| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

Eğlence 05.10.2000 - netyorum.com / Sayı: 41


"Mars'ta Hayat"

Temel, Mars'a gidecek ilk astronottur. Çok paraya mal olmuş muhteşem bir uzay gemisi ile giden Temel'den dönüşüne kadar haber alınamaz. On yıl sonra geri döndüğünde flaşlar patlar, herkes merakla etrafını sarar ve sorarlar; "Mars'ta hayat var mı?"

Temel omuzlarını silker; "Yok ..."

Bilim adamları, basın ve tüm dünya hayal kırıklığı içindedir. Temel'i uçağa bindirip Trabzon'a uğurlarlar. Akşam evinde ailesi ile kendi dönüşünü seyrederken Temel'in oğlu sorar;

- Baba yav, hakkaten hayat yok muydu acaba?

Temel yine omuzlarını silker; "Haçan, saat 11 dedin miydu bütün tükkanlar kapanii! Sen puna hayat mı diisin?"


"Suçlu Papağan"

Adamın birine doğumgününde bir papağan hediye ediyorlar, ama ne papağan. Sürekli kaba konuşuyor, ağıza alınmayacak küfürler ediyor. Adamın evine ne zaman biri gelse adam rezil oluyor. Adam papağanın bu halini değiştirmek için neler neler deniyor. Evde klasik müzik çalmaktan tutun da, bütün gün karşısına geçip kibar kelimeler konuşmaya kadar. Ama işe yaramıyor, papağanın yine ağzı bozuk, bir felaket.

Bir gün adam buna öyle kızıyor ki, tuttuğu gibi papağanı derin dondurucuya koyuyor. Bir kaç dakika boyunca papağan içeriden bağırıyor, çağırıyor, küfür ediyor. Derken ses kesiliyor. Adam korkuyor, öldü mü diye ve derin dondurucunun kapağını açıyor.

0 anda papağan adamın koluna zıplıyor ve şunu söylüyor; "Kullandığım kötü kelimeler için sizden çok özür dilerim. Bundan sonra kendimi düzelteceğime söz veriyorum".

Adam şok oluyor.

Derken papağan ekliyor; "Size bir şey sorabilir miyim, tavuk ne suç işlemişti?"


"Kiminle Evli?"

Mahkemede hakim, Temel'e sormuş;

- Kiminle evlisin?

- Bizum karıylan!

Hakim sinirlenmiş;

- E, herhalde. Sen hiç erkekle evlenen duydun mu?

- Duydum tabi, nasıl duymadum!

- Kimmiş?

- Bizum karı.


"Kaybolunca"

Şehirli züppe otomobiliyle şehir dışına dolaşmaya çıkmış. Kırlık alanda giderken yolunu kaybettiğini fark edince, yol kenarındaki ağaç altına uyuklayan köylünün yanına yaklaşmış.

- Merhaba, salimelisence kasabasına daha ne kadar var?

- Bilmem..

- Peki, oraya nasıl gidebilirim?

- Fikrim yok.

- Bari, en yakın benzin istasyonunun yerini tarif et.

- Bilmiyorum ki...

- Sen pek fazla bir şey bilmiyorsun, gördüğüm kadarı ile?

- Kaybolan ben değilim!


"Seymonlu"

Adamın birisinin gece ıssız ormandaki yolda giderken otomobili bozuluyor. Otomobili bırakıp yürümeye başlıyor. Bir süre sonra bir şatoya geliyor. Kapıdaki zile basınca, kapı açılıyor. Karşısında seymonlu birisi.

- Afedersiniz. Yolda otomobilim bozuldu. Acaba geceyi burada geçirebilir miyim?

Tabii, diyorlar ve adamı içeriye alıyorlar. Yemek ve yatak veriyorlar, otomobili tamir ediyorlar. Gece adam uyurken şatonun içinden garip sesler geldiğini fark ediyor. Sabahı zor ediyor. Sabah ilk iş geceki gürültüleri soruyor. Seymonlular yanıtlıyor;

- Maalesef, gürültülerin ne olduğunu size söyleyemeyiz. Çünkü seymonlu değilsiniz.

Adam çok rahatsız oluyor seslerin nedenini öğrenemediği için ama ne yapsın. Otomobilini alıyor ve şehrine geri dönüyor.

Bir kaç sene sonra yolu aynı ormandan geçerken yine otomobili arıza yapıyor. Çaresiz şatoya uğruyor. Adamı yine içeri alıyorlar, yemek ve yatak sağlıyorlar, otomobili tamir ediyorlar. Gece, geçen gelişindeki şekilde adam yine garip sesler duyuyor. Sabah seslerin nedenini sorduğunda;

- Size daha önce de söylemiştik. Seymonlu olmayanlar bunu öğrenemez.

Adam merak içinde kaldığından, soruyor;

- Peki, seymonlu olmak için ne yapmak gerekiyor?

- Dünyayı dolaşmalı ve bize dünyada kaç tane ot, kaç tane de çakıl taşı olduğunu söylemelisin.

Adam yola çıkıyor. Yıllar geçiyor. İyice yaşlanmış durumda yıllar sonra şatoya geri dönüyor. Kapıyı açıp, adamı içeri alıyorlar.

Adam; "Dediğinizi yaptım. Dünya'da 145.236.284.232 adet ot ve 231.281.219.999.129.382 çakıl taşı vardır." diyor.

Seymonlular, adamı kutluyorlar ve artık sesin kaynağını öğrenebilirsin diyerek adamı kapalı bir ağaç kapının önüne götürüyorlar. Bu kapının ardında aradığın cevabı bulacaksın diyorlar. Adam kapıyı açmaya çalıştığında, kilitli olduğunu görüyor. Anahtarı istediğinde seymonlular ağaç kapının anahtarını adama veriyorlar. Adam kapıyı açıyor. Koridorun sonunda taştan oyulmuş bir kapı var.

Adam taş kapıyı da açamayınca seymonlular anahtarı veriyorlar. Adam taş kapıyı açıp girdiği koridorda altın bir kapı görüyor. Altın kapıyı, bronz, gümüş, metal kapılar takip ediyor. Her kapının önünde adam seymonlulardan anahtarı alıyor, kapıyı açıyor ve diğer koridora geçiyor.

Sonunda, bir kapının önünde seymonlular diyorlar ki; "Artık, sonuna geldin. Bu son kapı. Bunu açtığında gece duyduğun gürültünün kaynağını anlayacaksın". Bundan sonra kapının anahtarını adama veriyorlar.

Adam son kapıyı açıyor ve gece duyduğu sesin nasıl oluştuğunu büyük bir şaşkınlık içinde izliyor.

Sesin nasıl oluştuğunu siz de merak mı ettiniz? Maalesef, size söyleyemeyiz. Çünkü siz seymonlu değilsiniz.


Yorum Ekle Yorumları Listele
41. Sayı önceki yazı 41. Sayı sonraki yazı
Eğlence Önceki Yazı Eğlence Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye