| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 11.08.1998 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 72

SONUNDA ORTAYA ÇIKTI

Ortaya çıkanı bu yazıda size anlatacağım. Bakalım neler olacak, neler?

Genelde, şöyle bir kanı var; Eğer bir şekilde bilgi teknolojisi sektörü ile ilgili iseniz, çalışıyorsanız, bir ahbabınızın evine misafirliğe gittiğiniz zaman, ya evdeki bilgisayarın bir parçasında sorun vardır, ya da internet bağlantısı yavaştır. Bu gibi sorunlara çözüm bulmanızı beklerler. Niçin her türlü sorundan anlamamız gerektiği, geçtiğimiz günlerde tesadüfen ortaya çıktı.

Bir gün şirkette telefon çaldı. Bir ahbabın aradığı söylendi. Telefonu açtım. Karşıdan gelen cümleler; “İsminizi ve numaranızı falanca arkadaşınızdan aldım. Şöyle şöyle bir projemiz var. Yazar mısınız? Gerçi sizin bu tür işler yapmadığınızı söyledi ama ben yine de sormak istedim. Belki yaparsınız”.

Kendisine tarif ettiği türde projelerde çalışmadığımızı aktararak, telefonu kapattım. Bir süre sonra, bizim telefonu veren ahbap aradı ve “Seni şu kişi aradı mı? Ne yanıt verdin” diye sordu.

“Evet. Aradı. Niçin soruyorsun?” dediğimde,

“Ben ona sizin bu tür projelerle ilgilenmediğinizi, aramaması gerektiğini söyledim. Ancak, onun bana verdiği yanıttan sonra, nasıl isterse öyle davranması gerektiğini söyledim” dedi.

Bu ahbabın arkadaşının babası doktor. Verilen yanıt; “Benim babam ne doktoru, diş doktoru. Sen bize oturmaya geldiğinde, şuram ağrıyor, buramda sızlıyor, diyerek, fikir sormuyor musun? Benim babamda sana bazı tavsiyelerde bulunmuyor mu? Onların aldığı eğitim, pek çok konuda fikir sahibi olmalarını da sağlıyor. Bu durumda senin arkadaşında bizim sorunumuza çözüm bulabilir”.

Teşbihte hata olmaz derler. Bunu duyduktan sonra, bilgisayar ile ilgili her sorulan soruya bir yanıt vermek için çalışmamız gerekir diye düşünüyorum. Büyük sistemlerden, mini bilgisayarlara, kişisel bilgisayarlardan, yazıcılara, ticari paket programlardan, internet bağlantılarına, grafik kartlarından, barkod okuyucularına ve aklınıza gelebilecek diğer konularda çıkacak sorulara hazırlıklı olun. Karşınızda ne istediğini bilen kişiler var. Nasıl yanıt vereceğiniz önemli. Hatalı yanıtlarla sektörün başına iş açmayın. Yanlış teşhisin sonucunu tüm sektöre yüklerler, kimseye derdimizi anlatamayız.

* * * * *

Futbol sezonu başladı. Sinemacılarda yine hareket yok. Okullar açılana kadar da pek harekete geçeceğe benzemiyorlar. Statları dolduranların, sinemalara pek rağbet etmediğini düşünüyor olmalılar.

Bu hafta, filmimiz, “Mad City – Çılgın Şehir”. Başrollerde, John Travolta, Dustin Hoffman, Alan Alda ve Mia Kirschner var. Yönetmen, 1983’de “Missing” filmi ile en iyi yazar Oscar’ını almış olan, Costa Gavras. Hoffman’ın da iki Oscar’ı var. 1980’de “Kramer vs. Kramer – Kramer Kramer’e Karşı” ve 1989’da “Rain Man – Yağmur Adam”. Mia Kirschner’i de 1997’de izlediğimiz “Anna Karenina” ‘dan anımsayabilirsiniz.

Müzede çalışan birisinin (Travolta) görevine son verilir. Travolta görevine geri dönmek için yaptığı müracaatlardan sonuç alamayınca, müzede çalışanları rehin alır. Bu esnada olaya tesadüfen müzede bulunan muhabir (Hoffman) karışır. Bundan sonra tam bir medya ile ilgili kara mizah devreye giriyor ve filmin sonuna kadar tempo azalmadan yükselerek devam ediyor. Konuyu medyatik yapmak, konuda yer alan kişilerin hissettiklerinin ve yaşadıklarının önüne geçiyor.

Medya ile ilgili fikirlerinizi biraz daha sağlamlaştıracak bu film, yaz sezonunun iyilerinden. İzlenebilir. Rahat vakit geçirip, eğlenebilirsiniz. Güzel bir komedi. 

* * * * *

“Kurtlarla sofraya oturan, kendisini konuk mu, yoksa yemek mi saydıklarını bilemez”. Bu söz, Türk okurunun yakından tanıdığı, “Şibumi” ve “Katya’nın Yazı” gibi kitapların yazarı, Japonya’da 1925’te doğmuş Trevanian ismi ile tanınan Rodney Whitaker’a ait.

Bu söze baktım. Aklıma neler geldi, neler? Acaba bazı grupların içine dahil olmak için yapılan çalışmalarda, grubun başında olan kişiler neler düşünüyorlar? Sizi konuk mu sayıyorlar, yoksa arada meze mi olacaksınız? Biraz düşünün. Pek iç açıcı gözükmüyor. Olumlu yönden bakarsanız sorun yok. Ancak, olumsuz düşünmeye yatkınsanız, durum kötü.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
72. Sayı önceki yazı 72. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye