| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

22.10.2004 Belgin Eryavuz - netyorum.com / Sayı: 159

İÇİMİZDEKİ unutMA SESİ

Unutmaya çalışırken bize acı veren o kişiyi, kalbimizi paramparça eden, yaşantımızdan bir anda yıllarımızı alıp götüren o hüzünlü olayı, bizlere hatırlatacak her şeyden olabildiğince uzaklaşmak… Ya da tam tersine
hergün, her saat yaşamak yine, yeniden , defalarca ve bıktırırcasına.

Unutmak istemi; sanki hatırlamak istemediklerimizi, gönlümüze, aklımıza, düşüncelerimize daha çok yaklaştırır. Boğmaya, yok etmeye çalıştığımız, bir zamanlar bizi kötü bir şekilde etkileyen olaylar silsilesi ki; bu bir aşktan ayrılık, bir terk edilme, varımızı, yoğumuzu, işimizi kaybetme, yaşadığımız ve ölümle burun buruna geldiğimiz kötü bir kaza veya sevdiğini ebediyen kaybetme olabilir; yakamıza öylesine sarılmışlar, beyin kıvrımlarımızın arasına öylesine yer etmişlerdir ki…Tam unuttuğumuzu sanıp, rahatlayacağımız anlarda, taptaze önümüze dikiliverirler, sanki dün yaşanmışcasına içimizi acıtırlar, bir tırpan misali kazdıkça kazarlar.

İnsanoğlunun genel yapısıdır bu. İyi olayları, mutlu anılarımızı kendiliğinden hak ettikleri yerde ve güzellikte titizlikle korurken; bize yaşamı çekilmez hale getiren, dayanma sınırlarımızı alabildiğine zorlayan tüm kötü anılarımız biz unutmaya çalıştıkça bizi yaralamaya, kabuk tutan yerlerimizi yine yeniden kanatmaya devam eder. İlginçtir ama gerçektir.

Kimbilir belki de kaçmak, o hatıralardan tamamen uzaklaşmak yerine onlarla iç içe yaşayıp bir süre sonra kanıksamak bizi daha az yaralayacaktır. Her an gözümüzün önünde duran eşyaları düşünün bir kez. Sürekli etrafımızda oldukları için bir süre sonra onların orada olduklarını fark etmeyiz bile. Peki ya düşüncelerimiz ve anılarımızda öyle mi?

Bilinçaltımız biz “unut” dedikçe aksine unutmayı rededer. Daha çok acıyı, o anıların en ince detaylarını tek tek önümüze serer. Dışarıdaki bir yabancı misali, gözlerimizin önünden bir film şeridi geçer gibi geçer unutmak istediklerimiz.

Unutmak, unutabilmek gerçekten silmek mümkün mü acaba?

Bunun için en iyi ilaç zamandır. Çünkü zaman hatıralarımız üzerinde bir nevi törpü görevi görür. Hem güzel ve tatlı anılarımız, hem de kötü ve bizi derinden yaralayan hatıralarımız için aynı hızla çalışır. Her geçen gün, her yitirilen dakika ve saatle beraber unutmaya olan yatkınlığımız artar.

İşte bu nedenle değil midir ki en güçlü aşkların zamana yenik düşmesi, evlilik tarihlerinin unutulması, yaptığımız ilk dansımızın partneri, bebeğimizin en güzel ve sevimli dakikaları, ilk söylediği keyifli sözcükler, ilk araba kazamız, ilk başarısızlığımız, öğrenciyken aldığımız ilk kırık not, çocuğumuzun ilk adımları, ilk hayal kırıklığımız… tatlı, acı tüm anılarımız…

O halde unutmaya fazlaca çaba harcamadan zamana bırakalım tüm kötü hatıralarımızı. Öyle ki üzerinden yeterli zaman geçtiğinde ve gün gelip artık hatırlanamaz hale geldiğinde biz bile şaşıracağız buna. Nasıl olup da unuttuğumuza. Eskiden kalbimizi paramparça eden kötü anılar dudaklarımızda naif bir tebessüm yaratacak sadece.

ZAMAN!
Haydi bekliyorum seni
Belki biraz sabırsızım ama
Öyle ihtiyacım var ki sana
Ve en çok da UNUTMAYA!!!

Sevgiyle kalın.

Belgin Eryavuz - 16.2.2004
e-posta: beryavuz@yahoo.com


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
159. Sayı önceki yazı 159. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye