| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

15.03.2001 Yalçın Altın - netyorum.com / Sayı: 62

SANAL BİR AŞK

Merhaba onbeş günlük bir ayrılıktan sonra yine beraberiz. Öncelikle yeni bitirmiş olduğumuz mübarek Kurban Bayramınızı kutlarım. Bir çoğumuz internete bağlandığımızda web sitelerinde dolaştığımız kadar chat de yapıyoruz. İşte bu hafta size bir öykü anlatacağım bir aşk öyküsü. Eminim bir çoğumuzun başından böyle bir sanal aşk geçmiştir. Sadece kelimelerle karşısındaki insanı görmeden aşık olan, tutkuyla bağlanılan sevgiler olmuştur ve hala da olmaya devam etmektedir. Ama ya karşımızdaki kişi hiç ummadığımız bir kişiyse. İşte bu hikaye öyle bir aşk hikayesi.

Birbirlerini severek evlenmişlerdi. Altı yıllık birliktelikleri evlilikle noktalanmıştı.Yedi yıldır da evli idiler. İki yaşındaki kızları ile mutlu idiler. Aslında kadın mutluluk rolünü oynuyordu, yaşadığı hayat onu boğuyordu. Sanki içinde bir saatli bomba vardı ve patlasa herkesi yakacaktı. Mutsuzdu ama nedenini bir türlü bilemiyordu. Üniversiteyi bitirdikten sonra bir süre çalışmış ama kocasının farklı yerlere çıkan tayinleri yüzünden sürekli bir işi olamamıştı. Mimardı ama üç yıldır evde oturuyor, evde geçen her günü hayatından koparılmış bir boş sayfa olarak görüyor, yaşadığı hiçbir şey onu mutlu edemiyordu. Kocası dersen bir dediğini iki etmiyordu. Hayatta isteyebileceği her şey onunken kısacası mutlu olması gerekirken, her şeye sahipken, o mutsuzdu.

Yağmurlu boğucu bir gün, elinden okuduğu kitabı bıraktı. Gidip kendine bir kahve yaptı ve gözü o anda kocasının işi için kullandığı bilgisayara erişti. Geçen gün okuduğu köşe yazısını hatırladı; "internette chat". Yalnızdı, yeni taşındıkları bu şehirde üniversiteden tanıdığı eski bir dostundan başka kimseyi tanımıyordu. Sohbet edecek birkaç kişiyi bulabilirdi belki. Bilgisayarın başına oturdu. Kahvesini ağır ağır yudumlarken, internette gezinmeye başladı. Arada havadan sudan muhabbetlerde yapıyordu chat odalarında. Zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varamıyordu. Sonra gelen bir mesajı açtı.

Mesajda; "Hayatın ucundan tutmayın, tam boğazına yapışın yazıyordu".

Dondu kaldı kadın. Hayatın ucundan çok kuvvetsizce, isteksiz ve ne kadar kolay kaybedecek şekilde tutuğunu o an fark etti. Hayatın ümüğüne yapışacak gücü yoktu ki. Altan'la o gün tanıştılar. Altan da onun gibi evli idi ve bir kızı vardı. Kadın Altan'la yazışırken dünyayı unutuyor, Altan'la uyuyor, Altan'la uyanıyor, hiç tanımadığı bu adamı bir dakika bile aklından çıkaramıyordu. Bir adam nasıl bu kadar zarif olabilirdi. Her seferinde bilgisayarını açtığında bir demet gül buluyordu yollanmış ve günaydın mutlu bir gün olsun güneş senin için doğsun yazıyordu güllerin arasına sıkıştırılmış kartla. Altan ne yaş günü unutuyordu, ne yılbaşında kart atmayı, zaten her sabah kadın değişik bir kartı görme coşkusu ile koşuyordu bilgisayarına. Artık Altan soluyor, Altan yudumluyordu. Yüzünü hiç görmediği bu adama delicesine aşık olmuştu ne yapıyordu kadın? Med cezir gibi ne yaptığını sorgulayan duygularla bir gidip bir geliyordu. Adam evli idi, kadın da. Birer çocukları vardı. Üstelik kadın büyük bir aşkla olmasa da büyük bir sadakatla kocasını seviyordu. İki kişi sevilebiliyormuş demek birbirine benzer ama bir o kadar farklı duygularla diye düşündü bir an, sonra toparladı kendini. Açmamalıydı artık bilgisayarını.

Bu şekilde noktalanmalıydı bu aşk. Doğru olan bu idi. Açıklayacaktı bunu Altan'a ve hoşçakal diyecekti. Kocamı seviyorum bu peri masalı bitmeli yoksa biz biteceğiz diyecekti.

Altan gene bir demet kırmızı gül yollamıştı, üzerine, "Yarın sevgililer günü. Seni Yakamoz'da bir demet gerçek gülle bekleyeceğim, saat 13.30'da sevgilim" yazmıştı.

Kadın uzun süre dondu kaldı ve bilgisayar ekranına öylece baktı. Sonra yazmaya başladı, gözlerinden akan yaşlar sel olmuştu.

"Sevgili Altan, yarın ne Yakamoz'da olacağım, ne de senin güllerini alacağım. Biz yıllar önce yaptığımız seçimleri yaşıyoruz. Seni sevmedim diyemem ama onüç yılımı verdiğim sevgimi de bitiremem. Aradığımız bir heyecandı. Bunu yaşadık aşk adı altında. Her şey çok güzeldi ama bir sonu vardı, bitti. Hoşçakal. Gitmeden önce söz veriyorum ucundan tutmayacağım hayatın, tam boğazına sarılacağım. Hoşçakal canım".

Bütün gece uyumadı kadın. Kocası, ondaki bu garipliği fark ediyordu. "Sevgililer gününü evde geçirelim" demişti kocasına ama kocası ısrarla dışarı çıkmak istiyordu. Direnecek gücü yoktu kadının. Gidip giyindi. Kızlarını bir arkadaşlarına bırakıp yemeğe çıktılar.

Yol boyunca pek konuşmadılar. Zaten son üç aydır çok az konuşuyorlardı. Altan'la tanışalı üç ay olmuştu demek. Gidip deniz kenarında bir balık restoranına oturdular. Yemeklerini ısmarladılar.

Şaraplarını yudumlarken adam "sevgililerin en güzeline" diyerek bir küçük kutu uzattı.

Kadın çok şaşırmıştı. Kocası uzun zamandır hediye almayı bırak, önemli günleri bile hatırlamıyordu oysa. Şaşkınlıkla kutuyu açtı. İçinden çıkan yüzüğü parmağına geçirdiğinde gözleri dolmuştu.

Tam o sırada garsonun uzattığı kırmızı bir demet gülle irkildi. Kartın üzerinde; "Boğazına yapıştığımız bu hayatı sonsuza kadar birlikte geçirelim sevgilim. Seni Yakamoz'a getiremedim ama onüç yıl sonra gene kendime aşık ettim. Altan yani kocan Turgay".

Kadın gözlerinden süzülen yaşlarına engel olamadı bu sefer. Artık hüzünden değil mutluluktan ağlıyordu. Onüç yıl sonra kocasına tekrar aşık olmuştu.

İşte sevgili arkadaşlar hikayemiz mutlu bir şekilde son buluyor. Diyeceğim o ki; internette sohbet odalarında sohbet ederken böyle bir duyguya kapılırsanız lütfen bu hikayeyi hatırlayın. Sevgiyi lütfen uzaklarda aramayın.

Haftaya görüşmek umuduyla, sevgi ile kalın.

Yalçın Altın
e- posta: yaltin@hotmail.com 


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
62. Sayı önceki yazı 62. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye