| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 11.06.1996 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 69

TURKCE MI, TÜRKÇE Mİ?

Birinci sözcük mü, göze ve kulağa hoş geliyor, ikinci sözcük mü?

Alfabemizin karakterlerini ne zaman kullanmaya başlayabileceğiz, düşünmeye çalışıyorum. Bu soru niçin aklıma takıldı, biraz açıklamam gerekiyor. Elektronik posta kullananlarınız, internet'te çeşitli sayfalar arasında dolaşanlarınız, biliyorlardır. Türkçe karakterler desteklenmiyor.

Son sıralarda, yazdığım bir iki yazıyı, bazı arkadaşlarıma, elektronik posta eşliğinde göndermem gerekti. Bana gelen mesajlardan biliyorum ki, eğer iki farklı işletim sisteminden yazışıyorsak, araya bir de çeviriciler giriyorsa, BT/Haber'e gönderdiğim, Türkçe karakterler kullanılmış bir metni, aynı şekilde kullanma olanağım yok. Zira, bana gelen mesajlarda, bazen ne yazıldığını anlamak için, detektiflik yapmak zorunda kalıyorum.

Ayrıca, anımsadığım kadarı ile, bir ara, Türkçe karakter içeren mesajların, gittiği bilgisayar sistemlerini kilitlediğini yazanlar da vardı. Böyle bir sorumluluğu nasıl üstelenebilirdim ki?

Ne yapmak gerekiyor? Önce, bir iki arkadaşa danıştım. Acaba, ne yapmalıyım ki, Microsoft Word'de, Türkçe karakterler kullanarak hazırladığım yazımı, elektronik posta aracılığı ile, bir arkadaşıma göndereyim ve okusun. Amaç, öncelikle Türkçe karakterleri kullanmak. Bazı formüller önerildi, "MIME" formatı kullanmak gibi.

Benim bulduğum formül ise farklı. Bir "Makro" yazarak, yazıda yer alan tüm Türkçe karakterleri, İngilizce karşılıklarına çeviriyorum. Bu durumda, biraz önceki cümle, "Benim buldugum formul ise farkli. Bir "Makro" yazarak, yazida yer alan tum Turkce karakterleri, Ingilizce karsiliklarina ceviriyorum" şekline geliyor.

Makro'nun yazılış öyküsü de enteresan. Yazılımcı arkadaşlara böyle bir niyetim olduğunu söylediğimde, hemen, bir program hazırlayalım diyerek, kitapları incelemeye başladılar. Onlar incelemeye devam etsin. Beş dakika sonra, ben gerekli çalışmayı yapıp, bitirmiştim. Otomatik kayıt konumuna geçip, bir karakterin tüm metin içinde bulunup, yerine yeni karakterin konmasını söyledikten sonra, ortaya çıkan komut satırını, kopya ederek, diğer karakterler için de uyguladığınızda işiniz bitiyor.

Bu sıralarda en çok ilgilendiğim konu haline geldi. Daha önce yazmış olduğum yazıları, karakterlerini değiştirerek tekrar okumaya çalışıyorum. Yeni yeni anlamlar içermeye başladıklarını gördüm. Sizin de, otomatik çevrim için makro yazacak vaktiniz olmasa da, en azından bir defa bunu yaparak, karşılaştırmanızda fayda var. Neler kaybettiğimizi, daha rahat anlayabiliriz.

* * * * *

Sonunda, Amerikan yorganlarının nasıl yapıldığını, gerçekte, hepsinin kendine göre bir öyküsü olduğunu da öğrendik.

Yanlış duymadınız. "How To Make An American Quilt - Yorgan Hikayesi" filmini izlerseniz, sözünü ettiğim kavramları tanıma fırsatı bulacaksınız. Yine bir bayan yönetmenden, Jocelyn Moorhouse'tan geliyor. Başrollerde yer alanları yazmaya kalkarsak, oldukça kalabalık bir kadroya sahip. En fazla sözü edilen başrol oyuncusu, Winona Ryder. Winona Ryder'ı, yakın bir tarihteki, Küçük Kadınlar'dan hatırlayacaksınız.

Film sürekli olarak geriye dönüşler aracılığı ile, genç kızın çevresindeki hanımların, kendi öykülerini aktarmasından oluşuyor. Doğal olarak, her öykü bir ders niteliği taşıyor. Filmin büyük bir bölümünde, konuya oldukça tek açıdan yaklaşıldığını düşünürken, sonlara doğru, biraz denge kuruluyor.

Gidelim mi, gitmeyelim mi, sorusuna cevap; eğer, vaktiniz varsa gidin, yoksa, özellikle boş vakit yaratmaya çalışmayın. Winona Ryder'ı izlemek için gidebilirsiniz.

* * * * *

Genelde, piyasaya yeni çıkan dergilerden söz etmem. Ancak, geçtiğimiz günlerde çıkan bir dergi elime geçince, bu düşüncemi değiştirmem gerektiğini anladım.

"İstanbul Life" isimli dergiden söz ediyorum. Eğer, İstanbul ile uzaktan, yakından ilgili iseniz, şehirde ve çevresinde neler olup, bitiyor, merak ediyorsanız, bir referans niteliğinde olan bu dergiyi edinmenizi öneririm.

İlk sayıda o kadar çok konu, mekan işlenmiş ki, ikinci ve sonraki sayılarda neler bulacaklar, şimdiden merak ediyorum. Emeği geçenler, iyi bir iş başarmışlar.

* * * * *

Uzun zamandır Lord Chesterfield'den söz aktarmıyordum. Geçenlerde gözüme çarpan, bir sözünü iletmek istiyorum. "Herşeyi yapabilirsin, fakat, yaptıklarından dolayı hiçbir zaman mazeret söylemeye kendini alıştırmamalısın."

İş yapan, ancak, sürekli olarak sorunlardan söz edip, neden yanlış olduğunu açıklamaya çalışanlara ithaf olunur. Sorunların yanında, birazda çözümlerini düşünsek ve gündeme getirsek, ne olur?

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
69. Sayı önceki yazı 69. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye