| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

16.02.2004 Sevilay Erdoğan - netyorum.com / Sayı: 154

AROMALI SEVDA

Bir sevdadır yaşanan uzaklarda. Ne bir hayal ne bir gerçek. Baştan sona mutluluk varken, kabusun koynundan uyanan bir sevda. Hani sevdanın en kötü karabasanı geceleri basarmış seven yüreği. Bu sevdanın gecesi de bir gündüzü de, dünü de aynı bugünü de, yarını da. Sevdadır bu, yeryüzündeki en büyük sevdadır belki. Sevgisi uğruna herşeyi kendine yasak eden yüreklerin verdiği en büyük fedakarlıktan oluşan sevda. Bu muydu sevda ya da herşeyi geride bırakmak aslolup; sevdası için savaş vermek mi, görmemek mi gerçekleri, hiçe sayıp 'sevgim var' demek mi? Kocaman pembe balonların süslediği bir rüyaya yarınları düşünmeden sadece kendi yüreğini mi var saymak. Adı ne idi sevdanın? Kim, nasıl koymuştu sevdayı yüreğine? Nerede bulunur, nerede yaşanır, ne zaman çalardı kapıyı bu 'sevda'. Ansızın gelse yanıbaşına heyecandan uçuk çıkan dudakları birleştiren mi, ekmeği götürürken boğazına bir acı sözün kursağını tıkaması mı, her 'elveda' dan sonra dökülen gözyaşları, her 'merhaba' da yüreğinin dizginlerini tutamamak mı. Aroma tadında bir sevda… Yollar ayrılırken tekrar birleşeceğini kestirmek ama ardından daha büyük bir ayrılık acısıyla yüreğinin kavrulması. Kısır bir döngü kabus dolu saatler.

Var olan beklenir, peki ya varken varolamayan? Sevda da bir nevi iki bilinmeyenli denklem! Çözülmesi zaman isteyen fakat bu zaman içerisinde yüreğini ve beynini soğuk savaşlara iten bir bilmece.

Aromalı sevdaların tatlı tarafı hiç acı vermiyor gibi gözükse de sevdalı yüreklere, ayrılık vuslatı yaklaştığında işte o tat nasıl da zehir olur sevda lifleriyle örülmüş yüreklere. Sanki 'Can' ını söküp alrlarmış gibi içinden diri diri 'Can' çekişirsin ve bir türlü ölmezsin, istesen de ölemezsin. Yaşadığın, 'Can' lı bir kabustan başka birşey değildir çünkü. Beynin sana 'uyanacaksın, az kaldı' derken, yüreğin kalkar der ki 'Can' gidiyor, 'Can' bitiyor. Acı da bir nevi büyütüyor sevdayı. Belki kör, belki sakat belki de 'ruh'suz büyütüyor sevdayı acı. Seven yürek; acı gerçeklerle sularsa sevdasını acı kaplıyor bedenleri; umutlarla süslerse sevgisini umut fidanları ekiyor gönlüne. Yani seven; nasıl, neyle beslerse öyle büyüyor sevda çiçeği gönüllerde.

Yarın güneşin doğmayacağını varsayın ve düşünün yarın ne yapardınız, güne nasıl başlardınız? Uzun süre gökyüzüne bakıp 'nerde' diye 1 gün boyunca beklermiydiniz aydınlığı, yoksa 'bunu dün varsaymıştım ben' der hergün yaptıklarınızı yapmaya devam mı ederdiniz? Yani umutlanmaya hakkınız olmadığını bilerek. İşte eğer sevdanızı umutlarla süsleyemiyorsanız bilin ki o sevda acılaştıracak her anı, her mekanı. Ne kadar uzatırsanız o kadar katlanacak 'acı sevda', yüreğinizde ve yüreklerde. Bırakın da Aroma Sevdanın şeker olan tadı eksilmesin yüreğinizden.

Çünkü UMUT'tur sevda çiçeğinin fidan halindeki adı.

Çünkü 'BEKLİYORUM SENİ' diyebilmek 'SEVİYORUM SENİ' diyebilmekten çok daha umut yeşerticidir.

Sevilay Erdoğan
e-posta: sevilayerdogan@hotmail.com


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
154. Sayı önceki yazı 154. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye