|
"TV Radyo Dünyası" 05.07.2001 Niyazi Nişancık - netyorum.com / Sayı: 78
HI - FI
İngilizce High-Fidelity (Yüksek Sadakat) kelimelerinin
kısaltması olan HI-FI, hatalı kullanımı nedeniyle, günümüzde gerçek anlamını
yitirmektedir. Alman DIN 45500 standardına göre saptanan standard değerler ile
HI-FI, insan kulağına gerçeğine en yakın biçimde ses ve müziğin ulaştırılması
amacına yönelikdir. Öte yandan %0,01 Harmonik Distorsiyon ve 500kHz'e kadar
çıkan üst frekans sınırı gibi teknik başarıların uygulanmasıyla da gereksiz bir
şekilde abartılmaktadır. Halbuki, insan kulağı %1'lik Harmonik Distorsiyonu ve
16kHz'den yukarı sesleri algılayamadığından, yukarıda belirtilen özellikler
tümüyle özenti ve lüksten öte bir anlam taşımamaktadır.
Amerikan standartları, elektronik cihaz yapımcılarının isteklerine uygun olarak
düzenlendiklerinden, yapımcıların isteklerinden çok kullanıcılara önem veren
Alman DIN standartları HI-FI kavramının kötüye kullanılmasına bir engel
oluşturmaktadır. Bunlara rağmen, standartlar ile, günümüz teknolojisi sayesinde
ulaşılan yüksek kalite arasında oldukça büyük farklılıklar vardır ve
yapımcıların ortaya attıkları bu ileri düzeydeki teknik özellikler tüketimi
körüklemek amacıyla kötüye kullanılmaktadır.
Örneğin, DIN standartlarına göre bir mikrofon 250Hz-8kHz band aralığında < %1,
bir amplifikatör (kuvvetlendirici) 40Hz-12,5kHz aralığında <%1 ve bir hoparlör
250Hz-1 kHz aralığında %3 ile 2kHz'den yukarıda %1 Harmonik Distorsiyon içere
bileceği belirtilmiştir. Buna göre %0,01'lik bir Harmonik Distorsiyonun ne
derece lüks olduğu görülmektedir.
Amplifikatörün, HI-FI bir sistemin kalbi olarak kabul edilmesi doğaldır. Ancak
bu sistemin çalıştırdığı hoparlörler, eğer %10'luk bir Harmonik Distorsiyon
oluşturuyorsa, amplifikatörün kendi harmonik distorsiyonunun %1 hatta %0,01
kadar olması tümüyle anlamsız kalır. Teyp, pikap, hoparlörler ve insan kulağı 12
ya da l6kHz'de ümitsiz çabalar göstermeye başlamışken, amplifikatörün frekans
karakteristiğinin 100kHz'e kadar düzgün olmasının ne anlamı kalır ? Ayrıca, bu
derece geniş bir frekans bandı, yüksek frekanslı osilasyonlara da neden
olabileceğinden, anlamsızlığının yanı sıra olumsuzluğu da söz konusudur.
Hatta, bu tür birçok amplifikatör radyo yayınlarını da alabildiğinden, sevimsiz
sonuçlara da neden olabilmektedir. Bu durumu önlemek için, yüksek frekansları
yok edecek şekilde kondansatörler devreye eklenecektir. Öte yandan, 20kHz'lik
bir kare dalganın, şekli bozulmadan iletilmesi için, amplifikatörün geniş bir
frekans aralığına sahip olması fikri çok yaygındır. Osiloskopla yapılan böyle
bir gösteri çok etkileyicidir ve amplifikatörün kalitesinden şüphe edilemez. Ama
ne yazık ki hoparlörler kare dalgayı sinüse çevirirler. Ayrıca eğer hoparlör
kare dalgayı verebilseydi bile insan kulağı yalnızca bunun ana tonunu yani
20kHz'lik sinüs dalgasını algılayabilirdi.
Sıçrama etkisi ya da sıçrama karakteristiğinin (Transient-Responce) düzgün
olması için, 100 kHz'lik bir band genişliğinin gerekli olduğu söylenir.
Transient-Responce bir işaretin tepe noktasının izlenmesi için geçen süredir.
Fakat hoparlör(erin tümü, bir tepe noktasından diğer tepe noktasına geçebilmek
için en kötü amplifikatörden daha uzun bir süreye gerek gösterirler.
Amplifikatörlerin frekans karakteristiğini 30Hz'in altında doğrusal (linear)
tutma çabası da çok gereksiz bir uğraşıdır. Çünkü hoparlörden, bu kadar alçak
frekanstı bir sesi, kulakta yeterli bir etki uyandırabilecek şekilde elde etmek,
maliyeti frekans düşmesinin karesi ile doğru orantılı alarak yükselttiğinden,
fiyatı hemen hemen ödenemeyecek kadar büyük bir iştir.
Frekans alt sınırını 30Hz'den 25Hz'e indirmenin maliyeti, bir amplifikatör için
yalnızca gerekli büyüklükte bir çıkış kondansatörünün fiyatına eşit olmasına
rağmen, aynı sonucu hoparlörde de elde etmek, küçük bir servet harcamakla
gerçek(eştirilebilir.
Ayrıca, böyle düşük tonlu sesleri 50m3 hacimli bir oturma odasında elde etmek
için boşuna uğraşmamanızı da öneririz. Örneğin, bir piyanonun alt oktavlarını
gerçeğe yakın olarak dinlemek için, 60Hz'lik bir frekans alt sınırının çok
yetersiz olduğunu kabul ediyoruz ama, küçük bir odada piyanonun kendi orijinal
sesleri bile gereği gibi çıkmaz. Elektronikçilerin pek bilmediği bazı akustik
kurallar vardır. Elektronikçilerin müthiş başarılar diye sundukları
karakteristikleri, akustikten anlayanlar, yalnızca acımsar bir küçümseme ile
karşılarlar.
Hoparlörlerden çıkan seslerle, odada oluşan duran dalgalar, en düşük değerli
frekansların, duvar yakınlarında en kuvvetli olarak oluşmasına neden olurlar.
Bir hoparlörü, odanın bir köşesine koyar ve siz de odanın diğer köşesinde
dinlerseniz 6dB kadar bir kazanç elde edersiniz.
Niyazi Nişancık
Cine5 Teknik Yönetmen
e- posta:
nnisancik@multicanal.com.tr veya
nnisancik@yahoo.com
http://www.sayisaltv.com
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|