| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | | www.netyorum.com |
|
"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 05.05.1998 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 80ÇALIŞMAKÇalışırken yaptığı işten zevk almak ve çevresine katkıda bulunmak. Bilgi teknolojisi sektörüne baktığımda, yazılımcısından, sistem analistine, satıcısından, destek elemanına, pazarlamacısından yöneticisine kadar yaptığı işten keyif alanlarla karşı karşıya olduğumu hissedebiliyorum. Acaba, çok mu iyi niyetli yaklaştım? Ne dersiniz? Bunun yanında içinde bulunduğu şirkette çalışmaya lütfettiği için işe gelenler var. Uzun bir süredir kafamı kurcalayan konu. Sayın Nezih Kuleyin ile yaptığımız bir sohbette ortaya çıktı. Gerçekten de çevremi biraz incelediğimde, sadece şirketlerde çalışanlara değil, şirket sahiplerine de baktığımda, aynı mantığın geçerli olduğunu görüyorum. Servis çağırdığınızda lütfedip cihaza bakanlar, lütfedip sizi taksiye alanlar, bir dükkana girdiğinizde lütfedip ilgilenenler hep ortada. Dünyaları yaratmış şekilde dolaşıyorlar. Kendi dünyalarında mutlu olup olmadıklarını bilemem, ancak, topluma bir katkıda bulundukları konusunda şüphelerim var. Usta çağırıyorsunuz. Söylediği saatte gelmiyor. Başka zaman geldiğinde yapması gereken işi bitirmediğini anlıyorsunuz. Aslında bilmiyorsunuz ki, o işi ondan iyi yapacak yok! Onun için beklemek, her türlü kaprisine boyun eğmek zorundasınız. Sizin verdiğiniz işi yapmayı kabul etmekle, size büyük bir iyilik yaptı! Haddinizi bilmek zorundasınız! Para kazanmak için çalışmıyor. Aslında paraya ihtiyacı yok. Size iyilik olsun diye iş yapıyor!!! İşin eğlencesini bir yana bırakırsak; kendi kendileri ile kavga ediyorlar ve bunun farkında değiller. Hele toplum bir de bunlara paye verdiyse, hasbelkader bir de okul bitirdilerse, yanlarına varamazsınız. Eğer, farkına varılmadıklarını düşünüyorlarsa, durum daha kötü. Kendi kıymetlerinin bilinmediğinden söz ediyorlar. Mazhar, Fuat Özkan'ın şarkısını anımsar mısınız? "Peki, peki, anladık. Herşeyi sen bilirsin. Sen neymişsin be abi!" Bu kadar güzel daha nasıl anlatabilirim ki? BT/Haber'in 135. Sayısında da yazdığım, Sony'nin kurucularından Akio Morita'nın aktardığına göre; Her yıl işe alınan üniversite mezunlarını Tokyo'daki şirket merkezinde toplayarak bir tören düzenler ve bizzat karşılar. Bu törende yapılan konuşmadan çok kısa bir bölüm; "Sizi biz seçmedik. Burası ordu değil. Bu da, sizin isteyerek Sony'yi seçtiğiniz anlamına geliyor. Bu sizin sorumluluğunuz. Normal olarak, bu şirkete katıldığınızda, sizden burada yirmi ya da otuz yıl kalmanızı bekleriz. Kimse hayata iki kere gelmez. Önümüzdeki yirmi, otuz yıl hayatınızın en parlak dönemi. Bu şans size bir kez veriliyor….Mutluluğu kendiniz yaratmalısınız." * * * * * "Good Will Hunting - Can Dostum". Robin Williams, Matt Damon, Minnie Driver ve Stellan Skarsgard başrollerde. Yönetmen, 1998 Oscarlarında bu filmle en iyi yönetmen dalında aday olan, Gus Van Sant. Damon hem filmi kaleme almış hem de başrollerden birini üstlenmiş. Ayrıca, 1998 Oscarlarında Williams bu filmdeki rolü ile en iyi yardımcı erkek oyuncu, Damon'da en iyi film yazarı olarak ödül aldılar. Film toplam dokuz dalda Oscar'a adaydı. Will Hunting, olağanüstü zeki bir gençtir ve bu zekasının farkındadır. Pek
çok kişinin servet harcayarak gittiği okullarda uzun sürelerde öğrendiği
bilgileri, herkesin edinebileceği kitaplardan çok kısa sürede öğrenip, sonuca
varabilmektedir. Sezonun güzel filmlerinden. Kaçırmayın. Beğeneceğinizi düşünüyorum. * * * * * İngiliz fizikçi ve yazar, Archibald Joseph Cronin (1896-1981) 'den bir söz aktarmak istiyorum; "Üzülmek yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez. Sadece bugünün gücünü tüketir." Gerçekten de, bu söz üzerinde biraz düşündüğünüzde, bazı konularda üzülmenin, gelecekte yaşayacaklarınızı değiştirmeyeceğini fark edebilirsiniz. Çözüm yollarını arayarak, olabildiğince uygulamaya almak bir nebze de olsa rahatlamanızı sağlayabilir. M.Sinan Oymacı
|
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye |