| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

Eğlence 09.08.2001 - netyorum.com / Sayı: 81


"En Güzel Yıllar"

Ünlü bir hatip, kalabalık bir topluluğun önüne çıkar. Hava çok sıcak olduğu için dinleyicilerin dikkatini toplamak zordur. Hatip konuşmasına şöyle başlar:

- Benim en güzel yıllarım bir kadının kolları arasında geçti ancak ne yazık ki bu kadın karım değildi.

Dinleyiciler bir anda şoka girerler ve dikkat kesilirler. Hatip devam eder:

- O kadın benim annemdi.

Dinleyiciler bu espri üzerine delice gülmeye başlarlar ve konuşma başarılı bir şekilde devam eder.

Konuşmayı izleyenlerden bir kişinin ertesi hafta bir başka şehirde konuşması gerekir. Konuşmasının başlangıcında dinlediği espriyi yaparak, dinleyicilerin beğenisini kazanmak ister. Ancak konuşmadan önceki gece arkadaşları ile biraz içtiği ve geç yattığı için sabah konuşmaya girerken başı hafif hafif ağrımaktadır.

Konuşmasına başlar; "Benim en güzel yıllarım bir kadının kolları arasında geçti ancak ne yazık ki bu kadın karım değildi" der.

Topluluk daha önce olduğu gibi çok şaşırır ve arkasından ne gelecek diye beklemeye başlar. Konuşmacı bir süre düşündükten sonra ne diyeceğini bulamaz ve "Ne yazık ki kim olduğunu hatırlamıyorum"


"Geleneksel"

Genç bir çift evlendikten sonra akrabaları akşam yemeğine çağırmaya karar verir. Bunun içinde irice bir tavuk alıp, pişirdikten sonra iç pilav ile ikram etmeye karar verirler. Bir gün önce genç kız yemeği hazırlarken, tavuğun hem baş kısmını hem de arka kısmını keserek tencereye koyar. Kocası bunu görünce, niçin iki tarafını da keserek tencereye koyduğunu sorar.

- Herhangi bir nedeni yok. Annemde aynı şekilde tavuğu hazırlardı. İstersen ona soralım, diye yanıtlar.

Genç kız annesini arar ve tavuğu niçin öyle hazırladığını sorar.

Anne; kendi annesinin de aynı şekilde hazırladığını, bunun kuşaktan kuşağa geldiğini söyler ve ben de merak ettim, anneannene sorsana, der.

Anneannesini arayan, genç kız, konuşmaları aktarır ve sorusunu sorar; "Tavuğu niçin öyle hazırlıyoruz?"

- Bendeki tencere ufak geldiği için iki taraftan kesmek zorunda kalmıştım.


"Pahalı Sevgili"

Geç saatte bardan çıkan Temel, yanında yeni tanıştığı sevgilisi ile Beyoğlu'nda yürümeye başlar. İthal malı pahalı iç çamaşırları satan bir mağazanın önünde dururlar. Sevgilisi, mağazanın vitrinini görünce cilveleşir; "Bunlardan istiyorum..."

Temel, lafı ikiletmeden cebinden kocaman bir tuğla çıkarır ve vitrine fırlatır. Vitrinden bir tomar çamaşır alıp, sevgilisine verir.

Yürümeye devam ederler. Kız, bu defa bir kürkçünün önünde durup, mankenin üzerindeki kürk'ü gösterir; "Onu da istiyorum..."

Temel, elini yine cebine atar, bir tuğla daha çıkarır ve vitrine fırlatır. Bir kaç dakika sonra kürk kızın sırtındadır.

Yürümeye devam ederler. Kız, bir kuyumcunun önünde durduklarında, vitrindeki zümrüt kolyeyi göstererek; "Onu da istiyorum..."

Temel, yine elini cebine atıp, bir tuğla parçası daha çıkarır, vitrine fırlatır. Ve sevgilisinin istediği zümrüt kolyeyi kendi elleriyle boynuna takar.

Yürürler, yürürler. Kız bir oto galerisinin önünde durur, bu kez. Son model otomobil'i göstererek ve de kırıtarak; "Onu da istiyorum..."

Temel öfkeyle kıza döner; "Eee, yeter artuk! Senun isteklerun pitmeyecek. Sanki penum tuğla fabrikam mı var sanaysun?"


"Doğru Zaman"

Eski tarihlerde kasabanın birindeki telefon santralını fabrikanın bekçisi her öğlen 12:00 gibi arayıp, saatin tam kaç olduğunu sorarmış.

Gel zaman git zaman epeyce bir süre geçmiş ve santral görevlisinin sabrı tükenmiş, her öğlen aynı soru ile karşılaşmaktan. Bir gün yine bekçi santralı aradığında, görevli; "Niçin her öğlen hemen hemen aynı saatlerde arayarak saatin tam kaç olduğunu öğrenmek istiyorsunuz?" diye sormuş.

- Ben fabrikanın bekçisiyim. Öğle paydosu borusunu tam vaktinde çalabilmek için arıyorum.

Santral görevlisi kıkırdamış; "Bu çok komik, bizde saatlerimizi fabrikanın öğle paydosu düdüğünü duyduğumuzda ayarlıyorduk."


"Çarpmadan Önce"

Adama araba çarpmış. Aslında çarpmamış da hafiften tamponu dokunmuş. Yanında da kurnaz bir avukat olan adama avukatı; "Çarpan araba son model Mercedes. Adam da çuvalla para vardır" demiş.

- Vekaletnameni ver, dava açalım, iyi para koparırız.

Almış vekaletnameyi, açmış davayı. Müvekkiline de hakimin karşısında nasıl durması gerektiğini anlatmış. Duruşma günü hakim, karşısında dimdik duran adama bakmış:

- Nedir şikayetin?

- Boynumu döndüremiyorum, belimi bükemiyorum, kaldım böyle.

Durum iyi. Provadakinin aynısı. Adam, baston yutmuş gibi duruyor. Ama hakim zeki, sormuş:

- Kazadan önce nasıl yapıyordun?

Adam, boynunu bir sağa bir sola çevirmiş. Öne eğilmiş, ellerini ayak parmaklarına değdirmiş, arkaya eğilip neredeyse topuklarına dokunmuş.


Yorum Ekle Yorumları Listele
81. Sayı önceki yazı 81. Sayı sonraki yazı
Eğlence Önceki Yazı Eğlence Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye