| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları


KELEBEKLER NEDEN SESSİZDİR?


 

Bir gün Tanrı, köyün birinde oturup dinlenirken bir yandan oynayan çocukları izliyordu. Çocuklar gülüşüp şarkı söylüyorlardı. Onları izlerken bir anda yüreğini bir hüzün kapladı. Kendi kendine:

"Bu çocuklar yaşlanacaklar. Derileri kırışacak, saçları beyazlayıp dişleri dökülecek. Genç avcıların kolları güçsüz kalacak. Bu genç ve güzel kızlar çirkinleşip şişmanlayacaklar. Neşeli çocukcağızlar kör, uyuz köpeklere dönecekler. Bu güzelim rengarenk sarı, kırmızı ve mor renkli çiçekler solacak, ağaçların yaprakları kuruyup dökülecekler. Şimdiden sararmaya başladılar bile" diye düşündü ve giderek daha çok üzüldü.

Mevsim sonbahardı. Soğuğu getirmesi, oyunları engellemesi ve yeşillikleri kurutmasıyla yaklaşan kış yüreğini iyiden iyiye burktu. Hava hala sıcaktı ve güneş parlıyordu. Tanrı, bir süre yerdeki ışık ve gölge oyunlarını izledi.

Rüzgar sararmış yaprakları oradan oraya savuruyordu. Gökyüzünün maviliğini ve kadınların yere serdiği öğütülmüş mısır tozlarının beyazlığını görür görmez, Tanrı'nın yüzünde aniden bir gülümseme belirdi:

"Bütün bu renkleri korumalıyım. Yüreğimi mutlu edecek bir şeyler yapacağım, çocukların bakıp eğlenecekleri bir şeyler."

Tanrı heybesini aldı ve içinden bir tutam güneş ışığı, gökyüzünden bir avuç dolu mavilik, mısır tozunun beyazı, oynayan çocukların gölgesi, güzel bir kızın saçlarının yeşili ile etrafındaki çiçeklerin kırmızı, mor ve turuncusunu toplayıp hepsini doldurmaya başladı. Sonradan heybenin içine kuşların ezgilerini de koydu.

Ardından çocukların oynamakta olduğu çimlerin üzerinde yürüdü:

"Çocuklar, minik çocuklar, bu sizin için" diyerek heybeyi çocuklara uzattı. "Heybeyi açın, içinde çok güzel şeyler var" dedi.

Çocuklar heybenin ağzını açar açmaz rengarenk onlarca, yüzlerce kelebek çıktı içinden ve çocukların başlarının etrafında dans edip saçlarına kondular. Bir çiçekten diğerine konmak için tekrar uçmaya başladılar. Bundan büyülenmiş olan çocuklar daha önce hiç bu kadar güzel bir şey görmediklerini söylediler. Kelebekler şarkı söylemeye başladıklarında çocuklar neşe içinde dinlediler. Bunun üzerine ötücü bir kuş uçarak geldi ve Tanrı'nın omzuna kondu:

"Bu yeni şirin canlılara bizim ezgilerimizi vermen hiç de doğru değil. Oysa sen bizi yaratırken her kuşun kendi şarkısının olacağını söylemiştin. Şimdi ise verdiğin bütün sözleri bozuyorsun.Yeni yarattıklarına verdiğin gökkuşağı renkleri yetmiyor mu?" diyerek Tanrı'ya sitem etti.

"Haklısın" dedi Tanrı "Her kuşa bir şarkı armağan ettim. Size ait olan bir şeyi başkasına vermemeliydim."

Bunun üzerine Tanrı kelebeklere bahsettiği şarkıları geri aldı. Kelebeklerin sessiz olmaları da bu yüzdendir.
 
 

Dahlia - 14.3.2003

 

Yorum Ekle Yorumları Listele
126. Sayı önceki yazı 126. Sayı sonraki yazı
Dostluk ve Sevgi Önceki Yazı Dostluk ve Sevgi Sonraki Yazı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye