| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

Sanat 20.01.2004 - netyorum.com / Sayı: 152

ÖZNEL FOTOĞRAFÇILIK
1948 - 1963 DÖNEMİ

İstanbul Alman Kültür Merkezi tarafından düzenlenen fotograf sergisi 15 Ocak 2004'de açılıyor.

Almanca'da "Subjektive Fotografie" adı altında literatüre geçen "Öznel Fotografçılık", 2. Dünya Savaşı sonrası döneminin en faal Alman fotografçılarından biri olan Otto Steinert'in 1951, 1954-55 ve 58 yıllarında düzenlediği üç sergiyi tanımladığı bir program, bir simge olma özelliği taşıyor.

"Öznel Fotografçılık", fotograf tekniğinin sunduğu araçlar vasıtasıyla gerçekleşen kendine has yaratıcı ifade biçimlerinin vurgulanmasını amaçlıyor.

Bu kavram, doğadaki gerçekliğin yansıtılmasından çok, fotograf aracılığı ile yorumlanmasının önemli olduğunu ve böylelikle kendine özgü içeriği olan sanat eserlerinin ortaya konması gerektiğini savunuyor.

Steinert, nesneye yönelik fotografçılığın gerekliliğini ve fotografçılığın esas itibariyle bu amaç için doğduğunu da inkar etmeden, daha kapsamlı ve daha mükemmel bir düzeye ulaşan temel ürünlerden yola çıkarak, sanatsal taleplere cevap verecek yüksek düzeyli ürünlerin de ortaya çıkarılması gerekliliği üzerinde duruyor.

İstanbul Alman Kültür Merkezi (Goethe Enstitüsü) tarafından düzenlenen ve IFA (Dış İlişkiler Enstitüsü) işbirliği ile gerçekleştirilen 165 siyah-beyaz fotografın yer aldığı sergi, 1948-1963 yılları arasında düzenlenen sergilerin temalarını bir mozaik gibi biraraya getirerek, Alman fotografçılığının tarihi bir kesitini sunuyor.

15 Ocak 2004'de açılacak sergi, Tünel'deki Galeri Dürer'de, 13 Şubat 2004'e kadar gezilebilecek.

Galeri Dürer: Galip Dede Caddesi 85 Tünel

SERGİ KATALOGUNUN ÇEVİRİSİ

"Öznel Fotoğrafçılık"

Alman Fotoğraf Sanatçılarının Katkısı
1948 - 1963

Önsöz

Almanca'da "subjektive fotografie" adı altında (küçük harflerle ve Bauhaus ekolüne özgü yazı karakterleriyle) literatüre geçmiş olan "Öznel Fotoğrafçılık", sanatsal fotoğraf alanında bir formül ve program niteliğindedir. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde en faal Alman fotoğraf sanatçılarından biri sayılan Otto Steinert 1951, 1954/55 ve 1958 yıllarında organize ettiği üç sergiyi bu formülle adlandırmıştı. Aslında "Öznel Fotoğrafçılık" kavramı daha önceki dönemlerde de kullanılmıştı. Steinert galiba bundan haberdar değildi fakat yine de bu ifadeyi, yaşadığı dönemin ilerici ve şekil bilincini barındıran siyah beyaz fotoğrafçılığına özgü yeni bir içeriğe kavuşturdu. Hitler faşizminin 1933 yılından itibaren uyguladığı kültürel diktası altında "yozlaşmış sanat" ("entartete Kunst") ilan edilen 1920'li yılların "yeni fotoğrafçılığı" ile Bauhaus akımı ve iki dünya savaşı arasında geçen süre içerisinde deneysel fotoğraf sanatına öncülük etmiş isimlerle fotoğrafın biçimsel kapasitesine/bu medyanın sunabileceği içerik ve değerlere dönüş hareketi Steinert tarafından "Öznel Fotoğrafçılık" formülüyle bağdaştırıldı. Burada, özellikle fotoğraf tekniğinin sunduğu araçlar vasıtasıyla gerçekleşen, kendine has yaratıcı ifade biçimlerinin vurgulanması amaçlanıyordu. "Öznel Fotoğrafçılık" ya da "Öznel Fotoğraf", ister manzara ister mimari, portre ya da teknoloji olsun; doğadaki gerçekliğin fotoğraf vasıtasıyla nesnel bir biçimde yansıtılmasından çok fotoğraf aracılığıyla yorumlanmasının önemli olduğunu, ve böylelikle kendine özgü içeriği olan sanat eserlerinin ortaya konması gerektiğini savunuyordu. Böylelikle Steinert, kendince "nesnel" olup resmettiği objelere hizmet eden "normal" fotoğrafçılıkla zıt bir anlayışı temsil ediyordu. Steinert, örneğin reklamcılıkta kullanılan, bilim, teknoloji, siyaset, spor ve kültür yayınlarına görsel destek sağlayan, aile albümünde anıları taze tutan ve nihayet sabıka kaydında da görevini yerine getiren genel amaçlı ve pekala yararlı hatta gerekli sayılabilecek "uygulamalı" fotoğrafı küçümsemiyordu ama bu tür fotoğraf(çılık) pek ilgisini çekmiyordu. Nesneye yönelik fotoğrafçılık gerekliydi ve teknik açıdan mükemmel olmalıydı fakat sanatsal terbiye ve hassasiyete sahip bir gözün ve hayal gücünün arzuladığı resimleri yaratamazdı.

Steinert ve arkadaşlarına göre fotoğrafçılığın mevcut araçlarıyla gerçekliğin reprodüksiyonundan çok daha fazlasını verecek potansiyele sahipti ve vermeliydi de.

Gerçi fotoğrafçılık esas itibariyle bu amacı gerçekleştirmek için icat edilmişti, ama genel fotoğrafçılığın giderek daha kapsamlı ve daha mükemmel bir düzeye ulaşan temel ürünlerinden yola çıkarak sanatsal taleplere cevap verebilecek yüksek düzeyli ürünler de ortaya çıkmalıydı. Bu açıdan fotoğrafçılığı çeşitli amaçlara hizmet eden başka buluşlara benzetmek mümkündü: Ağaç oyma baskısı, gravür ve taşbaskı öncelikle kumaş desenlerinin, yazı, gravür, damga ve notaların basılması ve çoğaltılması için geliştirilen yöntemlerdi. Fakat zaman içinde bazı dehalar bu teknik ve yöntemlerden yararlanarak grafik sanat eserleri ortaya koymuşlardı.

Nazilerin "yeni" ve deneysel fotoğrafçılığın aleyhinde verdikleri hüküm bu alanda bir boşluk bırakmış, 1945 sonrası yeni başlangıç dönemi zorlu geçmişti. Adolf Lazi, Carl Strüwe, Heinz Hajek-Halke, Herbert List ve Marta Hoepffner gibi 1933 öncesi özgür kültür ortamında belli bir birikime ulaşıp faşist dönemden canlı çıkabilmiş az sayıda usta fotoğrafçılar artık bilgi ve tecrübelerini aktarabileceklerdi. (Raoul Hausmann, László Moholy-Nagy ve Herbert Bayer gibi Almanya dışına göç etmiş öncü kuşağın varlığı ancak savaştan bir süre sonra hissedilebilmiştir). Fakat bir fotoğrafçılık akımının başlaması ve izleyici kitlesinde de sanatsal fotoğrafın gerektirdiği bir bakış ve algılayış tarzının geliştirilmesi için önce "fotoform" grubunun ve sonra Steinert'in tarzında yeni bir inisiyatife gerek vardı. Akımın kuramsal altyapısı çok derin olmamakla birlikte 1920'li yıllarda Moholy-Nagy, Franz Roh ve diğer kuramcıların tespitlerinden pek farklı değildi. Yeni dönemde teoriden çok eylem önemliydi. "Öznel Fotoğraf" programı bu alandaki eylemlerle adım adım somutlaştı, çağdaş fotoğrafçılığın diğer ekol, akım ve olgular ile arasındaki sınırlar bu şekilde belirginleşti.

Savaş sonrası fotoğrafçılığının karakteristik olgularından biri olan "Öznel Fotoğrafçılık"ın tarihsel önemi günümüzde artık biliniyor. "Öznel Fotoğrafçılık" bazılarınca zamanın problematik siyasi ve toplumsal gündeminden kaç(ın)an, fazlasıyla "elit" bir hareket. Bu tabii ki çok genelleyici bir yargı, çünkü sadece "Öznel Fotoğrafçılık" sergilerine eser veren Amerikalı, Fransız, İngiliz ve diğer ülke fotoğrafçılarının değil, Alman fotoğrafçıların resimlerinde de, aynı çapta olmasa bile, sosyal hayata dair resimler rol oynamaktadır. Burada, örneğin Claasen'in "Yortu Alayı" (Fotoğraf 14), Lauterwasser'in "Appenzell'de Seçim Günü" (Fotoğraf 61) veya Keetman'ın "Münih'te Ekim Şöleni" (Fotoğraf 41) gibi kitlesel yaşantı fotoğraflarından çok münferit hayatların, özellikle kaderleriyle başbaşa kalmış insanların Alman fotoğrafçıların ilgisini daha fazla çekmiş olduğu göze çarpmaktadır. Buradan yola çıkarak belki savaş sonrası dönemini yaşayan Almanların psikolojisine ilişkin birtakım sonuçlar çıkarılabilir. Sonuçta gerek "fotoform" grubu gerekse "Öznel Fotoğrafçılık" akımının mensupları için bir sanat aracı olarak fotoğrafın bir "reform"dan geçmesi birincil önem taşıyordu. Haberci fotoğrafçılığı ilk etapta fazla ilgi uyandırmayıp, belirtilen sergilerde yer edinmesi zaman aldı.

Nazi döneminde fotoğrafçılık ideolojik bir araç olarak kötüye kullanılmıştı. Bir kısmı vatan, aile ve "ırkı" yücelten aşırı duygu yüklü, bir kısmı savaş ve çalışma azmini destansı bir havada sunan ve bir kısmı da çiçekli natürmortlarla ve doğa yaşantısını marazi derecede naif, hassas bir romantizm içinde veren fotoğraflarla etkisini sürdüren sahte ideallere karşı 1948'den beri bilinçli bir hareket sürdürülmekteydi. "Öznel Fotoğrafçılık"ın temsilcileri hala sık görülen bu tür "hortlamış" Nazi fotoğrafçılığına karşı kendi tarzlarını oluşturan sert çizgileri, yabancılaştırma efektlerini, deneysel çalışmaları, varoluşa ve teknolojiye karşı yönelttikleri soru ve şüpheleri, gerçeküstücü efektleri, harekette hız faktörünü ve çeşitli soyutlamaları ön plana çıkarıyorlardı.

Günümüzde, "Öznel Fotoğrafçılık"ın çağdaş soyut veya gerçeküstücü resim sanatıyla ve hatta "informel" akımıyla olan benzerliğini o döneme kıyasla daha açık, daha net bir biçimde görebiliyoruz. Buna rağmen "Öznel Fotoğrafçılık" çerçevesinde yer alan resimler, asla fotoğraf karakterini kaybetmiyor. Çünkü daima gerçekliğin fotoğrafa has bir bakış açısından yakalanması söz konusu.

Bu süreçte malzeme, kimya, objektif ve diğer cihazların sunabileceği tüm şekillendirme olanaklarından yararlanılıyor fakat deneme hevesinin yüksek olduğu 1920'li yıllardan farklı olarak kolajlara artık yer yok. Fotoğrafla desenin ya da resmin birleştirilmesi de hor görülüyordu, zira sanatsal ifadeye salt fotoğrafçılığın araçlarıyla ulaşılmalıydı. Bu araçlar geliştirilerek genellikle önceki dönemlere kıyasla daha mükemmel bir düzeye getiriliyordu. Hedef, daha sonraları telaffuz edileceği gibi özerk, yani alışılagelmiş anlamda herhangi bir pratik yararı olmayan, grafik ve resim sanatıyla eşdeğer konumda, sanatçının imzasını taşıyan bir eser ortaya koymaktı.

Steinert'in ardında bıraktığı zengin koleksiyondan yararlanarak Ute Eskildsen tarafından seçilen yapıtların oluşturduğu 1984 tarihli retrospektif (Essen Folkwang Müzesi) ile bu sergi arasındaki fark ise şurada yatmaktadır: Steinert'in 1950'li yıllarda düzenlediği "Öznel Fotoğrafçılık" sergileri uluslararası içerikliydi fakat sergilerin ana kaynağını ve özünü Alman fotoğraf sanatçılarının eserleri oluşturuyordu. Bu nedenle onları ayrı olarak sunma isteği oluşmuştu. Söz konusu retrospektif San Francisco'dan başlamak üzere ABD kentlerinde ve sonra Almanya (Essen, Saarbrücken) ile çeşitli Avrupa kentlerinde düzenlendi. Yapıtların, 1951'de düzenlenen ilk "Öznel Fotoğrafçılık" sergisinde olduğu gibi, menşe ülkelere göre düzenlenişi serginin uluslararası karakterini vurguluyordu. Bu uluslararası akımı başlatan ilk fikirlerin Almanya'dan gelmesi de yapıtları "süzgeçten geçirip" yalnızca Alman katkısını sergilemenin temelinde yatan öncelikli nedenlerden biridir. Akımın başlangıç tarihiyle sönmeye yüz tuttuğu tarih (1948 - 1963) başlıkta belirtilmiştir. Konu ortaklığı itibariyle daha önce veya daha sonraki tarihlerde üretilen bazı yapıtlar da sergi kapsamına alınmıştır ancak sergilenen yapıtların çoğu 1948 - 1963 arasında ortaya çıkmıştır. Yapıtların yüzde doksanından fazlası çok yüksek kaliteli "Vintage Print" baskıları, hatta birçoğu tarihi sergilerden günümüze kadar gelen orijinal baskılardır (belgeli orijinal baskılar sergi kataloğunda belirtilmiştir).

Değerli birer görsel belge niteliğinde olan fotoğrafları serginin hizmetine sunarak bu retrospektifin otantik bir atmosferde gerçekleşmesine önemli katkıda bulunan fotoğrafçılara ve onların mirasçılarına teşekkür ederiz.

Bu önsözün yazarına gelince: Otto Steinert'in danışmanı, metin yazarı ve dostu olarak 1948 yılından itibaren "fotoform" ve "Öznel Fotoğraf" sürecine refakat etme fırsatını yakalamış biri olarak bu akıma tabii ki "öznel" olarak tanık olmuştur. Ancak buna rağmen olay ve olguları mümkün olduğunca nesnel bir biçimde aktarmaya gayret etmiştir.

"Öznel Fotoğrafçılık" Akımının Öncüleri, Akıma İvme Kazandıranlar
ve Eşlik Edenler


Adolf Lazi

Carl Strüwe

Marta Hoepffner

Herbert List

Hermann Claasen

Chargesheimer

Helmut Lederer

Heinz Hajek-Halke

Günümüzde artık "tarihsel" olarak kabul edilen, öncü nitelikli bu üç sergi 1950'li yılların "Öznel Fotoğrafçılık" anlayışını temsil etmektedir.

Otto Steinert'in hazırlayıp 1952'de Bonn'da yayımladığı "subjektive fotografie" (1) ile 1955 Münih çıkışlı "subjektive fotografie 2" adlı albümlerde ve Camera dergisince üçüncü sergiden sonra yayımlanan "subjektive fotografie" özel sayısında (Luzern/İsviçre 1959) sergilerin her üçünde yer alan resimlerin bir kısmı kullanılmıştır.

Steinert'in vesile olduğu bu üç yayımda Steinert, Franz Roh, Schmoll-Eisenwerth ve bu akımda yer alan diğer fotoğrafçılar tarafından kaleme alınan, akımın yönünü belirleyici, program nitelikli yazılar da yer almıştır. İlgili yayınlar kapsamında sergilere ait bilgi broşürleri, tanıtım yazıları ve küçük çaplı kataloglar da belirtilmeye değer.

Bu sergiler yalnızca düzenlendikleri ülkede kalmayıp eserlerin bir kısmı gezici sergi olarak ABD'den Japonya'ya kadar varan bir coğrafyayı katetmiş ve böylece "Öznel Fotoğrafçılık" kavramının o zamanki uluslararası sanat tartışmasına girmesini ve yayılmasını sağlamıştır. Sergilerin üçünde de Almanya dışından gelen eserlerin varlığına büyük önem veriliyordu; "Öznel Fotoğrafçılık" sanatseverlerin karşısına uluslararası niteliğe sahip bir olgu olarak çıkıyordu. Ancak, bu akıma ilk ivmeyi veren fotoğrafçılar, özellikle batı ve güneybatı bölgelerinde olmak üzere Federal Almanya Cumhuriyeti'nde yaşıyordu.

II
Deneysel Fotoğrafçılıkta Öncü Bir Grup

"fotoform"
1949 - 1958

Wolfgang Reisewitz

Peter Keetman

Siegfried Lauterwasser

Toni Schneiders

Ludwig Windstoßer

Otto Steinert

Küçük fakat elit bir kitleyi teşkil eden avangardist "fotoform" grubunun çekirdek kadrosu, fotoğrafçılar camiasında "öfkeli gençler" olarak bilinen Wolfgang Reisewitz (grubun kurucusu), Peter Keetman, Siegfried Lauterwasser, Toni Schneiders, Ludwig Windstoßer ve Otto Steinert'ten oluşuyordu (Steinert ileride grubun sözcülüğünü üstlenecektir). Grubun yedinci ve diğerlerinden neredeyse 15-20 yaş daha büyük olan "senior" üyesi, 1951 yılında aldığı özel davet üzerine gruba katılan Heinz Hajek-Halke idi. Federal Almanya'daki savaş sonrası fotoğrafçılığında çok özel bir yer işgal eden bu grubun oluşum süreci hakkında sıkça bahsedilmiştir. Önemi sonradan anlaşılan birçok olguda olduğu gibi "fotoform"un kısa varoluş süresini göz önüne sererken de tartışmalar doğmuş, çelişkiler yaşanmış ve hatta polemiğe girilmiştir. Oysa konu veya süreç tek boyutlu olmamasına karşın yalındır. Burada nesnel bir biçimde "fotoform"un kuruluşuyla son bulan aşamaların toparlanmasına, özetlenmesine çalışılacaktır.

Eğitimlerini İkinci Dünya Savaşı'ndan önce tamamlamış olan fotoğrafçılar Peter Keetman (doğum: 1916) ve Wolfgang Reisewitz (doğum: 1917) 1947 - 1948 yıllarında ustalık eğitimi almak amacıyla Münih'te bir devlet eğitim kurumuna ("Bayerische Staatslehranstalt für das Lichtbildwesen") başvururlar. Kurumu Birinci Dünya Savaşı öncesinde popülerliği dorukta olan "Resimsel Fotoğrafçılık" akımının bir temsilcisi ve imparatorluk döneminde saray fotoğrafçısı olan Franz Grainer yönetmektedir. Reisewitz, ustalık sınavından geçtikten sonra Keetman'ın da aralarında bulunduğu küçük bir arkadaş grubuna Stuttgart'ta yaşayan ve gerek fotoğrafçı gerekse eğitimci olarak hayran oldukları Adolf Lazi'yi ziyaret etmeyi önerir. Böylece Reisewitz'in de dahil olduğu altı kişilik bir grup 1948 yılının ilkbaharında yola çıkar, ancak gece ekspresiyle seyahat ettiklerinden Stuttgart'a sabahın erken saatlerinde varırlar; Lazi'yi ziyaret etmek için henüz çok erkendir. Fakat daha öğle vakti gelip çatmadan Lazi onları evine kabul eder ve grup buradaki özel atölye mekanlarında bulunan fotoğrafları hayranlık içinde izer: Bu mekanlar portreler, natürmortlar, reklama yönelik nesne fotoğrafları ve öncelikle "yaşlı sihirbaz" Lazi'nin dahiyane kişiliğini öne çıkaran fotoğraflarla donatılmıştır. Franz Lazi (üstadın oğlu)'nin çektiği bir fotoğraf sayesinde bu ziyaretin bir anısı günümüze dek gelmiştir (Fotoğraf B; solda A. Lazi, sağ önde Reisewitz, arkada ortada kumral saçlı Keetman yer alıyor). Reisewitz bu defa stajyer ve "usta öğrenciler" olarak Lazi'den ders alma önerisinde bulunur ve önerisiyle, önce çekinceli görünen Keetman'ı da tarafına alır. Lazi, kendisine onca hayranlık ve şevkle gelen bu iki genç fotoğrafçıyı birkaç aylığına ileri eğitim vermek üzere kabul eder. Gençler bu süre içinde Lazi'nin öğretisine ve "hilelerine" şahit olur, tekniğini yaşayarak öğrenir ve üstadın sanatsal yönden gerçekten yoğun olan eğitim anlayışına teslim olurlar. Örneğin, Lazi her fotoğrafın kompozisyonu için önce elle çizilmiş bir taslak talep eder. Bu çok ayrıntılı olmak zorunda değildir ama kütlelerin, ışığın ve gölgelerin dağılımını belli etmesi gerekir. Bu tür elle çizilmiş fotoğraf öncesi kompozisyon taslaklarının bazıları hala mevcuttur. Keetman'ın 1948 yazında çektiği bir enstantanede "büyük aktör ve komedyen" Adolf Lazi'yi atölyesinde bir merdivenin üzerinde "sinek avlamaya çalışan bir adam"ı canlandırırken görürüz (Fotoğraf C). Lazi bu pantomime başvurarak genel anlamda çok önemli olmasa da kısa ve belirleyici bir eylemin fotoğraf aracılığıyla nasıl yakalanabileceğine yönelik bir ipucu vermeye çalışmakta, bunun için eylemin hareketini, gestiğini ve yaşanan gerilimi taklit etmektedir. Amaç "verimli anın" yakalanmasıdır. Keetman bu fotoğrafı çekerken tabii ki atölye duvarına yansıyan ilginç ışık/gölge oyunlarını da dikkate almıştır.

"Öğrencilik arkadaşı" Wolfgang Reisewitz'in portresi de Keetman'ın belge niteliğindeki fotoğraflardan biridir (Fotoğraf D). Bu portre üstadın talimatı ve kendi tarifiyle çekilmiştir: Genç bir fotoğraf sanatçısı, plakalı fotoğraf makinesi ve arkada Lazi'nin önderliğinde Stuttgart'ta düzenlenen "Die Photographie 1948" (1948 Yılı Fotoğrafları) sergisinin bir afişi; Reisewitz, sol eliyle başını, yüzünün bir kısmını kaplayacak şekilde desteklerken, biraz sert bir yüz ifadesiyle poz vermektedir. Sağ elinde ise, aynen Lazi'nin otoportresinde olduğu gibi (Fotoğraf 2), bir kalem vardır ve önünde kompozisyon taslaklarının çizimleri yer almaktadır. Kısacası, portre tam anlamıyla Lazi ekolünü yansıtmaktadır! Portrenin arkasını çevirdiğimizde üstadın kurşun kalemle düştüğü şu notla karşılaşırız: "Böyle olmaz; fotoğraf makinesi ve afişin konumlandırılması çok kötü - L., 5.XI.48"

Açık, sert eleştiri... ve yeni deneylere yöneltme. Lazi'nin yanında geçen kısa döneme ait bir diğer fotoğraf da Reisewitz'in Lazi'nin evinin bahçesinde çektiği bir Keetman portresidir (Resim E). Bu çok ayrıntılı bir kompozisyondur: savaşta sol bacağını kaybeden genç fotoğrafçı (Keetman) başını, alnını sağ dizine değdirecek biçimde öne eğmiş, alçak bir iskemle üzerinde oturur vaziyette; elleri destek aldığı koltuk değneklerini kavramış; sol elin biraz aşağısında pantolonun sol paçası fark ediliyor, ancak paçanın içi boş. Sert bir üçgen kompozisyonu içinde verilmiş, içine çökmüş bir insan; arkasında ise bu çöküntüyü anlatmaya pek uygun bir fon: sıvası bu çöküntüyü vurgularcasına çatlamış, dökülmüş bir tuğla duvarı. Savaş sonrası gençliğine adanmış bir portre bu. Çaresizliğin ve hüznün bir dışavurumu. Fakat bu etüdün "kurmacalığı" ve tıpkı Hodler'in "Lebensmüde" (Hayatından Bezmiş) adlı eserinde olduğu gibi, biraz patetik, abartılı duygusal havası da sezilmiyor değil.

Keetman'ın Reisewitz portresinde yer alan "Die Photographie 1948" afişinden her ikisinin Lazi'nin düzenlediği bir sergiyle aynı dönemde üstattan ders aldığı anlaşılıyor; Lazi 1948 sonbaharında Batı Almanya'da ilk geniş çaplı fotoğraf sergisini organize eder. Bu sergi, sanatsal fotoğraf sergilerine yeniden kimlik kazandırması sebebiyle, "fotoform"un ve "Öznel Fotoğrafçılık"ın ileride düzenlenecek olan sergilerini etkilemesi açısından da önem teşkil edecek, tarihsel bir konuma yerleşecektir. Belgesel nitelikli üç fotoğraf bu olguyu akabinde kurulacak olan "fotoform" grubuna göndermede bulunarak anlatmaktadır:

Keetman'ın üstten çektiği ve ağır hasarlı Stuttgart Eyalet Endüstri Müzesi'nin camekanlı avlusundaki sergi panellerini, kabin ve vitrinlerini gösteren bir fotoğraf (Fotoğraf F). O dönemde fotoğraflarını Lazi'nin öğrencileriyle birlikte sergileme imkanına erişen Siegfried Lauterwasser'e ait, kendi fotoğraflarının sergilendiği mekanı gösteren bir enstantane (Fotoğraf G). Sergilenen fotoğrafların arasında "Ağlarını yamayan Konstanz Gölü balıkçısı" adlı eseri de yer almıştır (Fotoğraf 50). Stuttgart sergisinde bir foto muhabiri tarafından çekilen iki fotoğrafın birinde Lazi (Fotoğraf H, Lazi solda eserleri önünde, ziyaretçilerin sorularını yanıtlarken) ve diğerinde Keetman ile Reisewitz görülmektedir (Fotoğraf I, Keetman önde, Reisewitz sağda; ikisi de Lazi'nin usta sınıfı çalışmalarından biri olan ve Reisewitz tarafından çekilen bir Keetman portresi önünde dikilirken). Fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere Reisewitz, Keetman, Lauterwasser ve Windstoßer gibi ileride kurulacak olan "fotoform" grubunun çekirdek kadrosunu oluşturan sanatçılar 1948'de açılan Stuttgart sergisinden beri tanışıyordu. Reisewitz Lazi'ye sergiyi organize etmede önemli ölçüde yardımcı olmuştur.

III

Steinert'in öğrencileri

- Bir Seçki -

Monika von Boch

Kilian Breier

Harald Boockmann

Joachim Lischke

Gunther Keusen

Guido Mangold

Erich vom Endt

Otto Steinert Saarbrücken Sanat Okulu'nun 1949'da Paris'te düzenlediği sergiden beri daima en yetenekli öğrencilerini en seçkin eserleriyle sergilere katılmaya teşvik etmiştir. 1951 - 1958 yılları arasında düzenlenen "Öznel Fotoğrafçılık" sergilerine katılanlar da sıkı bir ayıklama sürecinden geçerek sergide yer almış ve "fotoform" grubunun kadrosunu oluşturmakla birlikte sergide yer alan eserleri Alman katkısının özünü oluşturmuştur. Bu nedenle bu sanatçıların bir kısmına güncel sergide de yer verilmesi yerinde bir karardır. Eserlerin seçimi, en başta sergi alanının boyutuyla ilgili sebeplerden ötürü, hiç de kolay olmamıştır. Almanya dışından gelen onca öğrencilerini saymazsak, Steinert'in "önemli" kategorisinde yer alan 70 kadar öğrencisinden ancak 7'si sergide dikkate alınabilmiştir. Daha önceki "Öznel Fotoğrafçılık" sergilerinde ve özellikle Steinert tarafından bu sergilere dayanarak yayınlanan albümlerde yer almış olan sanatçılara öncelik verilmiştir. Monika von Boch, Kilian Breier ve Joachim Lischke gibi üç "kıdemli öğrenci" bu kategoride yer almaktadır.

Bunlardan ikisi, Monika von Boch ve Kilian Breier, Steinert'in deneysel yaklaşımlarını önemli ölçüde ilerletmişlerdir. Önce Darmstädter Werkkunstschule (Darmstadt Sanat Okulu)'de fotoğraf tekniği ve fotoğrafçılık öğretmenliği yapmış olan Kilian Breier 1966'da Hamburg Güzel Sanatlar Akademisi'nde profesör olmuştur.

IV

"Öznel Fotoğrafçılık"la Paralellik Gösteren Olgular ve
Örnek Gösterilebilecek İki Kamera Üstadı

Robert Häusser

Stefan Moses

Steinert, "fotoform"un önde gelenleri, "Öznel Fotoğrafçılık" akımı etrafında oluşan çevre ve dönemin sanat olaylarını gözlemleyen eleştirmenler bilinen, bahsi geçen kişi ve çevreler dışında da akımın anlayışına uygun güçlü eserler ortaya koyan fotoğrafçıların mevcut olduğunu biliyordu. Bu farkındalık 1950'li yıllarda giderek arttı ve toplu sergiler ABD, Japonya, Fransa, İtalya, İsviçre, İsveç, Hollanda gibi ülkeler olmak üzere Almanya dışından birçok ismin tanınmasını sağladı. Öte yandan "Öznel Fotoğrafçılık" kavramının içeriği genişletilerek "çağdaş" kamera sanatı olarak anılmaya başlandı. ["Öznel Fotoğrafçılığın" içinde bulunduğu] Kriz 1958'den beri apaçık ortadaydı ve artık yalnızca Amerikalılar'ın değil, "Magnum" grubu ile Almanya içi ve dışındaki dergilerin fotoğraf redaksiyonlarınca da temsil edilen "Life" dergisi tarzı fotoğrafçılık baskın derecede ön plana geçerek krizi tırmandırıyordu. Bunun yanında bir de "Öznel Fotoğrafçılığın" şekilcilik içinde boğulduğu yönünde eleştiriler giderek yükseliyordu. Steinert bu durum karşısında "fotoform" grubunun dağılmasını önerdi, üçüncü "Öznel Fotoğrafçılık" sergisinden sonra bir albüm yayımlamadı (yalnızca "Camera" dergisinin yayımladığı özel sayı, Mart 1959, Luzern/İsviçre) ve büyük çaplı dördüncü bir sergi düzenlemedi. 1959 yılından itibaren Essen'de yalnızca fotoğrafçılığın tarihçesiyle ilgili sergiler ve "Steinert und Schüler" ("Steinert ve Öğrenciler") başlıklı düzensiz aralıklarla devam eden bir sergi dizisi organize etti. Bu sergi zaman zaman yurt dışında da açıldı. "Öznel Fotoğrafçılık" bir şekilde (uluslararası denebilecek) Steinert ekolünü doğurdu diyebiliriz. Fakat bu hal bir gelişmeden çok sanatta bir daralma anlamına geliyordu, çünkü bilinçli olarak yorumlayan ve biçimlendiren bir fotoğrafçılığın birikebileceği geniş kapsamlı bir pota artık yoktu. İlk çıkış/etki dünya geneline yayılan güçlü bir dalgaya neden olmuştu, ama artık durgunluk dönemine gelinmişti.

Federal Almanya Cumhuriyeti'nde Steinert'in "Öznel Fotoğrafçılığı" yanı sıra fotoğrafçılıklarıyla benzer hedeflere yönelen başka büyük yeteneklerin de var olduğunu göstermek amacıyla çağımızın önde gelen fotoğrafçıları arasında yer alan birbirine zıt iki kişi, Häusser ve Moses de bazı erken dönem eserleriyle tanıtılacaktır:

1924 Stuttgart doğumlu Robert Häusser'in çocukluğu Almanya'nın orta kesiminde geçti. Savaş öncesi dönemin fotoğraf ustalarından Walter Hege'nin Weimar'daki fotoğrafçılık sınıfında öğrenci olan Häusser fotoğrafçılığı kısmen otodidaktik yöntemle kısmen de profesyonel süreç içerisinde öğrendi. Federal Almanya'ya geçisinden sonra 1952'de fotoğrafçı olarak Mannheim'a yerleşti. Henüz onsekiz yaşında iken çektiği "Yağmurda Bir Oturma Bankası" adlı fotoğrafı neredeyse "Taşizm öncesi" bir algılayış biçimini yansıtması bakımından şaşırtıcı bir eser (Fotoğraf 146). 1947 tarihli "Yollar Manzarası II" adlı fotoğrafı (Fotoğraf 147) "Öznel Fotoğrafçılık" akımında ön planda olan grafik öğelerin ağır bastığı bir yapıt. 1953'te çektiği "Sabahın Erken Saatlerinde Bir Pazar" (Fotoğraf 148) adlı yapıtında yabancılaştırılmış bir görüntüyle Christo'nun ambalajlama sanatını müjdelemiştir. "Kenar Bölge" (Fotoğraf 149) ile "Yolda" (Fotoğraf 150) adlı etkileyici çalışmalar da aynı yılda çekilmiş. Terkedilmiş bir kenar bölgesinden geçen demiryolu raylarının arasına dikilmiş uzun, dar bir bina terk edilmişliğin, yavanlığın, ya da başka bir deyişle "kafkavariliğin" görselleşmiş hali adeta. "Yolda" adlı yapıtta yer alan rahibeler ile karlı yol ve orman görüntüsünün oluşturduğu siyah/beyaz kontrast Steinert ekolünün temel stilistik özellikleri arasında yer alır. "Değişmiş Coğrafya" (Fotoğraf 151, 1959) ile "Signaled Order" (Fotoğraf 152, 1960) isimli resimler de kontrast oyunlarıyla yaratılan sert grafik etki üzerine kuruludur; bunlar, bilinen gerçeklikten kaynaklandıkları halde, izleyicide gerçek dışı izlenimi uyandıran, "land art" (manzara sanatı)'ın öne alınmış birer yapıtları gibi duran kompozisyonlardır.

İçeriği güçlü, kontrastı yüksek olan bu siyah beyaz fotoğraflardan olsa gerek, Häusser'in gerek "fotoform" grubuna gerekse "Öznel Fotoğrafçılık" akımına mükemmel uyum sağlayabileceği sıkça ifade edilmiştir. Ancak Häusser'in daha çok genç olması ve Federal Almanya'ya, dolayısıyla da ülkenin fotoğrafçılık ortamına geç girmiş olması, buna olanak tanımamıştır. Häusser günümüzde bir yandan deneysel, öte yandan kurgusal, toplu olarak bakıldığında ise şiirsel gerçeküstücülük havasını taşıyan, katı bir form anlayışı içinde sunulup ardında derin anlamlar gizleyen resimleri sayesinde "Öznel Fotoğrafçılık" akımı ile ortaya koyulan fikirlerdeki yaratıcı gelişimin tek temsilcisi olarak bilinmektedir.

1928 Silezya doğumlu Stefan Moses fotoğrafçılığa çok erken yaşta merak salmış. Temel fotoğrafçılık eğitimini daha çok çocuk fotoğrafları çeken tanınmış bir bayan fotoğrafçıdan alan Moses, yirmi yaşında iken Weimar Tiyatrosu'nda sahne fotoğrafçılığı yapmış. 1950'de Federal Almanya'ya geçip Münih'e yerleşmiş ve burada kısa sürede önde gelen dergilerde aranan bir haber fotoğrafçısı olmuş. Bunun yanında kendine özgü tarzıyla öne çıkan, empati yeteneği yüksek bir portre fotoğrafçısı olarak da isim yapmış. Moses'in, anlatımdaki yoğunlukla öne çıkan yapıtları arasında, küçük bir oğlanın günlük hayat akışını anlattığı "Manuel" (1967) albümü, August Sanders'in geleneğinde ortaya koyduğu "Almanlar" fotoğraf serisi ve "Transsibirya Demiryolu" adlı albüm yer almaktadır. Ancak bu albümün demiryoluyla tek ortaklığı tanınmış kişi(lik)lerle değişik karşılaşmalara vesile olmasıdır. Moses, 1956 yılında yaşanan Macaristan ayaklanmasında Budapeşte'de çektiği resimlerle resimli habercilik veya "haber fotoğrafçılığı" alanında erken bir dönemde büyük başarı elde etmiştir. Bu resimlerin bir kısmı sergide de yer alıyor: Stalin Anıtı'nın gece vakti yerinden sökülmesi (Fotoğraf 153), ayaklanma kurbanlarını barındıran Budapeşte merkez mezarlığının ölü odasına bir bakış (Fotoğraf 154, ölü odasına bırakılan Sosyalist Gerçekçilik tarzındaki güreşçi anıtının bu fotoğrafa kattığı kara mizah unsuru belki hemen anlaşılmayacaktır), ekmek dağıtımı esnasında (ekmeğe) uzanan eller (Fotoğraf 155), ayaklanmada hayatta kalmayı başaran iki dostun kucaklaşması (Fotoğraf 156, hala sırtında tüfekle dolaşan şapkalı adamın sol elindeki mermi acaba ona şans mı getirmiştir..?) ve nihayet 1956 sonbaharında yaşanan trajedilerin ayrı bir belgesi: Kaybettikleri yakınları için ağıt yakan iki kadının görüntüsü (Fotoğraf 157).

Stefan Moses'in portre sanatına dair örnekleri geniş kapsamlı fotoğraf serilerinden alınma iki gruptan oluşmaktadır. Fotoğrafçı kendisine ve portrelerini çektiği ünlü sanatçılara "Sanatçı Maskeleri" başlığı altında bir ödev vermiştir. Dadaist Hans Richter bu ödevi başına yaprakvari bir "şey" geçirerek yerine getirirken (Fotoğraf 158) kompozitör Werner Egk kendi eseri olan bir partisyona iki göz deliği açarak kendi maskesini yapıp takmış, başka bir kompozitör, Boris Blacher,Bernhard Heiliger'in kendisi için yapmış olduğu tunç maskeyi kullanmayı uygun görmüş (Fotoğraf 160), ünlü gerçekçi ressam Otto Dix de bir makası maskeye dönüştürmüş (Fotoğraf 161).

Guido Mangold foto röportajlarını bilinçli bir kompozisyon sürecinden geçerek şekillendirdiği gibi, Stefan Moses de (hem münferit enstantanelerde hem de erken dönem çalışmaları arasında yer alan fotoğraf serileri ve resimli hikayelerinde olduğu gibi) portre, olay ve tür (janr) fotoğraflarına fotoğafı şekillendiren özel bir koşul veya karakteristiği katmaktadır.

Özellikle bu fotoğraf ustaları gerek farklı içerik ve amaçlarda gerekse "Öznel Fotoğrafçılık" akımının destekleyici ve temsilcilerinin öncelikli çalışma alanlarını teşkil etmeyen haber ve reklam fotoğrafçılığında "Öznel Fotoğrafçılık" akımının ortaya koyduğu stilistik kriterlerin etki ve geçerliliğinin devam ettiğini kanıtlamaktadır: Yapıtlarıyla "Öznel Fotoğrafçılık" sergilerine katılan birçok fotoğrafçı ve Steinert'in birçok öğrencisi özellikle bu alanlarda çok başarılı olmuştur. Bir motifin fotoğrafa değer oluşunu sezebilen keskin/hassas bir bilincin öne çıkışı ve motifin bir alan üzerinde siyah ile beyazın kontrasından oluşan estetik bir formasyon olarak yansıyışı daima bu sanatçıların en iyi yapıtlarını karakterize eden belirleyici özellikler olmuştur.

Yazan: J.A. Schmoll (Eisenwerth)

Çeviri: İrfan Öksüz
Redaksiyon: Bernd Neidlein


Bilgi için:

Bukalemun Organizasyon Reklam İnşaat Prodüksiyon Turizm Ticaret Ltd. Şti.
Bağdat Cad. 326 / 8 Erenköy - İstanbul, Turkey
T:+90 (0)216 478 49 69 F:+90 (0)216 478 49 70
e-mail: info@chameleonetc.com
web: www.chameleonetc.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
152. Sayı önceki yazı 152. Sayı sonraki yazı
Sanat Önceki Yazı Sanat Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye