| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 02.03.1999 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 44

DİPLOMA

Türkiye'de faaliyet gösteren yurt dışı kökenli pek çok bilgisayar şirketi (donanım ve yazılım) kendileri ile çalışan şirketleri çeşitli gruplara dahil ediyorlar. Özellikle teknik elemanlar ilgili konularda sınavlara girip, belirli sertifikaları alıyor. Bunun sonucunda firmalar satıcısı, eğitim vericisi ya da destek sağlayıcısı oldukları şirketlerde sınıflandırılıyorlar. Sertifika alan kişilerde belirli alanlarda bilgilerini ölçüyorlar.

Burada bir sorun var. Uzun seneler önce bilgisayar sektöründe bu kadar fazla şirket yokken sistem kullanıcılarının yabancı dil bilmeleri (Tercihen İngilizce) zorunluydu. Hemen hemen tüm kaynaklar yabancı dildeydi. Bir süre sonra bu değişti. Kullanıcı el kitaplarından başlayarak pek çok kaynak Türkçeleştirildi. Sizde farkındasınız. Kullandığımız yabancı yazılımların menüleri Türkçe. Kendilerine özgü bazı terimler kullansalar da anlayan, anlıyor. Kullanırken pek sorun yok, sıra sınava girmeye geldiğinde sorun başlıyor.

Bu şirketlerin sertifika sınavlarının dili İngilizce. Onun için, eğer sertifika almak istiyorsanız iyi derecede İngilizce bilmenizde yarar var. Çok iyi programcı olmanız, destek hizmetlerini iyi vermeniz yeterli değil. İngilizce'niz yeterli değilse ne olacak? Az sayıdaki Türkçe sınavı alabilirsiniz. Burada eğlence başlıyor. İngilizce de yeterli olmayanlar, Türkçe'de de yetersiz kalıyorlar. Çünkü Türkçe terimlere aşina değiller.

Çözüm; İngilizce terimli Türkçe sınav. Kolejleri bitirip üniversite sınavlarında Türkçe sorular karşısında şaşıranların durumuna benzeyen bir konum.

* * * * *

"The Thin Red Line - İnce Kırmızı Çizgi". İkinci Dünya Savaşında Guadalcanal mücadelesinde yaşananları aktarıyor. Terrence Malick filmi hem yönetmiş hem de Yazar James Jones'un öyküsünü beyaz perdeye uyarlamış. Film pek çok dalda Oscar ödüllerine aday.

Başrollerde Jim Caviezel, Nick Nolte, Sean Penn, Elias Koteas, Ben Chaplin, George Clooney, John Travolta ve daha isimlerini sayamadığım tanıdığımız onlarca oyuncu yer alıyor. 1964'te de aynı konuda ve isimde bir film çevrilmişti.

Film yukarıda da değindiğim gibi bir savaş filmi. Ancak, konuya farklı boyutlardan yaklaşıyor. Savaştaki askerlerin umutlarını, korkularını, dünyaya bakış açılarını, hırslarını, duygularını arka plandaki etkileyici bir ses aracılığı ile gözler önüne seriyor. Sürekli kan, vahşet görmek isteyen savaş filmi meraklıları bazı sahneler dışında aradıklarını bulamayabilir. Ancak, savaş hakkında düşünülenleri izlemek isteyenler aradıklarından fazlasını bulacaktır.

Amerikalılarla Japonların mücadelesi, belirli bir bölgeyi kontrol altında tutacak tepe için çarpışmaları izlemeye değer. Üç saate yakın bir film izlemeye hazır olun.

* * * * *

İrlanda doğumlu İngiliz yazar Oscar Wilde (1854-1900) demiş ki; "Ruh, yaşlı doğar fakat gençleşir. Hayatın komedisi bu. Vücut da genç doğar gitgide yaşlanır. Bu da hayatın trajedisi".

Siz hangi konumdasınız? Yaşlandıkça ruhunuzun gençleştiğini fark ediyor musunuz? Yoksa, beden olarak yaşlandıkça ruhunuzda yaşlanıyor mu?

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
44. Sayı önceki yazı 44. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye