KIRMIZI MAUN PİYANO
Çok uzun yıllar önce, yirmili
yaşlarımdayken St.Louis'te bir piyano şirketinde satış elemanı
olarak çalışıyordum. Küçük kasaba gazetelerine ilan veriyor,
yeterince sipariş alınca, kamyonetlere piyanoları yükleyip, sipariş
adreslerine götürüp, teslim ediyorduk.
Güney Missouri'de pamuk yetiştirilen bir bölge vardı. Ne zaman o
yöredeki gazeteye ilan versek "Benim küçük torunum için bir piyano
istiyorum. Maun olmalı ve ben yumurta satarak kazandığım paranın 10
Dolarını her ay size ödeyebilirim" yazılı bir kart alıyorduk. Ancak
yazan yaşlı kadın, bunları yazana kadar o kadar çok karalama
yapıyordu ki; yazacakları için yer kalmayınca kartın ön yüzüne de
sadece adres için yer kalana kadar yazıyordu.
Elbette ki ayda 10 Dolar'a piyano satılmazdı. Hiçbir şirket böyle az
bir taksitle iş yapmazdı. Onun için biz de hiç umursamadık.
Bir gün, tesadüfen o bölgedeki diğer siparişleri vermeye gittiğimde;
merakımı yenemeyerek o kadının yaşadığı yeri görmeye gittim. Az çok
tahmin ettiğim gibiydi. Pamuk tarlasının ortasında, tek odalı bir
ortakçı kulübesinde yaşıyordu. Kulübenin tabanı topraktı ve
tavuklarıyla birlikte yaşıyordu. Kadının taksitle hiç bir şey
alabilecek durumu olmadığı belliydi.
Sadece, başının üzerinde pek de iyi olmayan bir çatı, sahip olduğu
tek şey gibi görünüyordu. Çatının bir çok yerinden gökyüzünü
görebiliyordun. Küçük torunu da 10 yaşlarında çıplak ayaklı, çuval
elbiseli bir kızdı.
Yaşlı kadına, 10 Dolar'a ona bir piyano satamayacağımızı ve bu
yüzden bize artık yazmaması gerektiğini anlattım. Oradan
ayrıldığımda çok üzgündüm ama sonra tavsiyemi hiç umursamadığını
gördüm. Her altı haftada bir bize yazmayı sürdürdü. Hep maun bir
piyano istiyordu ve ayda 10 Dolar'ı düzenli ödeyeceğine yemin
ediyordu. Çok üzülüyordum.
Birkaç yıl sonra kendi şirketimi kurdum ve o bölgede ilan vermeye
başladığımızda, bana da kart gelmeye başladı. Aylarca umursamadım.
Ne yapabilirdim ki?
Sonra bir gün, o yöredeyken bana garip bir şey oldu. Kamyonetimde
küçük kırmızı bir maun piyano vardı. Kötü bir alış veriş olacağını
bile bile, piyanoyu götürdüm ve ona ayda 10 Dolarlık senetleri
kendimin saklayacağını, ondan faiz de almayacağımı söyledim. 52 tane
senet olacaktı. Piyanoyu içeriye koydum ve yağmurdan etkilenmeyeceği
bir köşeye yerleştirdim. Sonra küçük kıza ve yaşlı kadına tavukları
piyanodan uzak tutmalarını tembih ettim. Oradan ayrıldım.
52 ay boyunca 10 Dolarlık ödemelerim geldi. Hatta bazen bir karta
yapıştırılmış bozukluklar halinde... Bu inanılmazdı.
20 yıl kadar bu olay hiç aklıma gelmedi.
Bir gün bir iş için Memphis'teydim. Leeve'deki Holiday Inn'de
kalıyordum. Akşam yemeğinden sonra bir içki içmek için bara oturdum.
Arkamda şimdiye dek hiç duymadığım güzellikte bir piyano müziği
çalıyordu. Döndüm, hoş bir genç bayan harika bir piyanoda çalıyordu.
Yetenekli bir piyanist olduğu için stili beni etkilemişti. İçkimi
aldım ve daha iyi görüp, dinlemek için piyanonun yanına yakın bir
masaya oturdum. Bana gülümsedi. Bir isteğim olup olmadığını sordu.
Ara verdiğinde gelip masama oturdu.
"Siz yıllar önce büyük anneme bir piyano satan adam değil misiniz?"
Anımsayamamıştım. Biraz daha açıklama yapmasını istedim.
Anlatmaya başlayınca anımsadım. Tanrım! Bu o çıplak ayaklı, çuval
elbiseli küçük kızdı!...
Adı Elise idi ve büyük annesinin ona ders aldıracak parası olmadığı
için piyano çalmayı radyo dinleyerek öğrenmişti. Sonra; iki mil
yürüyerek gitmek zorunda kalmalarına rağmen kilisede çalmaya
başlamıştı. Sonra okulda çalarak bir çok ödül ve bir müzik bursu
kazanmıştı. Sonra
Memphis'te bir avukatla evlenmiş ve eşi de ona bu harika piyanoyu
almıştı. O anda aklıma
bir şey geldi. "Elise,
burası birazcık karanlık; tam göremiyorum, piyanon ne renk?"
"Kırmızı ve maun" dedi. "Niçin sordunuz?"
Büyük annenin kırmızı maun üzerindeki bu cüretkar ısrarını acaba bu
çıplak ayaklı, çuval giysili küçük kız anlayabilmiş miydi?
Kaldı ki isteseydim ona kırmızı maun piyano yerine başka bir piyano
da verebilirdim. Şimdi
bu o küçük yetenekli kız ile o kırmızı maun piyano arasındaki güçlü
bağı ben çok iyi anlayabiliyordum ve boğazım tıkanmıştı.
Sonra "Sadece merak ettim" dedim. "Seninle gurur duyuyorum,ama şimsi
odama gitmeliyim."
Odama gitmeliydim çünkü benim gibi adamlar başkalarının önünde
ağlarken görülmek istemezlerdi...
Joe Edwards
çeviren: Doğugül Kan
e-posta: gul_kan@hotmail.com
|