PAYLAŞMAK
Oslo
Üniversitesinde Okul Psikolojisi alanında yüksek eğitime başladığım
sıralarda, daha önce Türkiye'de aldığım psikoloji eğitiminin
yanısıra, öğretmenlik sertifikasına da sahip olmam nedeniyle, bu
kentte yaşamakta olan, Türkiye'den Norveç'e göç etmiş ailelerin
çocuklarına, okullarda, iki kültürlü sınıflarda (Norveç'li ve göçmen
çocuklardan oluşan kaynaştırma sınıfları), öğretmenlik yapmaya
başlamıştım.
Veitvet Grunnskuole'de (Veitvet İlköğretim Okulu) çalışmaya
başlayalı henüz bir hafta olmuştu ki, okuldaki tüm çocuklar, UNESCO
haftasını kutlamak üzere, konferans salonunda toplandılar.
Salondaki kürsünün arkasındaki duvarda, UNESCO'nun; dünya ülkeleri
arasında barış, eşitlik, ortak yaşam kalitesinin yükseltilmesi ile
ilgili amaçlarını belirten pankartlar asılıydı. Biz öğretmenler de
yerlerimizi aldıktan sonra, bir öğretmen mikrofonu alıp,
öğrencilere; UNESCO haftasını kutlamaya, pasta yenilerek
başlanacagını söyledi.
Salondan sevinç uğultusu yükseldi. Öğrencilere kartondan tabaklar ve
plastik çatallar dağıtıldı. Üç dört dakikalık sabırsız bir
bekleyişten sonra, salonun kapısında, görevlilerin iterek sürdükleri
arabalarda, çok
katlı iki kocaman pasta göründü.
Ögretmenler pastaları dilimleyip çocuklara dağıtmaya başladılar.
Ancak garip birşey oldu. Salondaki çocukların yarısı pastalarını
alıp yemeye başladıklarında, kocaman iki pasta da bitmişti.
Öğretmenlerden biri pasta kalmadığını açıkladı. Pasta alamayan
çocuklar büyük bir düş kırıklığıyla, elleri ile tabaklarına vurmaya,
boş tabaklarını göstererek öğretmenlerine birşeyler söylemeye
başladılar. Salon karışmıştı. Bense şaşakalmıştım ve kutlamayı
organize edenler açısından üzüldüm.
İşte, çok gelişmiş İskandinav ülkesinde de organizasyon bozuktu ve
ilgililer rezil olmuştu!
Tam bu sırada okulun müdürü mikrofonu aldı. Çok önemli bir şey
açıklayacağını söyledi. Çocuklar son bir umutla gürültüyü kestiler.
Müdür şöyle dedi:
"Çocuklar, gördüğünüz gibi bir kısmınız pasta alabildi. Ancak bir
kısmınıza pasta kalmadı. Çünkü pastayı dağıtırken, sizin sayınız
kadar eşit parçaya bölmeye özen göstermedik. Eğer eşit
paylaştırılsaydı, herkes pasta yiyebilecekti. İşte dünya ülkeleri
arasındaki durum da böyle. Dünyadaki kaynaklar kısıtlı. Kaynaklar da
eşit paylaşılamıyor. UNESCO'nun gerçeklestirmeye çalıştığı dünya
barışı için en büyük engel budur. Barışı ve ortak yaşam kalitesini
gerçekleştirmenin en iyi yollarından biri, kaynakların tamamen eşit
olmasa bile, mümkün olduğunca dengeli dağılımıdır."
Salonda, kuş uçsa kanadı duyulacak bir sessizlik oldu. Ben nefesimi
tuttuğumu farkettim. Müdür konuşmasını sürdürdü: "Hiç merak etmeyin.
Şimdi pastanın devamı gelecek. Ancak bu kez eşit dağıtılacak ve
herkes pasta yiyecek."
O anda salonun kapıları açıldı, pastalar göründü. Çocuklar neşeyle
bağırıştılar.
Pastalar yendikten sonra, salondaki bazı çocuklara söz verildi.
Çocuklar pasta alamadıklarında ne hissettiklerini, ne yaşadıklarını
anlattılar. UNESCO ile ilgili görüntüye dayalı kısa bazı bilgiler
verildikten sonra kutlama bitmişti. Uzun, sıkıcı konuşmalar yerine
tüm bedenlerinde hissettikleri bir yaşantı geçirmişti çocuklar. Hem
öyle bir yaşantıydı ki bu, belki de tüm yaşamları boyunca
unutamayacaklardı.
Öğrendiğime göre kutlamayı organize eden, okuldaki drama
öğretmeniydi...
Muharrem Karaaslan
Not: Sayın Mert Ökter'e teşekkür ederiz. |