında cezalandırılır. Yalnız, diğer dört maymundan yeni gelen ikisinin, en yeni gelen maymunu niye dövdükleri konusunda hiçbir fikri yoktur.

Son olarak, en baştaki ıslanan maymunların dördüncüsü ve beşincisi de yenileriyle değiştirilir.

Tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde, artık hiçbiri merdivene yaklaşmamaktadır.

Neden mi?

Çünkü burada işler, böyle gelmiş ve böyle gitmelidir.


Yorum Ekle Yorumları Listele
52. Sayı önceki yazı 52. Sayı sonraki yazı
Eğlence Önceki Yazı Eğlence Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye