|
01.03.2001 Nesrin Kavak - netyorum.com / Sayı: 61
ESKİ BİR TAPINAK YAZITI ve
İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DURUM
Ülkemizde son zamanlarda yaşadığımız olaylar nedeniyle, içinde bulunduğumuz
durumun nedeni ne olabilir, diye biraz düşündüm. Çok sevgili hocam, Sayın Prof.
Dr. Ahmet Karaaslan aklıma geldi. Geçtiğimiz sene iki dönem kendisinden ders
alma şerefine nail olmuştum. Takip ettiğimiz bir ders kitabı yoktu, sınavlarda
bütün kitaplardan sorumluyduk çünkü. Diyeceksiniz ki, nasıl? Bizim okula gitme
amacımızın bir yaşam ufku, bir yaşam felsefesi oluşturabilmek olduğunu,
kitaplarda yazılı olan şeyleri her zaman okuyabileceğimizi, fakat bir daha
bugünlere ve bu sıralara geri dönemeyeceğimizi belirterek, olaylara farklı
şekillerde yaklaşabilmek ve düşünmemize yönelik olarak ders anlatırdı. Her zaman
eğitimden ve eğitimin öneminden bahsederdi. Sınıfımızda öğretmen arkadaşlarımız
vardı. Bir insan yetiştirmenin ne kadar önemli olduğunu, dikkat edilmesi
gerektiğini ve eğitimin sonuçlarının uzun vadede alındığından bahsederdi.
Şimdi bunların, benim okul anılarımın ülkemizde yaşanan olaylarla ne alakası
var diye düşünebilirsiniz. Kısaca açıklayayım. Eğitimin sonuçları uzun vadede
alınır. Şu anda bizim başımızda olan insanlar, ülkemizin geleceğine yön veren,
ileriye dönük kararlar alan kişiler de bir dönem eğitim alan insanlardı. Şu anda
okullarımızda eğitim verdiğimiz çocuklarımızda yarın aynı konumlarda olacaklar.
Eğitim ciddi ve bir o kadar da önemli bir iştir. Oysa günümüzde, bilim üretmeye
kafa yorması gereken kişiler, geçim sıkıntısına düşerek, ayın sonunu nasıl
getiririz diye düşünüyorlar. Bu şekilde verilen derslerde ona göre oluyor tabii
ki. GSMH'dan eğitime ayırdığımız oran da malumunuz. Eğitimde reform acil ve bir
o kadar da ciddi olarak yapılmalıdır. Çağ atlamak ve gelişmiş ülkeleri yakalamak
istiyorsak, eğitim üzerinde biraz fazlaca düşünmeli ve kafa yormalıyız.
Sayın Hocam Ahmet Karaaslan, ilk dersimize girdiğinde aşağıdaki Tapınak
Yazıtı'nı dağıtarak bir arkadaşımıza yüksek sesle ve tane tane, üzerinde
düşünmemizi sağlayacak şekilde okuttu. Her sabah bu yazıtı evden çıkmadan
mutlaka okuyorum. Sanki bana güç veriyor. Sizlerle de paylaşmak istedim.
ESKİ BİR TAPINAK YAZITI
Gürültü-patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur
bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost
olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık
unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol; telaşsız,
kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver aptal ve cahil oldukları
zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.
Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne
kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş
seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle
seveceksin ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de
yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.
Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma.
Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye
zamanın kalmaz. Unutma ki, insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz
uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.
Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye
layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu
unutma.
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan
azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup
olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.
Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakılan şeyleri gülümseyerek teslim et
geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.
Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü
dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle
ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki evreni yargılamak
imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde
ol.
Hatırlar mısın doğduğun zamanları; sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu.
Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.
Sabırlı, sevecen ve erdemli ol. Eninde sonunda bütün servetin sesin. Görmeye
çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de insanoğlunun
biricik güzel mekanıdır. (Xsentus İ.Ö. 9.yy)
Sağlıcakla kalın,
Nesrin Kavak
e- posta:
nkavak@kutpo.com.tr
|