|
29.05.2003 Tülay Çellek - netyorum.com / Sayı: 135
YAŞAMDA DOKU
Nesne ve varlıkların karakteristik birer dış yapıları vardır. Bunun,
özellikleri ve etkileri dokuyu oluşturur. İç yapının işlevsel niteliklerini dışa
vuran etkidir doku ve doğanın yapısal özelliğidir. Bir ayrıcalık göstergesidir
doku. Hani yaşlının cilt dokusuyla gencinkinde ki fark ya da ağacın veya
portakalın dokusundaki ayrıcalık gibi. Doku, yüzeyleri oluşturan bir
değerlendirmedir. Gördüğümüz her şeyin özel bir dış yüzeyi-görünüşü vardır. Eğer
tasarımcıysanız ya da farklı bakıyorsanız çevrenize doğadaki bu görsellik yaratı
olanakları tanıyacaktır size. Farklı tatlar yaşamanızı sağlayacaktır
Doku, birbirine eş ya da birbirini tamamlayan birim biçimlerin belli sistemlerle
yan yana gelmesinden oluşur. Ancak yan yana geliş sistemleri farklılıklar da
gösterir. Doğal dokular, bütün içinde birbirini tamamlayarak yapısal bir sistem
oluştururlar. Dokulardaki yapısal karakterler, işlevsellikle ilgilidir.
İşlevsellik gençlikte ve yaşlılıkta geldiği boyuta göre yerini alır. Dokusal
yüzeylerin oluşumu ayrıcalıklar gösterir. İnsanlardaki farklılıklar gibi. Doku
çeşit çeşittir. Bazı şeylere, örneğin sevgiye, hüzne dokunamazsınız, ama
hissedersiniz, görürsünüz. Görsel doku da böyledir. Bazen de dokunmak gerekir,
pürüz gelir elinize, yine duyumsarsınız, hissedersiniz. Dokunmanın tadını
yaşarsınız, dokunsal doku örneği. Etrafımıza baktığımızda kentte yaşayanlar
betonun dokusunu, kasabada yaşayanlar öncelikle toprağın, ağacın dokusunu
görürler. Birileri yapay doku, diğerleri doğal dokunun içinde yaşarlar. Tabii
her şeyde, karakterlerde, göz yapılarında farklılık, olduğu gibi dokuda da
çeşitlilik vardır; yüzeysel doku, ince, kaba doku, düzenli, düzensiz doku, sert,
yumuşak doku. Her şey zıtlığını beraberinde getiriyor. Ayrıca organik, kimyasal,
dinamik, geometrik, optik vs. dokuların yanında güncel değişken dokular da
vardır, denizin dalgası gibi. Okyanustaki dalgaların yürekte de yaşanması doku
tadında…
Yaşamda doku değince öncelikle, insanlar arası ilişkilere bakmak gerekir. Bu
ilişkilerin özellikleri, sıklığı, seyrekliği ve çeşitli davranışların bir araya
gelmesiyle bir boyut kazanımı, doku olarak nitelendirilebilir. Dokuların
tekrardan ibaret olması nedeniyle insanların tavırlarındaki yinelemeler ya da
insan ilişkilerinde ve davranışlarındaki benzeşimler de doku olarak görülebilir.
İki insanın ilişkisine bir üçüncüsünün sokulmaması sık, üçüncü kişinin de yer
alması seyrek doku olarak görülebilir veya iki insan arasındaki samimiyetin
boyutu seyrek ya da sık doku örneği olabilir. Dokunmak, dokundurmak, dokunmamak
gibi çoğalan dokunun, yaşantımızda geldiği boyutun bizde oynadığı rolü önemli
değil mi?
Hayatta doku; "o bölgenin dokusunu bilmek gerekir" diyoruz çevre boyutunda
dokuya baktığımızda. İnsanın dokusu tende, ağacın dokusu kabuğunda, balığın
dokusu pullarında. İç dokumuz kasların liflerinde… Bozulmadığı veya değişime
uğramadığı sürece sık kalan. Ağacın ise sanki çizilmiş iç dokusu dışarıya
yansıyan. Düşlerin dokusu, yaşamın dokusu… Hayallerdeki sık doku, yaşamda
gerçekleşirken ne kadar seyrek doku oluveriyor? Noktanın yaşamdaki yeri kadar
dokunun yaşamdaki yeri de önemli görene, görmek isteyene, bu boyutta bakana. Tek
bir doku gösteren ilişkiye konan nokta gibi, seyrekleştiği anda. Denizlere
bakalım. Denizatının dokusunu anımsayalım, hani bu yüzden ciddi şekilde
tüketilen acımasızca. Derler ya, "Bülbülün çilesi sesindendir." Deniz atının
çilesi de dokusundandır. Denizlerin derinliklerindeki dokusal yapıyı, toprakta
çimlerin oluşturduğu, toprağın dokusal yapısı ve insanlarda devam eden doku.
İnsanlardan sanata ulaşan doku. Kağıda, taşa, ezgiye, dansa dönüşen doku.
Bilimde mikroskobun gözler önüne serdiği doku. Fotoğraf makinesiyle yakalanan ya
da tercih edilen doku. Hitit yazısında, tabletlerde görülen doku altındaki
anlam, savaşı, yaşamı ve ilk barış antlaşmasını, sevgiyi anlatan. Bastığımız
halının, özlediğimiz toprağın, gördüğümüz yaprağın dokusu. Nereye dönsek, ne
tarafa baksak yaşanan, görülen doku. Düzün yanında, derinliğin göstergesi doku.
O inceliğin altındaki yapı, yaşamsal doku. Hızlı konuşanın, sözcüklere
bastırarak, yinelemelerle yapılan konuşmasındaki doku, sanki kişiliğin
göstergesi. Biri uçarak, diğeri ayağı yerden kesilmeden gerçekleştirilen söylev
içindeki dokunun ağırlığı veya dayanılmaz hafifliği. Doğu'da arabeskin
oluşturduğu doku ve ilişkiler yumağı. Batı'da geometrinin oluşturduğu ve ıraksı
ilişkiler. Doğu'da çocukların aileleri ile yaşaması, Batı'da çocukların belirli
bir süre sonra kopmasına dayanan dokusal yapı. Seçilen giysilerdeki sadelik ya
da ince veya kalın dokulu giysiler. Erkeklerde köşeli yinelemeler, kadın
giysilerinde daha yuvarlak biçimde kendini gösteren doku. Kolektifliğin
dokusuyla, bireyselliğin dokusu. Gençlerdeki doku ile yaşlılardaki doku, ritmi
içinde barındıran. Eğer benim gibi salonun en arkasına oturuyorsanız, kafaların
oluşturduğu doku ya da farklılıklara bakarsanız, bazen de "kafasının içindeki
doku çeşidi nedir?" Diye düşünmekten kendinizi alamazsınız. Koltukların art
arada görüntüsünün dokusu. Bardakların, şişelerin dokusu, içine konulacağı
içkiyi insana ulaştırana kadar durduğu raflarda. Arada bıraktığı boşluk.
İnsanların biri yaşamınıza girer, diğeri çıkar. Arkasında bıraktığı boşluğun
dokusu sıkı ya da seyrek olan. Dokunun bir bölümün çürümesi gibi giden. Bir
koyunun kıvırcık yünlerinin oluşturduğu doku. Farklılığın göstergesi. Mermilerin
dokusal görüntüsü, biri eksildiğinde insanın ölümüne neden olan. Belki de çok
zengin dokuya sahip olan bir insanı bitiren. Sümer tabletlerini yok eden
bombanın oluşturduğu delikler. Radyoyu, televizyonu açtığınızda, dokusal bir
yapıyla karşılaşırsınız derin ya da yüzeysel. Ya verdikleri doku?
5 Yaşın eline bakın, dokusuna yani. Birde 15 yaşın, sonra 55 yaşın dokusuna.
Peki ilişkilerdeki dokuya baktığınızda; 5, 15, 55 yaşın dokusunda ne görürsünüz?
Çocuğun yabancılaşma hissinden uzak kaynaşmaları, 15 yaşın ya içe kapanma ya da
dışa dönük, beğenilme altındaki dokusal ilişkileri. 55 Yaşın dolu dolu dokusal
yapısı; paylaşan, anlatma, aktarma isteğiyle dolu olan… Bir kokteylde ya da
Beyoğlu'nun insan seli olan dokusunda egemen nokta mısınız? Dokunun bir parçası
mı oldunuz? Veya yapayalnız mısınız, o dokunun içinde, Hiç düşündünüz mü? İnsan
ilişkilerinin oluşturduğu dokuya bakalım. Sık, seyrek, yakın, uzak, kalın, kaba,
ince, zarif… Bir ezginin uzaması bir aralığında, ya da kısa kısa yinelemelerdeki
dokunun yaşamı, resimde de keza öyle. Evet yaşamda doku, dokunun yaşamındaki
sıklık seyreklikte kendini gösterirken benlenip, haz aldırması, dokunun içine
bizi çekmesi ya da yutması veya yüzdürmesi. Gökyüzündeki bulutlara kafamızı
çevirdiğimizde bulutlardaki dokunun yarattığı heyecan. Ne çok doku var
etrafımızda bizi duygulandıracak. Tabii eğer fark edebiliyorsak.
"Doku" sözcüğü ile dünyayı şöyle bir dolaşıverdik. Şimdi çevremizdeki doku ile
uzaklardaki doku ilişkisiyle yeniden yaşamak. Ama nasıl? Sık dokular yaratarak
mı? Seyrek dokulara tekrar bakarak mı? Yıldızların oluşturduğu dokuyu yer yüzüne
indirerek mi? Yoksa yeryüzündeki dokuyu yıldızlara ulaştıracak gücümüze bakıp
yeniden gülümseyerek mi? Yeni sesleri fark etme niteliğimizi keşfederek mi?
Dokunun bir parçası olarak mı, yoksa dokunun içinde farklı bir birey olarak,
odak noktası, egemen noktası olarak yaşamak mı? Dokunun içinde birey olarak ya
da gerektiğinde dokuyu oluşturanlara uyumlu olarak mı? Bunu, alımladığımızı dışa
vururken dokunun ne ölçüde gösterilmesindeki tavrınız sizi diğerlerinden
ayıracaktır mutlaka. Bir salonda ne çok farklı doku var. Kapılar, duvarlar,
halı, koltuklar ve insanlar. Hepsinde de doku var ama değişik. Tümü bir araya
gelip, kendi alanlarından başka alana taşınıp ilişkilenmiş, yeni görüntülerle
gelmişler dünyamıza. Ve sarmışlar bizi çepeçevre.
Dersimde "doku" konusunu verirken; 7 programın ortak çalışmasından sonra,
program özelliklerini taşıyan bir çalışma yapmalarını istedim öğrencilerimden.
Müziğini, Müzik Toplulukları Programının hazırladığı, Modern Dans Programı bir
gösteri sundu. Doku hemen algılanan tarafıyla giysiydi. Bunu sembolize ettikleri
bir an vardı ki dokuyu anlamış ve yaşamışlardı. Bir arkadaşları gösterinin
ortasında, üst üste giydiği giysilerden birini çıkartıp yere attığı zaman bize
de yaşattılar. Gençler harika, yeter ki onlara olanak tanıyalım. Çağdaş eğitim,
doğru yöntemlerden geçer çünkü. Fotoğraf-Video programındaki öğrencilerim
doğadan doku örneklerini kadrajlarına yerleştirmişlerdi. Bileşik Sanatlar P.
öğrencileri resimde doku örnekleri sundular. Bilgisayar Tasarımı P. öğrencileri
de bilgisayar tasarımıyla dokuyu yaşadılar. Dersi yaşamla, ortaklığı bireysellik
ile, bireyselliği ortaklık ile ilişkilendirmek, köprüler kurmak… İşte tüm mesele
burada olsa gerek, saygıda, sevgide, paylaşmada…
Öğr. Gör. Tülay Çellek - 26.5.2003
YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi (SANTAS)
e-posta:
tcellek@yildiz.edu.tr
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|