| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

06.12.2005 Dr. Abidin Sönmez - netyorum.com / Sayı: 165

İŞYERİNDE ETKİN ELEŞTİRİ (1)

Eleştirmek dendiğinde çoğumuzun aklına “bir yanlışı bildirmek” gelir. Bu algılama günlük yaşamda yerleşmiş, genel kabul görmüş durumda. Oysa sözlük anlamı ile eleştirmek, özetle, “yapılan bir işin doğru ve yanlış yönlerini değerlendirmek”.

Sözlüklerle günlük yaşam bir gün, bir şekilde buluşacak elbette. Bu yazımızda ve -aynı konudaki- diğer yazılarımızda eleştiri, ”bir yanlışı bildirme eylemi” olarak ele alınacak.

Bir yanlışı, sahibine doğru biçimde bildirmenin çok sayıda kuralı var. İşyerindeki iletişim tıkanmalarının birçoğunda sebep, insanların bu kurallara yeterince uymaması.

Eleştiri iki taraf arasında yapılan bir görüşme. Eleştiri yönelten kişinin (özne) karşı tarafa (kurban) yaptığı bir yanlışı bildirdiği iletişim ortamı. Eleştirilen tarafa kurban dememizin nedeni eylemin bir saldırı olması. Haklılık ve doğruluk düzeyi ne olursa olsun, ne kadar güzel sözcüklerle yapılırsa yapılsın, iki insan arasındaki iletişimde her eleştiri bir saldırıdır. Eleştirilen kişi ise saldırıya uğrayan kurban. Her kurbanın masum olması söz konusu değil elbette.

ELEŞTİRİDE AMAÇ
Yapılan her iş gibi eleştiri de bir amaç için yapılmalı. Özne, kurbana yanlışını söylemekle neye ulaşacak? Nereye varmak istiyor? Ne elde edecek?

Eleştiride en doğru amaç görüşme sonunda bir anlaşma, uzlaşma sağlamak. Iki tarafın da üzerinde görüş birliğine varacağı bir karara ulaşmak. Bu amacı belirlemesi gereken kişi özne elbette. Çünkü eleştiri eylemi onun tarafından başlatılıp gerçekleştiriliyor.

Birçok başka amaç uğruna da eleştiri yapılabilir tabi : Laf olsun, konuşulacak konu çıksın, dostlar alışverişte görsün, bilgi düzeyim fark edilsin, kurbanın başarıları gölgelensin, kurban perişan olsun, rencide olsun, incinsin, gözü oyulsun, izi kalsın, dersini alsın ve benzeri amaçlar konumuzun bütünüyle dışında (yazar bu alanlardaki beceri ve yeteneklerini saklı tutar).

Özne, uzlaşma-görüş birliği sağlama amacını belirlediği zaman zorlukla karşılaşsa da genellikle başarılı olur. Insanın doğası gereği böyle bir amaç, onu eleştiri kurallarına uymaya yöneltir.

TUTUM VE YAKLAŞIM
Eleştiri görüşmesi sonunda taraflar ”bir daha aynı yanlışın yapılmaması” sonucunda uzlaşabilir. Ancak varılan uzlaşma”yapılanın yanlış olmadığı” da olabilir. Önemli olan uzlaşma sağlamak. Dolayısıyla amacı belirlerken önyargılı davranmamak gerekir.

Özne, kurbanla yapacağı görüşme sırasında kendi düşüncesini değiştirebileceğini baştan hesaba katmalı. Buna açık olmalı. “Ona, yaptığının yanlış olduğunu bildireceğim fakat sonuçta yanlış olmadığını da görebilirim, böyle bir olasılık da var” demeli. Öznenin bu tutum içinde olması son derece önemli. Aksi takdirde kurbanla konuşurken zorlanabilir. Kurbanın söyledikleri ona -içten içe- mantıklı da gelse, benimsemeyi bir türlü içine sindiremez. Yenilgiye düştüğü duygusuna -endişesine- kapılır. Içinde oluşan bu çatışma onu uç örneklere, yapay açıklamalara iter. Zorlama değerlendirmeler yapmak durumunda kalır. Kurban bu zayıf noktaları belirlemekte gecikmez. Savunmasını bu alanlara kaydırır. Derken eleştiri görüşmesi bir görüşme olmaktan çıkar ve -adını rahatlıkla koyabileceğiniz- bir yarışa dönüşür. Özne, amacı doğru seçmiş olsa bile, düşüncesini değiştirme konusunda açık bir tutum takınmadığı için genellikle başarısız olur ve uzlaşma sağlanamaz.

ELEŞTİRİNİN “E” Sİ
Eğer yukarıda belirtilen doğru amaca ulaşılmak isteniyorsa işyerinde eleştiri sadece yalnızken yapılmalı. Özel yaşamda durum biraz farklı elbette.

Özne ve kurban ikili görüşmeli, konuştukları başka kişi ya da kişiler tarafından işitilmemeli, görülmemeli, izlenmemeli. Kuşkusuz bazı durumlarda bu da yeterli değil: Yönetici kendi elemanına eleştiri yönelteceği zaman, bunu başka insanların bilmemesini sağlamalı. Kurbanın, kendisiyle “konuşulmak” üzere “bir kenara çekildiği” bilgisi diğer insanlar arasında yayılır ve kurban bunu farkederse, ulaşmak şöyle dursun, çoğu zaman amacın yanına bile yaklaşılamaz.

“Sadece yalnızken eleştir” kuralının çok önemli bir özelliği var. Buna uyulmadığı zaman öteki eleştiri kuralları değer ve önemini yitirir. Başka kişi ya da kişilerin tanık olduğu ortamlarda eleştiri yapılırsa, öteki eleştiri kurallarına uyulmasa da olur. Çünkü amaca ulaşma şansı hemen hemen ortadan kalkmıştır. “Sadece yalnızken eleştir” kuralı bu nedenle eleştirinin “e”sini oluşturur.

Kuralın çiğnenmesi bakımından eleştiriye tanık olan kişi sayısının bir önemi yok. Ister bir kişi olmuş isterse bir milyon kişi, farketmez. Kurban için hepsi aynı: haksızlık. Kurban, saygınlığının zedelendiği sonucuna varır ve yerden göğe kadar da haklıdır. Haksızlık olarak gördüğü şey eleştirinin kendisi değil, başkalarının tanıklığıdır. Bu değerlendirme her insan için son derece doğal. Yapılan eleştirinin haklı ve doğru olması kurbanda bu duygunun oluşmasını engelleyemez.

Böyle bir durumla karşılaşan kurban, haksızlığa uğrayan her normal insan gibi hemen savunmaya geçer. Özne ise bu savunmayı, eleştiri konusu eylemin savunulması olarak algılar ve daha beter saldırır. Oysa savunma bireyseldir. Kurban, tanıklar gözündeki değerini korumaya çabalamaktadır. Bunun en çarpıcı örneği medya tarafından eleştiri yöneltilen insanların neredeyse refleks olarak başvurduğu “Bana komplo kuruldu” savunmasıdır.

Özne yönetici, kurban da onun elemanı konumundaysa ve ortamda başka kişi(ler) varsa eleştiri görüşmesi genellikle kısa sürer. Bunun en başta gelen sebebi elemanın sinmesi (yani sindirilmesi) dir. Tarafların özverili ve sabırlı çabaları sonucu konuşmaya devam edilse bile bir süre sonra başka sorunlar baş gösterir. Kurbanın yaptığı savunmalar -ki kurban savunma yapmak zorundadır- özne için farklı anlamlara bürünür. O, tanıklar gözünde kendi değerinin darbe yediğini düşünmeye başlar ve saldırısının boyutlarını genişletir. Hatta bazı yöneticiler abanın “yen”ini biraz aralayarak sorunu kökünden çözmeye çalışır.

Böyle durumlarda kurbanın gösterdiği “sükut, ikrardan” değil, “köprüyü geçme” çabasından ileri gelmektedir. Görüşme sonunda uzlaşma sağlansa bile her iki taraf da kara kaplı defterdeki alacak hanesine koyu harflerle önemli notlar alacaktır. Bir sonraki meydan muharebesine hem özne hem de kurban hazırlıklı olarak gelecektir.

“Sadece yalnızken eleştir” kuralına uyulmaksızın yapılan eleştiri görüşmesinde taraflar yukarıdakine benzer bir kısır döngü içine kolayca girer. Bir süre sonra da görüşme içinden çıkılmaz bir hal alır. Konuyu kapatmak güçleşir. Açık bir haksızlığa uğradığını düşünen kurbanın uzlaşmaya yanaşması çok zordur. Durumun kurtarılması çoğu kez olanaksızdır. Özne uzlaşma şansını yitirmiştir. Kurbanla arasındaki iletişimin bir onarım süreci’nden geçmesi gerekir.

Sunduğum “Etkin Eleştiri” seminerlerinde katılımcıların anlattığı birçok örnek olay sadece yalnızken eleştirme’nin burada değinemediğimiz sayısız yararını gözler önüne seriyor: a) Davranışın yanlış olduğu daha kolay benimseniyor ve tekrar edilmiyor; b) Yöneticiye olan güven, bağlılık ve sevgi pekişiyor; c) Eleştiriye konu olmayan diğer yanlışlar da ortadan kalkıyor; d) İnsanlar daha kolay özeleştiride bulunuyor...

Kuşkusuz insanların çok içten bir biçimde kaynaştığı, gerek yönetici gerekse eleman olarak karşılıklı sevgi, saygı ve güvenin egemen olduğu işyerlerinde böyle şeyler sorun olmaz. Bu işyerlerinde hem kolay kolay başkalarının önünde eleştiri yapılmaz, hem de yapılsa bile insanlar çok fazla etkilenmezler. Ancak eleştirinin “e”si böyle ortamlarda da geçerli bir kural. Mevcut durumun korunabilmesi için bu kurala titizlikle uyulması gerekir.

NE YAPMALI ?
Öneri çok kısa ve kesin: Eleştiriyi sadece yalnızken yöneltmeli.

Dr. Abidin Sönmez
e-posta:abidin_sonmez@yahoo.com


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
165. Sayı önceki yazı 165. Sayı sonraki yazı
   
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye