| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

Yazıya geri dön

Yorumlar

Beşinci incil  1/11/2005 6:18:12 PM 
BEŞİNCİ İNCİL Philipp Vandenberg Telos Yayıncılık Kitabın Türkçe´de yayınlanma tarihi: Ekim 2004. Philipp Vandenberg’in Beşinci İncil adlı romanının ilk baskısı 1993 yılında Almanya’da, Lübbe Yayınevi tarafından yayınlanmış. Philipp Vandenberg 1941 yılında Breslaw’da doğan Philipp Vandenberg, Almanya’nın Münih kentinde Alman Dili ve Edebiyatı ve Sanat Tarihi eğitimi gördükten sonra, çeşitli gazete ve dergilerin haber-edebiyat düzeltmenliğinin yanında serbest yazar olarak çalıştı. Yazarlık kariyerinin dönüm noktasına; 1973 yılında 30 arkeologun ölümüne neden olarak gösterilen “Firavunların Laneti”ni araştırmak için çıktığı geziden sonra yayımladığı romanıyla ulaştı. Bu tarihten sonra yazar, yazdığı tarihi araştırma içerikli kitaplarıyla yazarlık yaşamını taçlandırdı. 1999 yılında yazarın kitapları 31 dile çevrilerek baskı sayısı 16 milyonun üzerinde çıktı. Lanetli Bir Parşömenin Hikayesi; BEŞİNCİ İNCİL Bir trafik kazasında hayatını kaybeden antikacı Guido’nun arabasında bulunan bir Kıpti Parşömen filmi, ölen antikacının eşi Anne von Seyditz’in tüm yaşamını allak bullak eder. Kaza sırasında Guido’nun yanında bulunan kadınla birlikte eşinin kendisini aldattığını düşünen ölen antikacının eşi Anne von Seyditz, eşinin esrarengiz ölümüyle ilgili ipuçlarının peşinden giderken, Orpheus Tarikatı devreye girerek, ölen antikacının elinde bulunduğunu iddia ettiği Kıpti bir Parşömen için çok yüksek miktarda bir fiyat teklif eder. Anne ölen eşinden kalan eşyalar arasında sözü edilen bu parşömenin filmini bulduğunda, içeriğini anlamak için götürdüğü Kıpti dil uzmanları ya birer birer öldürülür ya da hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolurlar. Bu arada Vossius adlı bir koptolog; Paris’deki Luvr Müzesinde sergilenen Leonardo Da Vinci’nin “Gül Bahçesinde Madonna” tablosunda asit dökerek kaçar. Yaptığı bu eylem nedeniyle akıl hastahanesine yatırılan profesör, hastahanedeki yatağında ölü bulunur ve hakkında “kalp yetmezliğinden öldü” raporu tutulur…. Lanetli bu Parşömen; Vatikan’da oturan Tanrının Yeryüzündeki Temsilcisi Papanın varlığını, yeryüzünde Hıristiyanlığa inanan iki milyarın üzerindeki insanın inancını yerle bir edecek güçtedir. Bu Parşomen ve içeriğini bilenler ortadan kaldırılmalıdır….. Romanda, giz dolu parşömeni ele geçirmek için her türlü yöntemi deneyen; kapitalin ve bilimin gücünün temsilcisi olduklarını iddia ederek tarihteki mitolojik isimlerin cesetlerine basa basa yürüyen Orpheus Tarikatı, radikal islamcı bir örgüt ve Vatikan arasında geçen çekişme anlatılmakta. Büyük Sır; Romanda adı geçen; Paris’teki bir mezar taşına Latince yazılmış -Barbarlık ve suskunluk Roma Papası’nın karakteristik özelliği ve Kilise Şatosunun temelidir- “BARBARIA ATQUE RETICENTIA ADIUNCTUM BARBATI BASIS ATRII SACRI- dizesinde kelimenin baş harflerindeki bileşen ve ya Roma’da İsa’dan sonra 81 yılında inşa edilen Titus Zafer Bendindeki kabartmadaki şifrenin anlaşılması üzerine, Papa VII. Pius tarafından bu eserin yeryüzünün en büyük Gizli Arşivi olan Vatikan’a taşınarak yerine sahtesinin yapılması ya da Leonardo Da Vinci’nin “Gül Bahçesindeki Madonna” tablosunda Madonna’nın göğsüne çizdiği gerdanlığın üzerini sonradan boyayla kamufle ettiği “BARABBAS” şifresi iki bin yıldır saklanan büyük sırrın adı mıydı! Sır taşıyıcıları tarafından nesilden nesile aktarılan bu sır ilk defa 1945 yılında Mısır’da Nag Hammadi bölgesinde ve 1947 yılında Ölü Deniz (Kumran) yazmalarındaki papirüslerin bulunmasıyla kamuoyuna yansır. Bu papirüsler ilk bulunduklarında önemleri anlaşılmaz ve yeryüzünün çeşitli bölgelerine parça parça dağılır….. HIRİSTİYANLIK İNANCI Nasori’li İsa’nın 2000 yıl önce yaşadığı ve Tanrı’nın oğlu olduğu rivayetleri, köleci Roma İmparatorluğuna ve yoksullar dünyasından ayrılmış Kudüs’ün hahamlarına karşı sosyal bir başkaldırı mıydı! Kimdi bu “Nasori’li İsa! Telos Yayıncılık tarafından yayınlanan Catherine Clement’in “İsa’nın Külleri” adlı kitabı da; “İki bin yıldır süregelen soru işaretlerini, açıklanamayan olguları ve İsa’nın yaşamının karanlıkta kalan bölümlerini, ‘Apokrif İnciller’deki söylencelerden yola çıkarak, aykırı bir bakış açısıyla, roman sanatının teknikleri içersinde yeniden yorumluyor… Felsefe, din ve tarihi tanıklıkları aynı potada eriten Catherine Clement, İsa hakkındaki, Budizm’e dayalı söylenceler ve yoga tekniklerini içeren bir akıl yürütmeyle okuru, tüm zamanların en çok tartışılan yaşam öyküsüne farklı bir perspektiften bakmaya zorluyor.” Dünya dinleri tarihine baktığımızda; eski Mısır’ın ezoterik öğretilerinde; İsis-Osiris-Horüs üçlemesi, Hint misterlerindeki; Brahma-Vişnu-Siva üçlemesi, Sümer Tanrılarında; Anu, Enlil ve Ea, Babil’de; Sin, Şamaş ve İştar üçlemesi, eski Yunan tanrıçalarından Hekate’nin gökte Luna(ay), yerde Diana ve yerin altındaki ölüler diyarında Hekate olarak ortaya çıkması gibi üçlü birlikler çoğaltılabilir. İnsanlığın ezeli günahlarından affedilmesi için oğlunu onlara kurban etme, çile çekip ölen tanrıları sayabileceğimiz gibi lekesiz doğum gibi Hıristiyanlık inancının birçok yönleriyle dünya dinleriyle benzerlikler taşıdığını görebiliyoruz. Kutsal Evrensel Kilise ve Dört İncil; Roma İmparatoru Konstantin, tarihsel zorlamalar sonucu İS. 325 yılında İznik’te pagan ve Hıristiyan görüşlerini sentezleyerek Hıristiyanlık İnancını oluşturur. Birinci Konsül toplantısının ardından, İsa’yı anlatan ve düşüncesini taşıyan bütün İnciller yasaklanarak tahrip edilirler. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri, Hıristiyan inancının resmi kitapları olarak kabul edilirler. Konsül toplantısında kabul edilen İnanç bildirgesinde bahsedildiği gibi: “Mesih’in bedeni olan tek ve evrensel bir Kiliseye inanıyoruz. Kilise bina değildir, İSA Mesih’e iman eden insanlar topluluğudur. Kilisenin seçilmiş bir soy, kralın rahipleri kutsal bir ulus ve TANRI’nın öz halkı olduğuna inanıyoruz” kararı kabul edilerek, Tanrı’nın yeryüzündeki seçilmiş üyeleri oluşturulur. Tanrı’dan aldığı yetkiyle “Kilise tek bir ümit, tek bir beden, tek bir RUH ve tek bir vaftizle birleşmiştir.” İnanç Bildirgesinde kabul edildiği gibi Nasorili İsa gerçekten; “Bi SÖZ, beden olup, dünyamıza bir insan olarak” mı gelmişti, tekliği “BABA, OĞUL ve KUTSAL RUH” muydu! İznik Konsülünce yasaklanarak Vatikan’ın gizli arşivinde saklanan İsa’yı ve düşüncelerini anlatan İnciller, sanat eserleri, el yazması papirüsler, yüzyıllarca Hıristiyanlık dininin otoritesi altında toprağın altına gömülen bilgiler, sır taşıyıcıları tarafından nesilden nesile aktarılarak, Engizisyon’un katliamından korunarak bu günlere taşınır. Gallile bilgisini Engisisyon karşısında inkar etmek zorunda kalırken, Kopernik’in bilgisini savunan ve geliştiren Giordano Bruno, Roma’nın Campe de Fiore(Çiçek Meydanı)’de diri diri yakılır. Leonardo da Vinci, Voltaire, Şekspir, Dante, insanlığın trajedisini bir takım işaretlerle, komedyayla, binbir yöntem bularak bugünlere getirirler. Romanda sözü geçen Papalık Kurumu, 11 Ekim 1962 yılında tıpkı Kopernik’in Kitabında öngördüğü felaketi ortadan kaldırmak istercesine takvim reformuna giderek 4 Ekim 1582 ile 15 Ekim 1582 tarihleri arasındaki on günü takvimden silmesi gibi, BARABBAS ismini ortadan kaldırmak için 11 Ekim 1962 günü İkinci Konsül’ü acil olarak toplar. İsa’nın kimliğini açıklayan Papirüs de bu arada Radikal İslamcı bir örgütün eline geçmiştir. Vatikan’ın İkinci Genel Konsül’ü; Konsül toplantısının hemen ardından Haçlı Seferleriyle başlayan bin yıllık Hıristiyan-Müslüman düşmanlığını, kurduğu “Dinler Arası Diyalog” Rabıtasıyla birden bire barışa dönüştürür. İkinci Vatikan Konsülünün hemen ardından alınan “Dinler Arası Diyalog” kararı ve İslam’la kurulan bu RABITA bir tesadüf müydü! Arkeoloji biliminin 19. yüzyıldan sonra önemli bulguları ortaya çıkarması, ya da radyo karbon tekniğiyle yapılan incelemeler; kısmen de olsa, bir yanıyla Hıristiyanlığın başlangıcını sorgulayan bulguları açığa çıkarttı. Bu sorulara yanıt ararken, bir sanat tarihçisi olan Philipp Vandenberg’in BEŞİNCİ İNCİL adlı tarihi romanında geçen isimleri tek tek sorgulayarak geçmişe ilişkin birçok sorunun cevabını bulmak mümkün.  
 
msayar  12/14/2004 4:42:52 PM 
Acaba Dan Brown "Da Vinci Şifresi" romanını yazmadan önce Philipp Vandenberg'in "Beşinci İncil" (Das Fünfte Evangelium, Basım Tarihi: 1993 Lübbe Verlag) adlı romanını okumuş muydu! Da Vinci Şifresi, sürükleyici olduğu kadar ilginç ve tartışmalı bir kitap. Bir tesadüf sonucu onu okuduktan sonra, ondan daha önce yayınlanmış ve pek çok dile çevrilmiş olan -Türkçesi Telos Yayıncılık tarafından 2004'ün Ekim ayında yayınlanmış- Beşinci İncil adlı bir başka kitabı okudum. Beşinci İncil ile Da Vinci Şifresi'nin birbirine çok benzediğini fark ettim. Konular, mekanlar, kahramanlar, kurgu neredeyse aynı. Bu kadar benzeşmenin bir tesadüf olup olmadığını ve eleştirmenlerin neden dikkatini çekmediğini düşünmeden edemedim. Belki bu benzerliğin, bu iki kitabı okuyan başka insanların da dikkatini çekmiş olabileceğini düşündüm, ama tuhaf bir durum vardı; Da Vinci Şifresi üzerine herkes yazıp çizerken, bu kitap çok geniş bir şekilde tanıtılırken, Beşinci İncil'in pek tanınmadığını da fark ettim. Oysa, özellikle kurgu ve Hıristiyanlık inancına ilişkin olarak Beşinci İncil'de çok daha ciddi iddialar var. Da Vinci Şifresi'nde "Kutsal Kase" etrafında gizemli bir öykü kurgulanırken, Beşinci İncil'de doğrudan, bilinmeyen bir İncil ile ilgili -ki aslında romana konu olan kitabın birinci ya da ilk İncil olduğu anlaşılıyor.- bir öykü anlatılıyor. Böyle bir İncil'in varlığına ilişkin ilk işaretler, sır taşıyıcısı olarak tanımlanan Leonardo Da Vinci, Dante, Voltaire, Shakespare gibi ünlü yazar ve sanatçıların eserlerinde görülüyor. Sonra da, bu işaretleri doğrulayan ve Kıpti dilinde yazılmış İncil metinleri bulunuyor. Bu metinler Vatikan'ın kabul ettiği dört İncil'den birçok noktada ayrılmakta, papalık kurumunu yadsıdığı gibi, Hıristiyanlık ve İsa ile ilgili farklı şeyler de anlatmaktadır. Bu yüzden de, Kıpti dilinde yazılmış olan bu kitap yüzyıllar önce yasaklanmıştır. Yıllar sonra İncil Metinlerinin yeniden ortaya çıktığının duyulması ortalığı karıştırır: Vatikan, Orfeus Tarikatı, Radikal İslamcı bir gurup arasında kıran kırana bir mücadelenin başlamasına vesile olur. Metin Sayar  
 
 
Rumuz :
Email :

 


Not: Girmiş olduğunuz e-mail adresi sadece administrator'a iletilecektir ve geri dönüşüm için kullanılacaktır. Başka herhangi bir yerde bir başka amaç için kullanılmayacaktır.
Mesaj :

 

   
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2003 İstanbul-Türkiye