| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

Eğlence 02.11.2000 - netyorum.com / Sayı: 45


"Kıskançlık"

Adamın birisini işten çıkarmışlar. Arkadaşı kendisini otururken görünce yanına gitmiş ve "Hayrola, işten mi çıkardılar, ne oldu?" diye sormuş.

Adam; "Sen de çalıştın. Ustabaşı ne demektir bilirsin. Hani, şu ortada boş boş dolaşıp, çalışanları izleyen adam"

- Eeee? İşten çıkarılmayla ne ilgisi var?

- O ustabaşı beni kıskandı. Herkes beni ustabaşı zannediyordu!


"Clinton Küba'da"

Clinton, Küba'ya gelecekmiş. Kübalılar toplanmış, bir hoşluk yapacaklar. Ülkenin en iyi ressamına başvurmuşlar. "Bir tablo yap. Adı, 'Clinton, Küba'da' olsun" diye.

Ressam; "Hadi ordan" demiş, "Ben adamı görmedim bile. Adam hayatında Küba'ya gelmedi. Şimdi ben nasıl olur da 'Clinton Küba'da' diye atmasyondan resim yaparım?."

Tesadüf bu ya. Bizim Temel, puro almaya Havana'ya gelmiş o sırada. Sıkıntıyı duymuş. "Ben size istediğiniz tabloyu yaparım. Ancak, bana bir sandik puro verirseniz" demiş.

Vermişler bir sandık puroyu.

Temel bir hafta sonra, Kübalıları çağırmış. "İşte tablonuz" demiş.

Tuvalin üzerini örten bezi hızla aşağı çekivermiş. Kubalılar donuvermişler. Tabloda, yatakta iki kişi, al takke ver külah.

"Bu ne" diye gürlemiş, Turizm Bakanı, "Bu ne?. Bu kadın kim?"

"Clinton'un karısı" demiş, Temel.

"Peki bu üstündeki adam kim?"

"Clinton'un uşağı!.."

"Peki Clinton nerde ulan!."

"Clinton Küba'da" demiş Temel!


"Yanlış Bandaj"

Küçük çocuk kolundaki ağrılardan şikayet ederek doktora gitmiş. Doktor muayene sonucunda kolda çatlak olduğunu teşhis etmiş ve kolu bandajlamak gerektiğini belirtmiş.

Elinde gerekli malzemeleri alarak, çatlak kolu bandajlamaya başlamış.

Bu esnada küçük çocuk itiraz etmiş, "Kanımca, diğer kolumu bandajlasanız daha iyi olacak"

Doktor; "Yanlış düşünüyorsun. Çatlak kolunu bandajlamalıyız ki, arkadaşların hangi kolunun çatlak olduğunu görerek, zarar vermesin".

Çocuk eklemiş; "Siz benim arkadaşlarımı tanımıyorsunuz."


"Aynı Şey"

Minik oğlan bahçede oynarken, babasının arabasıyla sokaktan geçip, ormana doğru gittiğini görmüş. Merak bu ya. O da arabayı izleyerek ormana gitmiş. Bir de ne görsün. Babası ile teyzesi arabanın yanında durmuş öpüşüyorlar.

Çocuk bu ya, gördüğünden etkilenmiş durumda koşarak eve dönmüş, nefes nefese heyecanlı bir şekilde annesine, "Anne, anne. Biraz önce babamı ormanda" derken annesi sözünü kesmiş ve "Dur biraz. Nefes al. Sakinleş. Öyle anlat" demiş.

Oğlan sakinleştikten sonra devam etmiş, "Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de ormana gittim. Orada babamı teyzemle öpüşürlerken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, teyzemde gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler".

Anne çocuğa dönmüş, "Dur bakalım, ne kadar ilginç bir öykü bu. Devamını anlatma, sakla. Akşam yemeğinde babanla beraberken bitirirsin. Sen bu öyküyü bitirirken babanın suratını görmek istiyorum".

Akşam olmuş, yemeğe oturmuşlar. Anne çocuğa dönmüş; "Bu gün neler yaptığını bize anlatsana" demiş.

Oğlan başlamış; "Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de ormana gittim. Orada babamı teyzemle öpüşürlerken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, teyzemde gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler. Ardından geçen sene babam seyahatteyken annemle amcamın yaptığı şeyden yaptılar".


"Tercüman Böyle Olursa"

Bir zamanlar bir çetenin hesaplarını tutan sağır ve dilsiz muhasebeci, çeteden ayrıldığı sıralarda defterlerle oynayarak yüklü bir miktar parayı zimmetine geçirir. Çetenin reisi, yeni muhasebeci ile birlikte eski defterleri incelerken bu hırsızlığın farkına varır ve iki tane tetikçisini eski muhasebecinin evine gönderir. Muhasebeci sağır ve dilsiz olduğu için tetikçilere ağabeyi tercümanlık eder.

Birinci tetikçi; "Paralar nerede? Çabuk söyle!"

Muhasebeci; "Bilmiyorum" anlamında omuzlarını silker.

Ağabey; "Bilmediğini söylüyor."

İkinci tetikçi öfkeyle titreyerek bağırır; "Çabuk bize paranın nerede olduğunu söyle. Yoksa karını ve çocuklarını öldürür, evini ateşe verir ve seni de parça parça doğrarız."

Korkan muhasebeci işaret diliyle ağabeyine paranın bahçedeki ceviz ağacının dibinde bulunan çelik bir kasanın içinde olduğunu ve anahtarını da onun karşısındaki meşe ağacının kovuğuna gizlediğini anlatır.

Tetikçiler öfkeyle sorar; "Ne söyledi?"

Ağabey; "Sizlerin işe yaramaz adamlar olduğunuzu söyleyerek, defolup gitmenizi istedi!"


Yorum Ekle Yorumları Listele
45. Sayı önceki yazı 45. Sayı sonraki yazı
Eğlence Önceki Yazı Eğlence Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye