| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları


AŞK ve ÇILGINLIK


Uzun zaman önce, dünya oluşmamış,
insanlar dünyaya ayak basmamışken,
iyi huylar ve kötü huylar
ne yapacaklarını bilemez vaziyette dolanıyorlarmış.

Bir gün toplanmışlar ve
her zamankinden daha fazla canları sıkkın oturuyorlarken;
saflık ortaya bir fikir atmış;
"Neden saklambaç oynamıyoruz?"

Ve hepsi bu fikri beğenmiş.

Hemen çılgınlık bağırmış;
"Ben ebe olmak ve saymak istiyorum.
Ben ebe olmak istiyorum!"

Başka hiç kimse çılgınlığı arayacak kadar çıldırmadığı için hemen kabul etmişler.

Çılgınlık bir ağaca yaslanmış ve
saymaya başlamış; Bir, İki, Üç....
Çılgınlık saydıkça,
iyi huylarla kötü huylar saklanacak yer aramışlar.

Şefkat, ay'ın boynuzuna asılmış,
İhanet, çöp yığınının içine girmiş,
Sevgi, bulutların arasına kıvrılmış,
Yalan, bir taşın altına saklanacağını söylemiş ama
yalan söylemiş. Çünkü gölün dibine saklanmış,
Tutku, dünyanın merkezine gitmiş,
Para hırsı, bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmış.

Ve çılgınlık saymaya devam etmiş;
Yetmiş dokuz, Seksen, Seksen bir.

Aşkın dışında bütün iyi huylar ve kötü huylar
o ana kadar zaten saklanmış.

Aşk kararsız olduğu gibi,
nereye saklanacağını da bilmiyormuş.
Çünkü hepimiz
aşk'ı saklamanın ne kadar zor olduğunu biliriz.

Ve çılgınlık doksan sekiz, doksan dokuz'dan sonra
yüz'e geldiğinde,
aşk, sıçrayıp güllerin arasına girmiş ve saklanmış.

Çılgınlık bağırmış;
"Önüm, arkam, sağım, solum sobe. Geliyorum!".

Arkasını döndüğünde,

ilk önce Tembelliği görmüş, o ayaktaymış.
Çünkü saklanacak enerjisi yokmuş.

Sonra şefkat'i ayın boynuzunda görmüş ve
ihaneti çöplerin arasında,
sevgiyi bulutların arasında,
yalanı gölün dibinde ve
tutkuyu dünyanın merkezinde.

Hepsini birer birer bulmuş, birisi hariç.

Ve çılgınlık umutsuzluğa kapılmış,
saklananların bir tanesini bulamamış.

Derken haset,
aşk bulunamadığı için haset duyarak,
çılgınlığın kulağına fısıldamış;
"Aşk'ı bulamıyorsun
çünkü o güllerin arasında saklanıyor."

Ve çılgınlık çatal şeklinde tahta bir sopa almış ve
güllerin arasına çılgınca saplamış, saplamış, saplamış,
ta ki, yürek burkan bir haykırma onu durdurana dek.

Ve haykırıştan sonra,
aşk elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmış,
parmaklarının arasından sicim gibi kan akıyormuş.

Çılgınlık aşkı bulmak için
heyecandan aşkın gözlerini çatal sopa ile kör etmiş.

"Ne yaptım ben? Ne yaptım ben?"
diye bağırmış.
"Seni kör ettim. Nasıl onarabilirim?"

Ve aşk cevap vermiş;
"Gözlerimi geri veremezsin.
Ama benim için bir şey yapmak istersen,
benim rehberim olabilirsin."

Ve o günden beri, aşkın gözü kördür ve
o günden beri çılgınlık da her zaman onun yanındadır.

 (Sayın İdil Işıkkara'ya teşekkür ederiz)


Yorum Ekle Yorumları Listele
48. Sayı önceki yazı 48. Sayı sonraki yazı
Dostluk ve Sevgi Önceki Yazı Dostluk ve Sevgi Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye