| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

12.09.2002 Dahlia - netyorum.com / Sayı: 116

AH BİZ KADINLARRRR...

Ah biz kadınlar! Neden yalnız kalmaktan korkuyor, etrafımızda hep birileri olsun istiyoruz? Oysa kendimizle baş başa kalabildiğimiz yalnız saatlerin tadını çıkarmak, üstelik bu "özel" anlarda yaratıcılığımızın sınırsızlığında kaybolmak elimizde. Neden hep başkalarının varlığına ihtiyaç duyuyoruz? Mutlu bir yaşam sürerken bile çevremizdeki diğer insanlara ihtiyacımız olduğunu zannediyor, yalnız kalınca yaşamın anlamsızlaştığını düşünüyoruz.

Kendi içinde çoğalmak

Bir insan için yalnız kalmayı becerebilmek, kendi kendine yetebilmenin de bir ifadesi aslında. Çünkü yalnızlık bir kabus olmanın aksine son derece yapıcı ve yaratıcı bir süreç. Baş döndürücü hızda ilerleyen hayatın içinde şöyle bir durun ve kendinize şu sorulan sorun:

Yaşamın neresindeyim? Beklentilerimin ne kadarını gerçekleştirdim? Kendime ve çevreme karşı davranışlarım nasıl?

Cevaplarınız bir anlamda kendinizle iç hesaplaşmalara girmenizi, benliğinizi uzun yolculuklara çıkarmanızı sağlayacak. Çünkü hepimizin düşünmeye ve kişiliklerimizi objektif bir biçimde analiz etmeye ihtiyacımız var. Dolayısıyla tüm bunlar, iç dünyamızla barışık olmanın yanında, sosyal ilişkilerimizi ve insanlarla iletişimimizi de geliştirmek açısından da önem taşıyor. Ve aranılan bir insan olmak için önce öz benliğimizi keşfetmemiz ve güçlendirmemiz gerekiyor.

Yalnızlık yaratıcılığı körüklüyor

Yalnızlığın, kişiliğimizi zenginleştirmenin dışında bir olumlu yanı daha var; yaratıcılığı artırması... Doğru değerlendirilen zaman dilimleri insanın hayal gücünü geliştiriyor, kendini ifade etme becerisini ve özgüvenini geliştiriyor. Duygu ve düşüncelerimizi yazarak, çizerek ve hatta kendi kendimize konuşarak ortaya koymamız, bunların diğer insanlar tarafından da olmasını istediğimiz şekilde anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Kişiliğinin farklı yönlerini keşfederek kendi içinde çoğalan bir insan, kalabalıklar ortasında kendini yalnız hisseden birinden çok daha fazla mutlu oluyor. Yalnızlık korkusu yersiz. Yerinden kıpırdamak için bile arkadaşlara bağımlı olmak da öyle... Tersine, çevremizdeki sosyal alanın içinde kesinlikle bize özel başka bir alan olmalı; kendimizle baş başa kaldığımız, herkesten sakladığımız, en gizli sırlarımızı itiraf ettiğimiz ve kimseyi, en yakınlarımızı bile sokmadığımız bir alan... Bu alanı yaratmak ise aslında sandığımızdan çok daha kolay çünkü yalnızlık sadece ve sadece bir alışkanlık meselesi... Haydi cesaretinizi toplayın, keyifli, üretken ve yaratıcı bir yolculuğa dönüştürdüğünüz yalnızlığınıza sahip çıkın. Böylece içinizde keşfedilmeyi bekleyen nice hazineler bulabilir ve onlarla zenginleşebilirsiniz.

Yalnızım demeyin, yalnızlığınızı düşünmeyin.Yalnızlığınızı size unutturacak mutlulukları düşünün. Mutluluğu nerelerde, kimlerde nasıl yaşamak istediğinize karar verin. Bırakın kendinizi yalnızlığınızı bile yalnız yaşamayın. Hayatımız ne kadar kısa ise, uzunmuş gibi gönlünce, istediğiniz gibi yaşayın. Bilmeliyiz ki hapşırdığımızda belki "çok yaşa" ya da "iyi yaşa" sözünü duyamayabiliriz. Hapşırırken kalbimizin saliselik bile olsa durduğunu unutmayın.

Size zarar verecek alanları, alışkanlıkları bunu hak eden her şeyi yalnızlıkları ile baş başa bırakın. İnsan, varlığı çarpıtıp yerini değiştirerek bizim güç ihtiyacımıza cevaplar vermesine çabalamak yerine, varlığın varolmasına izin vermeyi öğrenmelidir. Varlığımızın değerin bilmeli ve göstermeliyiz.

Lao-Çe şöyle der:

Otuz çubuk bir milde birleşir
Hiçbir şeyin olmadığı parça yüzünden at arabası tekerini kullanırız
Kalay aletlerle kaplanır
Hiçbir şeyin olmadığı uzay yüzünden onları alet olarak kullanırız
Bir evin duvarlarında kapılar pencereler açılır
Bunlar boş yerler olduğu için onları kullanırız
Bu yüzden hem varlık, hem de yokluğun nimetini yaşıyoruz.

Bir söz var çok severim ve her yaşadığım olayda, mutlulukta, hüzünde ve kararlarımda beni bu sözü düşünmeye zorlamıştır. Ama sözün sahibini bilmiyorum. Bunu paylaşarak da yazıma son vermek istiyorum.

"Bazen tünelin ucunda görülen ışık; aslında üzerimize doğru gelmekte olan trenin farları olabilir..."

Dahlia - 27.7.2002
e-posta: dahlia_65@msn.com 


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
116. Sayı önceki yazı 116. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye