| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

Eğlence 01.08.2002 - netyorum.com / Sayı: 115


"Yanık"

Zencinin biri pasaportunu düşürüyor Türkiye sınırları içinde. Amerika'ya dönmesi gerekli ama bir türlü bulamıyor pasaportu. Adam kafayı yemek üzere.

Sonunda büyük bir kararlılıkla havaalanına gidiyor arada kaynarım, sırnaşırım birinin arkasından girerim diyor.

Derken giriyor içeriye. Etrafına bakınırken bir de ne görsün yerde bir pasaport. Hem de Amerikan pasaportu. Birisi düşürmüş. Adam tabii hayretler içerisinde kapıyor pasaportu tuvalete yöneliyor. Tuvalette pasaporta bir bakıyor, pasaport Leonardo Di Caprio'nun. Adam kararlı !!! Resmi söküp yerine kendi resmini koyuyor.

İşi biten zenci, Pass. Contr. kontuarlarına yöneliyor. Sıra ona geliyor adam da tabii pasaportu uzatıyor.

Şans bu ya kontuvardaki görevli Temel.

Temel biraz inceliyor pasaportu sonra Zenciye bakıyor, sonunda sol kontuvarda görevli olan Cemal'e sesleniyor.

- Yaw Çemal yaw !!!! Şu Titanic var ya batmış mıydı ? Yanmış mıydııııı ?? 

Not: Sayın Semra Güngör'e teşekkür ederiz.


"Rakamlar"

Öğretmen, ilkokula yeni başlayan miniklere sormuş; "Sayı saymayı bilen var mı?"

Hemen bir minik el kaldırmış; "Ben biliyorum öğretmenim. Babam bana öğretti".

- Ne güzel. Söyle bakalım, üçten sonra kaç gelir?

- Dört.

- Altıdan sonra kaç gelir?

- Yedi.

- Çok iyi. Baban iyi bir öğretmenmiş. Peki, ondan sonra kaç gelir?

- Vale 


"Şartlanınca"

Sekiz yaşındaki ufaklık sordu; "Baba, ben nereden geldim?"

Anne ile baba birbirlerine şöyle bir baktılar. Uzun zamandır kitap ve ansiklopedilerden bu tür bir soruda nasıl cevap vermeleri gerektiğini çalışmışlardı. Ufaklığı karşılarına alıp, kitaplardan de örnekler göstererek, insanların nasıl birbirlerine çekici geldiğini, aşık olduklarını, nasıl evlendiğini, nasıl çocuk sahibi olduklarını uzun uzun anlattılar.

Bütün bunların sonunda da arkalarına yaslanıp, memnun olmuş şekilde birbirlerine gülümsediler.

Baba sordu; "Sorunun yanıtını alabildin mi, eksik bir şey kaldı mı?"

Ufaklık yanıtladı; "Pek bir şey anlamadım. Arkadaşım kasabadan geldiğini söylemişti. Ben de nereden geldiğimi merak ettim?" 


"Evlatlık"

Uzun uzun ağaçların yer aldığı balta girmemiş bir ormanda minik bir kaplumbağa ağacın tepesine çıkmaya çalışıyormuş. Epeyce bir süre sonunda ağacın tepesine ulaşmayı başarmış. Ardından ayaklarını sallayarak kendisini boşluğa bırakmış ve yere çakılmış.

Kendisine geldikten sonra tekrar ağacın tepesine yavaş yavaş çıkmaya başlamış. Tepeye vardıktan sonra yine boşluğa atlama ve yere çakılma gerçekleşmiş. Ardından bir daha, bir daha, hep ağacın tepesine çıkış, kendini boşluğa bırakma ve yere çakılma.

Bir ağacın dalına tünemiş kuşlar kaplumbağanın çaresiz çabasını izlerken, dişi kuş yanındaki erkek arkadaşına dönerek; "Galiba, bu yavruya evlatlık olduğunu söylememizin zamanı geldi"


Yorum Ekle Yorumları Listele
115. Sayı önceki yazı 115. Sayı sonraki yazı
Eğlence Önceki Yazı Eğlence Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye