| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

20.03.2003 Dahlia - netyorum.com / Sayı: 126

SEN ÖZELSİN...

Kendimi ne zaman işe yaramaz ve aciz hissetsem, ayni duyguları hissettiğim bir anda, eski bir dostun uzun zaman önce söyledikleri gelir aklıma. Yüzümü kocaman bir gülümseme sarar.

Bana; "Kendini her aciz ve işe yaramaz hissettiğinde, parmağının ucuna bak" demişti.

O sıra o kadar üzgün ve duygularımın içinde o denli kaybolmuştum ki, kendi sesimi bile tanıyamaz bir halde çok kısık bir ses tonu ile "Neden,"demiştim.

"Çünkü o parmak izlerinden bu yeryüzünde başka hiç kimsede yok" demiş ve eklemişti, "Sen özelsin. İnanmazsan parmaklarının ucuna bak."

Birden sanki dirilmiştim. Evet, ben özeldim.

Herkes aslında özeldir. Ama beni o günden sonra diğerlerinden ayıran tek ayırt edici özelliğim kendimin özel olduğumun farkında olmamdı.

Hala karamsarlığa düştüğümde, bazen umutsuzluklarla boğuştuğumda o dostumu hatırlar ve parmağımın ucuna, yüzümde büyük bir gülümseme ile bakar ve kendi kendime "Sen özelsin. Bunların hepsini atlatırsın." derim.

Yine aynı dostum bir karar aşamasında olduğum bir gün bana; "Önce ne istediğini iyi belirle" demişti ve eklemişti, "Sonra o istediğine ulaşmak için ne gerekiyorsa yap!"

Sonra da elini tam üç kez gözlerimin önünde çırpmış ve bana "Ne oldu şimdi?" diye sormuştu.

Ben de anlamsız bakışlar ile yanıt vermiştim. "Ne oldu?"

"Üç saniye hayatından uçtu gitti ve hiçbir şey o üç saniyeyi geri getiremez" demişti... Ve eklemişti;

"Hayatı, istediklerine ulaşmak için harca, bir gün arkana dönüp baktığında uçup giden o saniyelerin bomboş bir ömür haline geldiğini görmek istemiyorsan tabii!"

Farkındasınız değil mi? Hayatlarımız saniye, dakika, saat dilimlerine bölünmüş, akıp gidiyor. Ve biz akan bir saliseyi bile geri dönüp tekrar yaşayamıyoruz. Onları geri getiremiyoruz. Aynaya baktığımızda her gün yeni bir beyaz saç telini ve yüzümüzde acımasızca akıp giden dakikaların izini, birer kırışıklık olarak seyrediyoruz.

Peki biz hayattan ne bekliyoruz? Beklentilerimiz için varımız yoğumuz ile savaşıyor muyuz zaman denen acımasız düşmanla? Oysa parmaklarınızın ucuna bakın bir kez.
Sonra da parmaklarınızı üç kez şıklatın. Orada gördüğünüz parmak izleri sizden başka kimsede yok ve parmaklarınızın ucundan çıkan o ses hayatınızın bomboş geçmiş üç saniyesi oldu, geçti gitti işte...

Siz özelsiniz, siz yeryüzünde teksiniz... O zaman hayattan beklediklerimiz de bize layık olmalı, özel olmalı, ulaşılması için savaşa değer olmalı.

Zaman denen canavar galip gelmeden, biz hayattan beklentilerimize ulaşmalıyız ki, geçip giden zamana rağmen, geriye dönüp baktığımızda kucak dolusu mutluluk ve beklentilere ulaşmanın hazzı ile zaman zaman yüzümüzde kocaman bir gülümse ile nanik yapabilelim...

Ellerinizi üç kez çırpın, hayattan üç saniyeniz silinip gitti işte...

Bugün özel bir insan olan kendiniz için ne yaptınız? Beklentileriniz için bir uğraş, savaş verdiniz mi? Yoksa zamanın sizi yenmesine seyirci mi kaldınız? Mesela özel eski bir dostu aradınız mı bugün?

Bu kısa ama çok anlamlı hayat derslerini veren dostumu kaç zamandır aramadığımı düşündüm tüm bunları yazarken... Yerimden kalktım, Internet'ten çıktım ve telefon ile o dostumu aradım.

Çok mutlu oldu...

"Ne zamandır sesini duymamıştım, hangi dağda kurt öldü?" dedi.

Ben de "Özel birini aramak istedim, aklıma sen geldin" dedim ve sonra ekledim:

"Ve ellerimi üç kez çırptım, geçen zamanı geri getiremediğimi görünce belki de seni arayacak başka bir üç saniyem olmayacak, şu anda aramazsam deyip, yazdığım yazıyı yarıda bırakıp seni aradım" dedim.

Çok mutlu oldu. Bir dostun mutluluğu ile ben de mutlu oldum.

Dostumla telefon konuşmamı bitirip klavyenin önüne oturduğumda yüzümde kocaman bir gülümseme vardı.

Özel birini arayıp, dakikaları geri getiremeyeceğim bir hayat içinde istediğim bir şeyi yapmanın huzuru ile yani mutlu bir yürekle tekrar yazmaya başladım. Ve zaman denen sinsi düşmana bir nanik yaptım.

"Acımasızca akıp gidiyorsun ama ben seni hissediyorum, istediğim hiçbir şeyi ertelemiyorum ve istediklerimi elde etmek için hayatla savaşıyorum" der gibi mutlu idim.

Siz hala ne duruyorsunuz?

Koşun telefona, bir dostunuzu arayın. Birine e-posta gönderin. Onu sevdiğinizi hissettirin. Onun mutluluğu ile mutlu olun.

Ellerinizi üç kez çırpın ve düşünün hayatınızdan üç saniye, boş bir sayfa gibi koptu gitti işte.

Oysa siz özelsiniz ve size layık bir hayatı hak ediyorsunuz. Size layık mutlulukları hak ettiğiniz gibi.

Bana inanmazsanız parmaklarınızın ucuna bakın. :)))))

Dahlia - 18.3.2003
e-posta: dahlia_65@msn.com 


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
126. Sayı önceki yazı 126. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye