|
06.12.2005 Ebru Altın - netyorum.com / Sayı: 165
ROTALAR ALANYA'YA ÇEVRİLSİN
Akdeniz akşamları bir başka oluyorrrrrrr. Hele birde aylardan Temmuz ise bir başka
diye boş yere dememişler öyle değil mi? O halde ne duruyoruz hep birlikte rüya kent
Alanya’ya kısa bir yolculuk yapalım… Bakarsınız bu rüyaya hepimiz inanır ve
burasının şaşalı yaşamı karşısında kaybolur gideriz… Ehhh hadi bakalım
kaptanlar rotamızı Alanya’ya çeviriyoruz öyleyse…
****
Hadi tabu tarzında bir oyun oynayalım… Ben size kelimeyi vereyim sizde
uygun olan bir kelimeyle ekibinize anlatmaya çalışın. Bu sıcak günlerde böyle eğlenceli
bir oyuna var mısınız? Hep bir ağızdan ewetttttt diyorsanız eğer vakit geçirmeden
hemen ilk kelimenizi veriyorum… Alanya… Hadi bakalım bunu nasıl anlatacaksınız çok
merak ediyorum… Ukalaca tavırlarla bundan kolay ne var ki mi diyorsunuz yoksa sizde…
nedir peki Alanya’yı en uygun anlatacak kelime… Deniz, güneş ve kum… Kısaca plaj
kent ne olacak başka der gibi gözümün içine bakmayınız lütfen. Tamam kabul yine
yenildim… Oyun sizin…
Madem ki gündemimizin gezelim görelim bölümünde Alanya yer almakta bizde bu eşsiz
turistik beldemizle ilgili bildiklerimizi sizlerle paylaşalım. Ayrıca sizler için
bizzat gidip gördüm oraları. Öyle kuru sıkı atmıyorum yani. Yalnız tam anlamıyla
gezip gördüğüm bu güzel yerleri sizlere anlatmaya başlamadan önce işten güçten
vakit bulduğunuz bir zamanda mutlaka gidin görün ve o doğa güzelliklerine bir kez de
siz aşık olun derim… Benden söylemesi gerisi sizin güzel keyfinize kalmış bir şey.
Bilmem anlatabildim mi?
Yukarıda da değindiğim gibi buraya gelenlerin önceliği, güneş, deniz ve eğlence…
Zaten Alanya’da bu beklentiyi fazlasıyla karşılayabilecek nitelikte özelliklere
sahip konumda. Deniz kuşları(!) içinde ideal bir yer çünkü burada Mayıs ayından
yaklaşık Kasım ayının sonlarına kadar denize rahatlıkla girilebiliyor. Ee su soğuk
olmuyor mu diye soranlarınız varsa eğer onlarında bu sorularına hemen cevap verelim…
Burada hava sıcaklığı ortalama 28, deniz suyu sıcaklığıysa 26 derece civarlarında
seyrediyor.
Siz siz olun buraya geleceğiniz dönemi çok iyi seçin. Bizim gibi pastırma sıcaklarının
yaşandığı Ağustos ayında gelirseniz kavrulursunuz alim Allah. Sonra söylemedi
demeyin. Ama olsun ben pastırma sıcağı falan nedir bilmem, oraların en kalabalık
olduğu dönemlerde mekanlara akmam gerek diyenlerdenseniz o zaman benden günah gitti…
Gerçi bu sıcaklarda da merak etmeyin imdadınıza Pınar Başındaki Dim Çayı yetişecektir.
Bu Dim Çayı dediğim yer, sıfır nem oranına sahip olduğundan Akdeniz’in o bunaltıcı
havasından bir an için kurtulmanızı sağlayacak niteliktedir. Tabii sayılabilecek özellikleri
yalnızca bunlarla sınırlı değil. Ayaklarınız suda iken özel sosu ile hazırlanıp
getirilen leziz alabalıklarınızı da yiyebilir, çınar ağaçlarının gölgesinde de
yorgunluğunuzu alabilirsiniz. Belki de belli mi olur bizim gibi hımbıl hımbıl bronzlaşma
uğruna şezlonglarda konuşlanmaz kendinizi çayın soğuk sularına bırakırsınız…
Dim çayı boyunca dere yatağına su içine yerleştirilmiş bir çok masa, bungolow tarzında
yapılara sıkça rastlarsanız şaşırmayın. Çünkü burasının genel özelliği
zaten bu tarz bir tesisten oluşmuş olmasıdır. Düşünsenize ayaklarınızın altından
buz gibi sular akıp geçerken siz sevdiklerinizde güzel vakitler geçirerek eğlencenize
renk katıyorsunuz. Burada daha çok turistlerin ilgi gösterdiği binicilik ve rafting
faaliyetlerinde bulunan birde kulüp bulunmakta. Dediğim gibi Türklerin pek ilgi gösterdiğini
görmedim ama yabancılar deli ilgili bu kulüple… Dim çayına kadar hazır gelmişken
burada da konaklayalım diye düşünüyorsanız eğer düşük kapasiteli bazı
pansiyonlar sizin bu isteğinize hemen cevap veriyor. Ancak kendinize ait bir aracınız
yoksa akşam eğlence mekanlarına gitmeniz işinizi zorlaştırabilir. O yüzden günü
birlik takılıp geri dönmekte yarar var…
Gelelim bu cennet vatanını simgeleyen sembole… Hani her ilin kendine özgü belirli
bir sembolü vardır ya Alanya’nın da sembolü limana hakim olan Kızılkule… Beş
katlı kulenin giriş katında Selçuklu eserleri üzerine çok başarılı bir sergi var.
Kulenin, her biri oldukça yüksek 87 merdivenini tırmanırsanız, en üstteki terastan
Alanya’yı farklı açılardan görebilirsiniz. Kule her gün 09.00-12.00 ve 13.00-19.00
saatleri arasında hizmet vermekte…
Buralara kadar gelmişken mağaralarından bahsetmekte olmaz değil mi ama… Liman
boyunca sıralanan teknelerin tur güzergahlarında harbiden insanı hayrete düşürecek
güzellikte mağaralar bulunmakta. Bölgede korsan hakimiyetinin hüküm sürdüğü dönemde,
korsanlar bugün Korsan Mağarası olarak bilinen bu mağarada saklanır ve gasp ettikleri
malları buradan kaleye taşırlarmış. Anlayacağınız hortumlama o dönemden günümüze
yerleşmiş bir olgu…:) Bu mağaranın bir diğer özelliği de kaçak teknelerin ağzından
girebiliyor oluşu… Neyse yarımadanın uç noktası ise Cilvarda Burnu. Buradan kaleyi
ve ileride harap durumda bir manastır ile eski bir darphaneyi görebilirsiniz. Aşıklar
mağarası ise teknelerin meşhur durağı niteliğini taşımakta. Yalnız buraya
teknelerin girmesi uygun değil ancak demir atabiliyorlar… Bunun yanı sıra birde
Fosforlu mağara bulunmakta. Fakat biz oraya gitmediğimiz için tam olarak ne gibi özellikleri
olduğunu bilmiyorum.
Alanya’da göz alabildiğince uzanan plajlarda bulunmakta. Bunların en ünlüsü ve güzeli
de elbetteki Kleopatra Plajı… Çok önceden okuduğum bir mitoloji kitabında Kleopatra
Plajından şu şekilde bahsediliyordu. Kleopatra rivayete göre burada sevgilisi ile kalırken
yüzmek için 40 basamaklı bir merdivenden plaja inermiş. Buraya özel olarak kum
getirdikleri için giriş ve çıkışlarda sıkı güvenlik önemleriyle karşılaşıyorsunuz.
Nedir kardeşim alt tarafı kum deyip geçmeyin. Çünkü buradaki kumun diğer bir özelliği
de yakılabiliyor oluşu…
Bu arada unutmadan su sporları meraklıları içinde değişik alternatifler bulunmakta…
Parasailing, jet ski, su kayağı, banana vs… aklıma gelenlerden yalnızca birkaçı…
Alışveriş yapmak isteyenlere gelince… Açıkçası buralardan hediyelik eşya almak
pek akıl sırrı değil. Çünkü fahiş rakamlara olmayacak şeyler satıyorlar. Kaldı
ki oyuncak bir eşekle fotoğraf çektirmek bile 5 cent. Gerisini varın siz düşünün.
Yiyeceklerinizi de isterseniz Cuma günleri kurulan halk pazarından yada marketlerden
yiyeceğiniz ölçülerde azar azar alabilirsiniz. Tercihinizi halk pazarından yana
yapacaksanız eğer bu konuda size hemen küçük bir tüyo vermek istiyorum. Pazar alanına
girdiğiniz andan itibaren Türk olduğunuzu konuşarak belli edin. Fiyatlar o zaman Türk
işi indirime giriyor. Zira beni öyle turist zannedip kaç kere kazıklamaya kalktılar
ama yemezler. Bende öyle kazıklanacak göz var mı hıh :)) güleyim bari…
Gelelim olayın eğlence kısmına... Havanın kararmasıyla birlikte başlayan dolu
dizgin eğlence günün ilk saatlerine kadar sürüyor. Hem de hiç durmaksızın… Dans
edenler, içenler, birbirleriyle yeni yeni arkadaşlıklar kuranlara rastlamak burada çok
doğal. Tek tüfek olarak eğlenmeye gittiyseniz yada kız kıza da olsa hiç fark etmez gözünüze
hoş gelen çocuklarla kesişmek serbest. Kesin kesebildiğiniz kadar… Nasılsa
tatildesiniz tadını doyasıya çıkartmanız sizin için en yararlısı olacaktır…
Sevgiliniz mi aman canım boş verin nasılsa siz yokken oda başkalarıyla ilgileniyordur…
:)
Sonuç itibariyle uzun lafın kısası gezip görmüş birisi olaraktan buraya
gitmediyseniz eğer: ısrarla gitmenizi öneririm. Yoksa gerçekten çok şey kaçırmış
olacaksınız… Hepinize bol tatiller….
Ebru Altın
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın
organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir.
Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link
verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.) |
|