| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

22.12.2005 Cemal Aksu - netyorum.com / Sayı: 166

KULLANMASINI BİLENE

Eğer boş vakti olan ve bu vakitleri genelde kitap okuyarak geçiren biriyseniz, asıl adı Fiyodor Mihayloviç Dostoyevski olan ünlü yazar Dostoyevski’yi bilirsiniz. Yazarımız nedendir bilinmez, tarihte önemli izler bırakan ve çoğu insanın hayatına yön veren kitaplarında tam adını kullanmak yerine sadece soy adını (Dostoyevski) kullanır. Tabi neden adını tam olarak kullanmadığı bizleri pek fazla ilgilendirmiyor.

Konuyu nereye bağlayacağımı merak ettiğinize eminim. Neyse ben klasik olarak uyumadan önce bir kaç sayfa olsa bile kitap okuyan biriyim. Geçen akşam yine yatmadan önce elime geçen kitaplardan birinin sayfaları arasında dalmışım. Ne okuduğumu kısaca özetliyeyim...

Bu arada başlıkla ne alakası olduğunu ve sonunda ne çıkacağını merak ettiğinizi düşünerek elimden geldiğince kısa tutmaya çalışacağım.

“Genç delikanlı, yolda gördüğü kalabalığa merakla yaklaşır. Kalabalığın yanına geldiğinde, çift ata koşturulan asilzadelerin bindiği bir at arabasının yaşlı bir adamı ezdiğini görür. Kalabalığı oluşturan vatandaşların yaşlı adama yardım etmek yerine arabacıyı polisten kurtarmaya çalıştığını görünce konuşulanları dinlemeye başlar. Arabacı yeminler ederek, adamın yola çıktığını ve üstüne gelen arabayı gördüğü halde kaçmadığını söyler. Bu sırada atları durdurmaya çalıştığını fakat atların yaşlı adamın bahrışlarından ürküp durmadığını da sözlerine ekler. Çevredeki vatandaşlarda arabacının dediklerini onaylarlar. Genç delikanlı arabanın tanınmış birine ait olduğunu ve vatandaşların kendi menfaatleri için arabacıyı savunduklarını düşünür. Fakat arabacı zaten doğruyu söylemektedir.”

Yani sarhoş ve yaşlı olan adam yolun ortasında durmuş ve arabacının atları durdurmaya çalışmasına ve adama yoldan çekilmesi için bağırmasına rağmen kaza meydana gelmiştir...

Dediğim gibi bunu geçtiğimiz gecelerden birinde, uyumadan önce elime geçen Dostoyevski’nin belkide en çok beğendiğim eseri olan “Suç ve Ceza” adlı kitabında okudum. Kitap 1866 yılında basılmış. Yani o yıllarda bile trafik kazaları meydana geliyormuş. Ama olaya farklı bir açıdan bakıp, başka bir boyut kazandırdım. Yazarımızın anlattığına göre ezilen yaşlı adam sarhoşmuş. Arabacı ise gayet akıllı ve işini iyi yaptığını söyleyen bir adam. Üstelik arabacı atları durdurmaya çalışmış fakat atlar durmamış...

Bin sekizyüzlü yıllar ile bu zaman arasında ne gibi farklılıklar olabilir?

Bir bakalım, kitapta ezilen adam oldukça yaşlı ve sarhoş bir ihtiyar.

Günümüzde meydana gelen aynı olayı ele alıp konuyu araştıracak olursak, trafikte yaya olan kişilerin alkollü olmayan kişiler olduğunu görebilmemiz mümkün.

Bunun yanı sıra, arabacı gayet akıllı, işini iyi yaptığını söyleyen bir adam... Günümüzde ise alkollü araç kullanımı kaza nedenlerinin en başında geliyor. Gazetelerde yayınlanan klasik başlıklardan bir kaçını buraya yazabilirim. “Alkol can aldı”, “yine alkol, yine kaza”, alkol kötü son getirdi” buna benzer bir sürü haber başlığı görebilmenizde malesef günümüzde mümkün. Üstelik geçmişte yani bin sekizyüzlü yıllarda, arabaları atlara koşarak kullanan adamalr varmış ve atlar dur dendiğinde durmuyorlarmış. Yani karşınıza biri çıksa, kaderiniz önünüzdeki iki ata bağlı. Ama günümüzde bunun yerini fren pedalları almış. Bastığınız anda durabilmeniz mümkün. Tabi hız seviyesini aşmamışsanız. Şimdi şöyel bir bakıyorum da, geçmişten bu güne doğru. Her şey benliğini tam zıttına teslim etmiş. Yani tarih karşısındaki tarafından mağlub edilmiş ve edilmeye devam ediyor. Şimdi sizler artık çok araba olduğunu ve eskisi gibi yavaş gitmenin doğru olmadığını söyleyeceksiniz. Sizde haklısınız tabi ama bence bu düzen sadece trafik terörüyle değil, her yönüyle hızla bozulmaya devam ediyor. Tarih kendini hızla gelişen teknolojinin eline bırakmış. Aslında teknolojinin her ürünü insan hayatını yok etmek değil, kolaylaştırmak için yapılır. Yani teknoloji gerekli bir şeydir ama kullanmasını bilene...

Yüzünüzden tebessüm eksik olamsın...

Cemal Aksu
e-posta:cemalaksu85@mynet.com


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
166. Sayı önceki yazı 166. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı Yazarın Sonraki Yazısı
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2006 İstanbul-Türkiye