| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"İstanbul Mekanları" 06.03.2003 Zafer Sönmez - netyorum.com / Sayı: 124

BEYOĞLU'NDA KİLİSELER...
AZİZ, SURP, AYA, SEN (ST.) ve DİĞERLERİ

Vallahi ben biraz kapalı, biraz da bağnaz denilebilecek bir yerde büyüdüm. Bizim oralarda kilise gezmekmiş, diğer kültürlere ilgi duymakmış biraz zor ve de hazmedilir şeyler değildi doğrusu. Hatta lisede iken arkadaşlar İstanbul'a gelip Beyoğlu'nda kiliseye girdiklerini söylediklerinde onları din düşmanı ilan ettiğimizi bile hatırlıyorum...

Bu işin püf noktası: Tanıma İsteği. Bence bizdeki en önemli eksikliklerden biri başka bir kültüre karşı gösterdiğimiz inanılmaz ilgisizlik. Bu hem gelişimimizde ciddi eksikliklere yol açıyor hem de bizi daha da kapalı bir toplum haline getiriyor. Belki de kendimizi bile tanımadığımız için bir başkasına ilgi bile göstermiyoruz. Bu açıdan bakılınca hoş bile görülebilir bir manzara çıkıyor karşımıza. İstanbul'da gezdikçe insanın karşısına ilginç manzalar çıkıyor ve yürüdükçe şehrin içine, bu şehrin dinsel açıdan çok önemli bir merkez olduğunu görüyor ve yaşıyorsunuz. Geçmişine bakılınca Bizans'ın Osmanlı'nın en önemli dini motifleri bu şehirde yapıldığını görebiliyorsunuz. Özellikle de suriçi denilen tarihi yarımadanın içinde bunlara rastlıyorsunuz. Tarihi yarımadanın dışına çıktıkça Müslüman ve Ortodoks motiflerin dışında ise diğer mezhep ve dinlere ait yapıların yarımadaya göre daha fazla göze çarptığını farkediyorsunuz. Beyoğlu'da bu mekanlardan biri... Beyoğlu Gezimizin 3. ve son durağını Kiliselerle noktalamak istiyorum.

Kiliselerin başındaki aziz kelimelerinin mezheplere göre farklılık gösterdiklerini neden sonra anladım... Ermeni Kiliselerinin önünde Surp, Ortodoks Kiliselerinin bir çoğunun önünde Aya (Aia, Hagia), Katolik Kiliselerinde Sen (Saint) kelimesi bulunuyor.

Beyoğlu'nun bana göre en önemli üç kilisesi: Santa Maria, Aya Triada ve St. Antuan'dır.

Öncelikle Santa Maria Kilisesi'nden başlayalım...

Tünelden Galatasaray Lisesi'ne doğru giderken Rus Konsolosluğu'nu geçince sağda aşağı doğru merdivenleri olan taştan bir kilisedir. Kilisenin dışında görülen iki tane meleğin taşıdığı inci kabuğu üzerindeki iki kolunu iki yana açmış Meryem Ana mozaiği dikkat çekicidir. Kilisenin tarihçesi de bir o kadar ilginç. Santa Maria tam adıyla Santa Maria Draperis Kilisesi asıl olarak bir Fransizken Kilisesi. Aziz Fransis 1182-1226 yılları arasında yaşamış bir keşiş. Zengin bir aileden gelmesine karşın herşeyi bırakıp, hayatını maddiyatçılıktan ötede ve alçakgönüllülük üzerine adamıştır. Onun izinden gidenler de Fransizkenlik mezhebini kurmuşlar. Fransizkenler İstanbul'a 13. yy.da gelerek Ortodoksluk dışındaki ilk yerleşik mezheplerden olmuşlardır. Kilise ilk defa 1678 yılında kurulmakla beraber birkaç yangın geçirdikten sonra son halini 1789 yılında almıştır. Kilisenin içinde mihrabın arkasında yıllarca çok iyi kurulmuş ve adını kiliseye veren Clara Bertola Draperis tarafından bağışlanan bir Meryem Ana İkonası bulunmaktadır. İkona genellikle ortodokslarda bulunan ve Hristiyanlığa ait dini motiflerin işlendiği tahta panolardır. Kilisenin mimarının adı Semprini imiş...

Santa Maria'dan devam edince az ileride İstanbul'un faal olanlar içinde en büyük kilisesi St. Antuan'a geliriz.

St. Antuan, Beyoğlu'na gelip de insanın dikkatini çekmemesi imkansız olan birkaç eserden biridir. Santa Maria'dan farklı olarak geniş bir ön avlusu vardır. Dışarıdan bakan bir insan için içeride ne var hissi uyandırır. Kırmızı tuğlalı İtalyan Gotik tarzının güzel örneklerinden biri olan bu kilisenin ilk taşı 23 Ağustos 1906'da konulmuş... Kilise ise 16 Kasım 1913 yılında ibadete açılmıştır. Kilisenin bulunduğu alanda zamanın önemli eğlence yerlerinden olan Concordia Tiyatrosu bulunuyormuş. Açık ve kapalı tiyatro olarak kullanılan mekan aynı zamanda gece kulübü olarak da hizmet veriyormuş. Kilisenin önemli özelliklerinden biri İstanbul'un ve Türkiye'nin en büyük orgunun burada bulunmasıdır. Ayrıca İstanbul'a gelen Papa VI. Paul ilk ayinini burada yapmış. Kilisenin içindeki ağaç oyamalarının ise Bodrum'lu bir usta tarafından yapıldığı söylenir ve özellikle çok değerli olduğu bilinir.

Aya Triada... Taksim'in tam girişinde kocaman heybeti ile duran kilise Aya Triada'dır.

Aya Triada, adından da belli olduğu üzere Rum Ortodoks Kilisesidir. Kilisenin girişi arka taraftaki İşbankasının arasındaki Hacıbaba lokantasının yanındadır. Geniş bir bahçe içinde yapılmış olan binanın mimarı Belçika elçiliğini de yapan Kampanaki ustaymış. Yapım yılı 1882. Özelliklerinden biri yapımında kubbeye izin verilen ilk kiliselerden biri olması. Dini faaliyetlerin dışında da pek çok amaçla kullanılan bir binadır.

Beyoğlu'nda bir çok kilise bulunmaktadır. Suriçindeki faal kiliselerden farklı olarak bunları ziyaret etme olanağınız daha fazla. Özellikle yukarıda saydıklarımı rahatlıkla gezebilirsiniz.

Haftaya Süleymaniye Camii'nde ve çevresinde olacağız...Bekleriz.

Saygılarımla,

Zafer Sönmez
e-posta: zafer.sonmez@lycos.com , zafer.sonmez@disbank.com.tr
 


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
124. Sayı önceki yazı 124. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye