| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

28.06.2001 Nesrin Kavak - netyorum.com / Sayı: 77

DOĞA

Yoğun bir günün sonunda hepimizin istediği huzur dolu evimize bir an önce gitmektir, öyle değil mi? Güneşin batışını izlerken, yorgunluk atmak için içilen bir fincan kahvenin tadını hiçbir şey vermez. Ya güneş batarken, doğanın aldığı o güzel renkler. Gökyüzündeki bulutların rengi, tepelerin arkasındaki güneşin yavaş yavaş alçalırken ki görüntüsü.

Bu güzel görüntüye dalmışken, sahilde güneşin batışını izlediğim aklıma geldi. Güneş ışıklarının denize yansıması, dalgaların kıyıya vurup, geriye giderken ıslak kumların üzerindeki yansımaları. Deniz kenarında ayakkabılarımı çıkartarak, üzerimin ıslanmasını umursamayarak yürüdüğüm ve dinlendiğimi hissettiğim akşam üzerileri... Zamanı umursamadan, gün batımını izlemek... Bir günün sonundaki rahat ve huzurlu bir ortamda yüzümde beliren gülümseme... Gece olduğunda, sahil kenarında nemli kumlar üzerinde yapılan sohbetler... Yakılan ateş etrafında hep birlikte söylenen, dalgaların vokal yaptığı şarkılar, gökyüzünden bize göz kırpan milyonlarca yıldızdan kayan bir yıldız görebilmek için harcanan çaba... Parlayan yakamozlar...

En güzel anılarımızı doğa ile başbaşa olduğumuzda yaşıyoruz. Çam ağaçlarının gölgesinde yaptığımız piknikler, kuş seslerinin çocuk seslerine karıştığı cıvıl cıvıl bir ortam. İp atladığımız, top oynadığımız, ailece birlikte geçirdiğimiz zamanlar. 

Hatırlıyor musunuz, en son ne zaman ağaçtan kopardığınız bir meyvanın tadına baktınız? Yaz meyvalarının olgunlaştığı bir dönemdeyiz. Ağaçlardaki kirazlar, vişneler, erikler. Manavdan ya da pazardan aldığımız bu meyvaların tadı, elimiz ile topladığımız meyvaların tadını verebilir mi, sizce... Babaannem bahar aylarında başlar şehir dışındaki bahçesine gitmeye. Ekip biçmeye, ağaçları ilaçlamaya, toprağı çapalamaya... Yaşlı olduğu için yorulduğunu, artık bahçe ile uğraşmaması gerektiğini söyler dururuz. Oysa o bize bahçesinin güzelliğini, yeni ağaçlar diktiğini, fasulye, mısır, marul, domates, kabak ektiğinden bahseder durur. Bizi de götürmek için biraz ısrar eder, bakar ki biz gençlerden ses seda yok, alır başını gider yine bahçesine her gün. Bugünlerde ise kirazlar ve vişneler olmuş, onları toplamak için çağırıp duruyor. Gidelim gitmesine de ne zaman? Günlerimiz öylesine bir koşuşturma ile geçiyor ki, kimseyi görecek, hele bir yerden bir yere gidecek durumumuz mu var? Oysa doğa ile uğraşmak gibisi var mı?

Gün geçtikçe doğadan uzaklaşıyoruz. Ağaçların sıcaklığını buz gibi beton binalar alıyor. Bu beton yığınlarının içerisinde daralıp, bunalıyoruz. Çocuklarımız binalar içerisinde büyüyor. Kendi çocukluğumu düşünüyorum da, yemyeşil çimenlerin, ağaçların arasında oynardık oyunlarımızı. Ağaçlara tırmanır, yıkamadan koparıp koparıp meyvaları yerdik. Ağaca çıkamayan arkadaşlarımıza yardım ederdik. Ne kadar çok değişiyor hayat... Ne kadar hızlı ve önlenemez...Hakkımız var mı, doğayı kirletmeye, onu değiştirmeye...

Tükiye Günlüğü adlı derginin eski sayılarından birinde şöyle bir yazı geçiyordu; “İnsan bir bakıma büyücü çırağı gibidir. Sırlarına tam anlamıyla vakıf olamadığı güçleri hareket geçirmiştir ve bu olaydan kaynaklanan sorunlarla boğuşmaktadır. Ama bu aynı zamanda onun özgürlük alanıdır da”. Düşündürücü bir yorum. 

Aynı dergideki bir başka yazıda da “İnsanlık tarihi, bir anlamda insanoğlunun doğayla mücadelesi, doğaya egemen olma mücadelesidir. Ateşin bulunması, toplu barınma merkezlerinin inşası, madeni araç ve gereçlerin gündelik hayatta yaygın bir şekilde kullanılmaya başlaması, toplayıcılıktan avcılığa, avcılıktan tarımcılığa geçiş, bu “mücadele” 'de insanoğlunun önemli kazanımlarıdır” 

Avcılık, tarımcılık, sanayi ve şimdi de teknoloji. İnsan sürekli bir arayış içerisinde. Bu arayış içerisinde çelişkiler yaşıyor. Bu arayış insanları zamanla yalnızlığa itiyor. İçinde yaşadığı topluma ve kendisine yabancılaşmasına kaynaklık ediyor; kuşku, korku, güvensizlik ve sevgisizlikle örülü küçük, ayrı dünyalarda yaşamasına yol açıyor. 

Bu döngünün içerisinde çıkış yolunu nasıl bulacağız? O da başka bir yazının belki de daha önceden yazılmış bir yazının konusu...

Sevgilerle

Nesrin Kavak
e- posta: nkavak@kutpo.com.tr 


Yorum Ekle Yorumları Listele
77. Sayı önceki yazı 77. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı  
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye