|
28.06.2001 Nesrin Kavak - netyorum.com / Sayı: 77
DOĞA
Yoğun bir günün sonunda hepimizin istediği huzur dolu evimize bir an önce
gitmektir, öyle değil mi? Güneşin batışını izlerken, yorgunluk atmak için içilen
bir fincan kahvenin tadını hiçbir şey vermez. Ya güneş batarken, doğanın aldığı
o güzel renkler. Gökyüzündeki bulutların rengi, tepelerin arkasındaki güneşin
yavaş yavaş alçalırken ki görüntüsü.
Bu güzel görüntüye dalmışken, sahilde güneşin batışını izlediğim aklıma geldi.
Güneş ışıklarının denize yansıması, dalgaların kıyıya vurup, geriye giderken
ıslak kumların üzerindeki yansımaları. Deniz kenarında ayakkabılarımı
çıkartarak, üzerimin ıslanmasını umursamayarak yürüdüğüm ve dinlendiğimi
hissettiğim akşam üzerileri... Zamanı umursamadan, gün batımını izlemek... Bir
günün sonundaki rahat ve huzurlu bir ortamda yüzümde beliren gülümseme... Gece
olduğunda, sahil kenarında nemli kumlar üzerinde yapılan sohbetler... Yakılan
ateş etrafında hep birlikte söylenen, dalgaların vokal yaptığı şarkılar,
gökyüzünden bize göz kırpan milyonlarca yıldızdan kayan bir yıldız görebilmek
için harcanan çaba... Parlayan yakamozlar...
En güzel anılarımızı doğa ile başbaşa olduğumuzda yaşıyoruz. Çam ağaçlarının
gölgesinde yaptığımız piknikler, kuş seslerinin çocuk seslerine karıştığı cıvıl
cıvıl bir ortam. İp atladığımız, top oynadığımız, ailece birlikte geçirdiğimiz
zamanlar.
Hatırlıyor musunuz, en son ne zaman ağaçtan kopardığınız bir meyvanın tadına
baktınız? Yaz meyvalarının olgunlaştığı bir dönemdeyiz. Ağaçlardaki kirazlar,
vişneler, erikler. Manavdan ya da pazardan aldığımız bu meyvaların tadı, elimiz
ile topladığımız meyvaların tadını verebilir mi, sizce... Babaannem bahar
aylarında başlar şehir dışındaki bahçesine gitmeye. Ekip biçmeye, ağaçları
ilaçlamaya, toprağı çapalamaya... Yaşlı olduğu için yorulduğunu, artık bahçe ile
uğraşmaması gerektiğini söyler dururuz. Oysa o bize bahçesinin güzelliğini, yeni
ağaçlar diktiğini, fasulye, mısır, marul, domates, kabak ektiğinden bahseder
durur. Bizi de götürmek için biraz ısrar eder, bakar ki biz gençlerden ses seda
yok, alır başını gider yine bahçesine her gün. Bugünlerde ise kirazlar ve
vişneler olmuş, onları toplamak için çağırıp duruyor. Gidelim gitmesine de ne
zaman? Günlerimiz öylesine bir koşuşturma ile geçiyor ki, kimseyi görecek, hele
bir yerden bir yere gidecek durumumuz mu var? Oysa doğa ile uğraşmak gibisi var
mı?
Gün geçtikçe doğadan uzaklaşıyoruz. Ağaçların sıcaklığını buz gibi beton binalar
alıyor. Bu beton yığınlarının içerisinde daralıp, bunalıyoruz. Çocuklarımız
binalar içerisinde büyüyor. Kendi çocukluğumu düşünüyorum da, yemyeşil
çimenlerin, ağaçların arasında oynardık oyunlarımızı. Ağaçlara tırmanır,
yıkamadan koparıp koparıp meyvaları yerdik. Ağaca çıkamayan arkadaşlarımıza
yardım ederdik. Ne kadar çok değişiyor hayat... Ne kadar hızlı ve
önlenemez...Hakkımız var mı, doğayı kirletmeye, onu değiştirmeye...
Tükiye Günlüğü adlı derginin eski sayılarından birinde şöyle bir yazı geçiyordu;
“İnsan bir bakıma büyücü çırağı gibidir. Sırlarına tam anlamıyla vakıf olamadığı
güçleri hareket geçirmiştir ve bu olaydan kaynaklanan sorunlarla boğuşmaktadır.
Ama bu aynı zamanda onun özgürlük alanıdır da”. Düşündürücü bir yorum.
Aynı dergideki bir başka yazıda da “İnsanlık tarihi, bir anlamda insanoğlunun
doğayla mücadelesi, doğaya egemen olma mücadelesidir. Ateşin bulunması, toplu
barınma merkezlerinin inşası, madeni araç ve gereçlerin gündelik hayatta yaygın
bir şekilde kullanılmaya başlaması, toplayıcılıktan avcılığa, avcılıktan
tarımcılığa geçiş, bu “mücadele” 'de insanoğlunun önemli kazanımlarıdır”
Avcılık, tarımcılık, sanayi ve şimdi de teknoloji. İnsan sürekli bir arayış
içerisinde. Bu arayış içerisinde çelişkiler yaşıyor. Bu arayış insanları zamanla
yalnızlığa itiyor. İçinde yaşadığı topluma ve kendisine yabancılaşmasına
kaynaklık ediyor; kuşku, korku, güvensizlik ve sevgisizlikle örülü küçük, ayrı
dünyalarda yaşamasına yol açıyor.
Bu döngünün içerisinde çıkış yolunu nasıl bulacağız? O da başka bir yazının
belki de daha önceden yazılmış bir yazının konusu...
Sevgilerle
Nesrin Kavak
e- posta:
nkavak@kutpo.com.tr
|