| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

"Harman köşesinde yayınlanmıştır" 26.03.1996 M.Sinan Oymacı - netyorum.com / Sayı: 59

TAHMİNLERE NE OLACAK?

1996 senesinde kaç adet kişisel bilgisayar satılacağını tahmin ediyordunuz? On bin, elli bin, yüz bin, iki yüz bin. Olsun olsun iki yüz elli bin olur diye, düşünüyor da olabilirdiniz.

Geçtiğimiz hafta, bir anda, benim izleyebildiğim kadarı ile, üç günlük gazete, toplumumuzu, bilgi toplumu yapmaya karar verdiler. Kuponla "bilgisayar" veriyorlar. Üçünün tirajı bir milyon'un üzerinde olduğuna göre, "bir milyon bilgisayar projesi" hayata geçer mi dersiniz?

Gazeteler bilgisayar verirlerse, hangi gazetenin alınacağına nasıl karar verilecek? Tabii ki, hemen telefonlar işlemeye başladı. Bir gün içerisinde, beş telefon görüşmesi ve iki karşılıklı görüşmede, hangi bilgisayar için kupon biriktirilmesinin avantajlı olacağı sorusuyla karşılaştım.

Bu soruya cevap vermek için, henüz erken olduğunu, gazeteleri inceleyip, bilgisayarların özelliklerini karşılaştırmanın gerekli olduğunu, henüz bir karşılaştırma yapamadığımı belirttim, Görebildiğim kadarı ile, bilgisayarların neler yapabildikleri ön plana çıkarılmış durumda. Kapasiteleri, hızları geri planda duruyor.

Internet servis sağlayıcılarının da gözü aydın. Potansiyel abone kitlesinin bir süre sonra bilgisayarı olacak. Bu kadar kişi internet'e erişmeye çalışınca neler olacak acaba?

Bir arkadaşım, bavul kuponlarını bırakıp, bilgisayar kuponlarına başlamayı düşünüyor. Önerim, bavulları alana kadar, iki gazete alması. Bavullardan sonra, bilgisayar için tek gazeteye dönebilir. Siz ne önerirsiniz? Bir hesap yaptım, günde yaklaşık yetmiş Amerikan cent'i taksitle, kişiler bilgisayar sahibi olacaklar.

Şimdi işim, ilanlarda görebildiğim marka ve modellerden, verileceği belirtilen cihazların kapasitelerini tespit etmek. Ondan sonra işim kolay. Bir hesap tablosunda, karşılaştırma yapıp, gelen sorulara net cevaplar verebilirim.

Bu bilgisayarlara yan ürün satacaklar da, gazete aracılığı ile mi verecekler, yoksa ayrıca kampanya mı yapacaklar, onları da izlemek gerekiyor. Pazara bir hareket geleceği muhakkak. Sonunda ne olacağını ise, bir süre sonra anlayacağız.

* * * * *

Robin Williams'ın başrolünde yer aldığı, Joe Johnston'ın yönettiği, "Jumanji" filminden söz etmek istiyorum.

Bilgisayarlardan da yararlanarak, mistik bir hava içerisinde, küçükken benim de böyle gerçeğe dönüşebilen bir oyunum olsaydı diye düşünebileceğiniz bir film, ortaya çıkarılmış.

Robin Williams, her zamanki gibi filmi baştan sona götürüyor. Özellikle, ikinci yarı, filmin temposu sürekli artıyor. Her ne kadar, filmin çocuklara göre olmadığını düşünsem de, benim gittiğim seansta oldukça fazla sayıdaydılar. Onların tepkisini gözledikten sonra önerim; filme gitmeyi düşünüyorsanız, çocuklarında olduğu bir seansı seçmenizi veya eğer ilk yarının sonunda kalkalım demelerinden çekinmiyorsanız, kendi çocuklarınız veya arkadaşlarınızın çocukları ile gitmenizi de önerebilirim.

Kısacası, keyifle izleyebileceğiniz, bir modern masal. Herşeyde mantık aramaya çalışmayın.
Son dakika notu. Oscar'lar açıklandı ve en iyi film ödülü Mel Gibson'ın "Breaveheart" filmine verildi. 3.Kasım.1995'te yazdığım yazıda, bu filmden bahsetmiştim. Arşivlerinize bakabilirsiniz. İzlemediysenizde, izlemenizi öneririm.

* * * * *

Geçenlerde elime geçen, Nurullah Ataç'ın bir yazısından alıntı ile bitirmek istiyorum. Madame Rachilde'nin, "Güneş Satıcısı - Le Vendeur du Soleil" 'den bahsediyor ve özetliyor;

Paris'in bir köprüsü üzerinde bir satıcı, bağırıyor, dil döküyor, sattığı nesnenin eşsiz güzelliklerini anlatıyor. Başına toplananlar merakla bekliyorlar; nedir acaba o adamın sattığı?

En sonunda söylüyor: "Size güneşi, her gün gözlerinizin önünde duran, ama sizin bakmadığınız, güzelliğini göremediğiniz güneşi satıyorum. Bakın! bakın; sizin bütün hülyalarınızdan güzel değil mi!".

Dinleyenlerin çoğu omuzlarını silkip gidiyor, ancak bir kişi: "Sahi! Ne de güzelmiş!" diyor.

Uzaklara gidip, birşeyler aramaya belki de gerek yok. Gözümüzün önündeki güzellikleri keşfetmeye çalışsak, daha mutlu ve verimli olabiliriz.

M.Sinan Oymacı
TRIO Çözüm Evi Bilişim Hizmetleri A.Ş.
elektronik posta: sinanoym@triosh.com


Yorum Ekle Yorumları Listele
59. Sayı önceki yazı 59. Sayı sonraki yazı
Geçmiş Zaman Olur ki Önceki Yazı Geçmiş Zaman Olur ki Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye