| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 29.04.1997 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 94

NASIL YAPILMALI?

Bu hafta yazılım almak için yola çıkıp, nasıl al(ama)dığımı aktaracağım. Anlatacaklarım gerçektir. Sadece isimleri vermiyorum. Gerekli de değil.

Günlerden bir gün, yeni aldığım cihazın, bilgisayarımla senkronize olması için, Amerika’dan bir yazılım satın aldım. Aslında, bunu satın almamda ayrı bir öykü. Geçtiğimiz ay CeBIT dolayısı ile Almanya’da iken, Amerikan menşeli bu yazılımı bulup, alamamıştım. Türkiye’de de bu yazılımın satışı yapılmıyordu. İnternet’teki sayfalarından şirketi bulup, yazılımı bilgisayarıma indirdim. Bunu yapmak için, internet üzerinden gerekli kişisel bilgileri ve ödeme emrini işlemem yeterli oldu. Amerika’daki şirketi hiç tanımam. Daha önce ismini duymamıştım. Sadece, ürettikleri yazılımın işime yarayacağını, okuduğum mesajlardan ve firmanın tanıtım yazılarından biliyordum. Buraya kadar, Amerika’dan gerekirse, nasıl yazılım alınabileceğini anlattım. Şimdi, Türkiye’den “nasıl alınamaza” geçiyoruz.

Yazılımı aldıktan sonra, kurup çalıştırdığımda sorunlarla karşılaştım. Hemen, Amerika destek bölümüne bir mesaj yazarak sorunumu anlattım. Ertesi gün gelen yanıtta, “Yeni yazılımın, senkronize etmek istediğim ve bilgisayarımda kullandığım yazılımın da yeni versiyonuna ihtiyaç duyduğu” belirtiliyordu.

Eh, işim biraz daha kolay olur diye düşündüm. Hemen, yazılımı Türkiye’ye dağıtan ana firmayı arayıp, derdimi anlattım. Stoklarını kontrol ettiler ve aynı gün teslim edeceklerini söylediler. Çok hoşuma gitti. Galiba işler yoluna girmek üzereydi. Aynı günün akşamüstü, ürün şirkete gelmeyince, ana firmayı tekrar aradım. Karşıma çıkan bir başka arkadaşa, sabah verdiğim siparişin ne olduğunu sorduğumda, bir süre bekletildim, sonunda verilen cevap; “Arkadaşlar yola çıkmışlar, bir süre sonra elinizde olur”. Eh, olabilir. İstanbul trafiğinde yol almak kolay değil. Nasıl olsa gelirler. O akşamı böylece kapattık. Tahmin edebileceğiniz gibi, ürün gelmedi.

Ertesi sabah, ilk işim ana firmayı tekrar aramak oldu. Bu sefer verilen yanıt, “Üzgünüm. Sistemdeki yanlış bilgiden dolayı, stokta olmayan bu ürüne var demişim. Şimdilik gönderemiyoruz. Ancak, dilerseniz bir önceki versiyon mevcut. İster misiniz? “. Soru çok ilginç. Ben, bana teklif edilen versiyonun, bir sonrakini talep ediyorum. Bana, kullanmakta olduğum versiyonun ellerinde olduğunu, istersem verebileceklerini söylüyorlar. Bunu, ilgili kişiye aktardıktan sonra, verilen yanıt; “Başka bayilerimizden kontrol edip, size haber vereceğim.”

Yine de ilgileniyorlar, deyip beklemeye koyuldum. Akşamüstü bir telefon, “Ürün elimizde yok.” Peki, ne yapmamı önerirsiniz? “Yeni bir parti siparişimiz var. Önümüzdeki günlerde gelecek. Onu bekleyelim” Buna da, peki. Bekledik. İki gün sonra gelen telefon; “Üzgünüm, ancak, bu partiden de beklediğiniz ürün çıkmadı.” Sanki, piyango çıkacak. Yurtdışına verilen siparişte hangi ürünlerin olduğu bilinmez mi? Belki de, nakliyecilerin çok hoşuna gitmiştir, bu seferde götürmeyelim, biz kullanalım demişlerdir.

Bu sefer, öneri de bulunma sırası bana geçmişti. “O zaman, bana kendi kullandığınızı verin, size geldiğinde bedelini ödeyeyim, o zamana kadar da kullanayım.” Yanıt; “Olmaz”

Son olarak, “Türkiye’de kullanıcıların niçin kopya yazılım kullandıklarını galiba anlamaya başlıyorum” dediğimde gelen yanıt; “Kopya kullananlar, hep böyle bahaneler buluyorlar” oldu.

Paranız var, kullanmak istediğiniz yazılımı bulamıyorsunuz. Siz ne önerirsiniz? Ben ne yaptığımı anlatayım. Gittim, stokla çalışan rakip yazılım firmasının ürününü satın alıp, kullanmaya başladım.

Yukarıda aktardıklarım, stoklu çalışan, ciddi şirketler için geçerli değil. Ayrıca, kopya yazılım kullananlar, bu bahaneleri geçerli saymasınlar. Kişi olarak, kullanılan yazılımın, alınan hizmetin bedelinin ödenmesi gereğine inanırım. Bunun için herkes elinden geleni yapsa, ne iyi olacak.

* * * * *

Yine bir felaket filmi, vizyonda. “Dante’s Peak - Dante Yanardağı”. Film, isminden de anlayacağınız gibi, bir yanardağın patlamasını ve yanardağın eteklerinde kurulu bir kasabanın yaşayanlarının başından geçenleri anlatıyor.

Başrollerini, Pierce Brosnan ve Linda Hamilton’un paylaştığı filmin yönetmeni, Roger Donaldson. Filmde, sinema izleyicisinin ilgisini üst düzeyde tutacak tüm öğeler yeterince kullanılmış. Aşk öyküsü, huysuz kişiler, yaşamın amacı, inatçı insanlar, doğanın acımasızlığı gibi. İzlediğinizde, ayırdığınız zamana acımayacağınız bir film. Öneririm.

* * * * *

Fransız eleştirmen ve yazar, Anatole France’ın (1844-1924) bir deyişini aktarmak istiyorum. “Ayakkabım yok diye üzülüyordum, ayakları olmayan bir çocuk görene kadar.”

* * * * *

Son olarak iki duyuru da bulunmak istiyorum.

İlki, TBD’nin başlattığı “23 Nisan Dünya Çocuk Günü” kampanyasına katılın. İnternet adresi; http://www.ada.net.tr/tbd23nisan/ 

İkinci kampanya ise, “822’li hatlar İnternet kullanıcıları için ücretsiz olsun”. Bununla ilgili her yerde görüş belirtin. Hakkınızı arayın.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
94. Sayı önceki yazı 94. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye