SERVİS ŞOFÖRÜ
Chicago'nun bir banliyösü olan
Belwood'daki Pusheck Caddesi'nin sonunda okul servisini beklemek
zorunda kaldığım yıllardan bu yana çok zaman geçti. Ama o yıllardan
bugün gibi anımsadığım çok özel bir gün vardır.
1963'ün baharıydı. St.Simeon's İlkokulu 2. sınıfa gidiyordum. Her
sabah, annem genellikle, fıstık ezmeli bir sandviç ve elmadan oluşan
öğle yemeğimi hazırlar ve bir kese kağıdına koyardı.
O özel günde, servisi beklediğim yere geldim ve o zamanlar sırt
çantası olmadığından, elde taşıdığım çantamı daha kolay
taşıyabilecek bir konuma getirebilmek için, öğle yemeği paketimi
yere koydum. Servis geliverince, yemeğimi orada unutup servise
bindim. Farkına vardığımda ise neredeyse okula varmıştık. Ağlamaya
başladım.
Adını unuttuğum servis şoförü: "Ne oldu?" diye sordu.
Bir çırpıda, yemeğimi unuttuğumu anlattım ona.
Omuzuma hafifçe vurdu ve: "Böyle şeyler için üzülme!" dedi.
Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim ve şüpheyle ona baktım. Ne
yapabilirdi ki?
Zil çaldı ve koşarak sınıfa girdim.
Son derste sınıfta yerlerimize oturmuştuk ki, okul sekreteri sınıfın
kapısında belirdi. Öğretmene kahverengi bir kese kağıdı uzattı.
Sekreter gidince, öğretmen elinde kese kağıdıyla bana doğru yürüdü.
Şaşkın bir ifadeyle: "Bu servis şoföründen sanaymış" dedi.
Annemin hazırladığı paket değildi. Ama yemek vakti yaklaşmış olduğu
için içine bakmaya gerek yoktu. Ne olursa olsun yiyecektim.
Bugün bile o paketin içindeki harika şeyleri anımsarım. Nefis bir
sosisli sandviç, bir portakal ve iki çikolata.
O zaman bazı şeylerin farkına varmamıştım. Sonra anladım ki servis
şoförü kendi yemeğini bana vermişti. Üniformalı küçük kızı ağlarken
görmüş ve onu mutlu etmek istemişti.
Ve 40 yıldır onun bu inceliğine minnettardım.
Joyce Schowalter
internet'ten çeviren: Doğugül
Kan
e-posta: gul_kan@hotmail.com
|