|
17.01.2006 A. Vahap Ergüven - netyorum.com / Sayı: 167
ÇEK GİT İŞİNE SONBAHAR SEVMEM BEN SENİ...
Sonbaharın yüzünü gösterdiği gün, bu gün, hüzün kapının önünde, yürekler
taşınıyor başka iklimlere, soğuk gülümsüyor bana kapının aralığından, ben ise
suskun ve teslim olmuşçasına içine kapanık, halim içler acısı, ağılıyor bana
yoksuzluğun suskun süvarisi, halimden habersiz, gözleri bana dikili, sihirli cümlelerin
dudaklarımdan yuvarlanmasını bekleyecek kadar süresi var. Ben ise çaresiz halimden ve
kendime olan güvenimden bitap düşmüşüm gamzelerime dökülen ıslak bir damlayla
cevap vermeye çalıştım. Anladı acılarımın hayra alamet olmadığını, içimde boğulduğumu,
nefesimin tükendiğini, ayaklarımın beni taşıdığına pişman olduğunu, gözlerimin
çöktüğünü anladı. Bir damla yaşta onun acıdan mayalanmış kırış kırış yanağına
süzüldü.
Ben kendimi dünyama hapis etmişim. Başarısızlıkların baş mimarı, umudunu yitirmiş,
öyle dışardan bakmayın güçlü göründüğüme, yaşanacak bunca güzellikleri tanımadan,
kaçamak bakışlarla dünyaya süzülen ürkek martılardan farksız değilim. Süvari
bana ağlamakta haksız da değilmiş. O anladı güneşe açacak penceremin olmadığını,
soğuk ve ayaza teslim olduğumu, hanesinde sonu olmayan yolların kesiştiği,
olumsuzlukların tepesinde olan sonbahar da bunlardan biri, misafirim olacakmış kaç ay,
ben sevmem onu yüzsüzlük olmasın diye dışarıya da atamam, babamdan gördüğüme
saygısızlık olur yoksa affı olmazmış misafire saygısızlığın...
Oysa hasılatı en fazla olan ay, bolluk ve bereketi de fazlaymış ekinden anlayanlar
derler bunu, oysa sarartarak döktüğü yaprakların içinde can çekiştiğimi, huysuzluğumu
sebebiyet verdiğini nerden anlayacaklar. Ben yeşile düşkünüm, severim, büyütürüm
içimde ve en güzel köşelerimde. Çek git işine, rüzgarlarını ve yağmurlarını
salma üstüme, ben baharın ilkini seviyorum, börttü böceklerini, buram buram çiçeklerini,
aşka davet edem havasını seninle işim olmaz sonbahar, seninle işim olmaz.
Kimseye anlatamadım ikliminden neler çektiğimi, yapraklarını rüzgarıyla peşimde
dolaştığını, takibine aldığı ben, üzüntümden, yapraklarından yastık ve döşek
yapan varoşların yoksul ailelerinden habersizim. Çiy ürpertidir, kırağı belirtidir
en verimsiz iklime....
Baş başayız yoksulluğun hasret kokan süvarisi, sen ve ben ayrılmayız, baş ucumdasın
her zaman ki gibi anlat şimdi. Zamanın da sınırlı değil, sen güneşi ve parlak aşklarını
anlatırsın bilirim. O sefil halinle o güzellikleri görebiliyorsun, akşamlarında başını
göğe dikerek sayabiliyorsun yıldızlarını, okşayabilirisin gündüzün yumuşak
maviliğini, kucaklayabilirsin günün berrak sıcaklığını, senin benden farkın, yürekten
seversin acıları ve aşkları, düşünmeksizin peşinde koşarsın, benim korkaklığım
yok sende, başarısız olma endişemiz de farklı. Senin kocaman yüreğin var. Cesaret
ve mertlikle donanmış bedenini hangi iklimin, hangi yeli, hangi soğuğu sindirebilir.
Kocaman adamsın, cesur ve delikanlı.....
Kimseye anlatamadım, süvariye de, korkularımı içime gömdüm. Mevsim sonbahar hüzün
yaprakları sokaklarda, cadde sessiz, gün soğuk, yağmurlar çıldırmış
dengesizlikte, utanç verici rezalet akar kaldırımlara, bir süvari çocuk daha can
verir. Sığınaksız ve kimsesiz...
Sevmem seni sonbahar çek git işine, salma üstüme yapraklarını, rüzgarını ve yağmurlarını....Çek
git işine..Sevmem seni...
A.Vahap Ergüven
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın
organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir.
Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link
verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.) |
|