| Önsöz | Arama | Üyelik | Sohbet | Alış-Veriş | www.netyorum.com   
Ajanda
Seçtiklerimiz
Arşiv
Yazarlar
Yorumlar

Bölümler

Köşe Yazıları
Teknoloji
Sanat
Soru & Cevap
Dostluk & Sevgi
Eğlence
Geçmiş Zaman Olur ki

Konular

Sinema
Müzik
Kitap
Sözler
Oyunlar
Ürünler
Mekan
 
 
Reklam Fiyatları

İzleyici Mesajları

Elektronik posta :
bilgi@netyorum.com

 
 
Bu sayfayı arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

 
 
Açılış sayfası yapmak için tıklayın.

Sık kullanılanlar listesine eklemek için tıklayın.

 

Eski Sayıları

06.05.2005 Prof. Dr. İbrahim Ortaş - netyorum.com / Sayı: 163

TARTIŞMA KÜLTÜRÜ ÜZERİNE - 2

DÜŞÜNCENİN TEMEL DİREĞİ ELEŞTİRİDİR

Eleştiriden Korkanlar Kendilerini Yenileyemezler

Eleştiri insanın insan olması ve insanlar arasında sosyal farklılıkların oluşması ile başlamış ve o günden bu yana eleştiriye tahammül etmek hep zor olmuştur. Aslında eleştiriden korkulması gerektiğinin, tam tersine eleştiriden yararlanılması gerekir diye düşünüyorum. Eleştirel düşünme olguların ya da bulguların eleştirmek veya ret etmek değil aynı zamanda mevcut bilgiyi doğru algılamak ve onun alternatifi yaklaşımı da beraberinde getirmektedir. Eleştiri ileri sürülen görüşün yerine bir şeyi koymak olarak algılanabilir de.

Genelde eleştiriye muhatap olan otorite tarafından eleştiriye karşı otoriteyi zayıflatmak, düzeni yıkmak, birliği bozmak, çoğunluğun iradesini hiçe saymak gibi bir çok savunma/suçlama getirilmektedir. Tabii bazıları için yapıcı, bazıları için de yıkıcı eleştiri kavramları gelişmiştir.

Eleştiriye pek çok kişi yanaşmadığı gibi kurumlar da, devletler de iyi gözle bakmazlar. Çünkü doğal olarak biz insanlar gibi kurumlar da tutucu veya muhafazakâr olarak varlığını korumak isteriz. Bu konuda bireyler eğer ön yargıları yoksa biraz daha esnek olabilmekte, fakat kurumlar biraz daha zorlanmaktadırlar.

Eleştiri Bilimin Dayanağıdır

Aslında eleştiriden korkulması yerine, tam tersine eleştiriden yararlanılması gerekir diye düşünüyorum. Eleştirel düşünme olguların ya da bulguların eleştirmek veya ret etmek değil aynı zamanda mevcut bilgiyi doğru algılamak ve onun alternatifi yaklaşımı da beraberinde getirmektedir. Eleştiri ileri sürülen görüşün yerine bir şeyi koymak olarak da algılanabilir.

Eleştiri tabii kuşku üzerine kurgulandığı için bir bakıma bilimin en önemli unsurlarından biridir. Bilim kuşkuya dayandığı için beraberinde eleştiriyi getirmektedir. Bu şekilde bilgi irdelenmektedir. Bu anlamda bilim yuvaları eleştirinin özgür alanları olmalıdır.

Eleştiri bir şekilde kişiyi düşündürmek ve bilgilendirmek için yapılır ve mesajın yerine ulaşması beklenir. Eleştirmen de eleştiri yapmada başta olayı çok boyutlu düşüncesi içerisinde kendi alışagelmiş düşüncelerinden kendisini arındırmış olması gerekir. Eleştiri beyin fırtınasından geçer. Beyin fırtınası bir şekilde yeni fikir üretmekte isteklendirme sağlamaktır. Eleştiri insanı diri ve canlı tutar.

Eleştiri mantık çerçevesinde olmalı ve kişinin önyargılarını dayatan bir çerçevede olmamalıdır. Ayrıca eleştiri herhangi bir kişi veya otoriteyi korumak için yapılmamalıdır. Oscar Wilde diyor ki "Nerede otorite varsa orada otoriteye direnen bir adam vardır". Bu da doğaldır ve "zıtların birliği" ilkesine uygundur. Ancak herkes, herkesin kendisi gibi düşünmediğini, her düşüncenin bir alternatifi olduğunu kabul etmesi ve bilmesi gerekir.

Farklı Düşünebilmek Yaratıcılıktır

ODTÜ Felsefe Bölümü öğretim üyesi Ahmet İnam CBT dergisinin 803 sayısında 'İmalat hatası mı yaratıcılar mı?' başlıklı yazısında "yaratıcılarına sahip çıkmayan toplum olabilir mi?" diye soruyor. Genelde sistemler ve sistemin başındaki odaklar düzenin sürüp girmesini ister, çünkü yeninin ne getireceği korkutucu ve sistemin başındaki kişinin yerini koruyamayacağı için değişim istenmez. Yaratıcı insan farklı insandır, farklı kişi renkliliğe düşünce farklılığının bir ölçüsü olarak çok boyutlu bakabilen kişidir.

Farklı insanı bol olan toplumların farklı görme, yaratma potansiyeli yüksektir. Bu tür toplumlar sanayi devriminden bu yana farklılıklara müsaade eden Voltaire'nin deyişi ile 'senin ile aynı fikirde değilim fakat senin düşüncelerini ifade edebilmen için senin ile aynı saflardayım' diyebilen batılı toplumların durumu ortadadır. Buna karşılık farklı düşünen sıra dışı kişileri deli, anarşist diye tanımlayan toplumların durumu ise hepimizin malumudur. Eğer aykırı düşünceli kişiler olmasaydı belki bugün sahip olduğumuz bir çok yenilik olmayacaktı. Cesur ve kendine güvenen ve bildiğini ortama sunan insanların sayesinde moda bu yolla topluma benimsetilmiş ve bugün kadınlar pantolon giyiyor, saçını kısa kesiyor, araba kullanabiliyor duruma gelmişlerdir.

Bu bağlamda yaratıcı ve farklı düşünen genellikle sistem tarafından yargılanır, cezalandırılır kısa yoldan anarşist damgasını yer. CBT dergisinin 23 Ekim 2004, sayı 918 Alman Die Zeit 40/2004'den çevrilen bir makalede ünlü parçacık fizikçisi Martinus Veltman diyor ki "Fizikçiler anarşist ruhludur".

Yaratıcı kişi her şeyden önce ben merkezinden çok biz merkezli, kendini aşma ve yenileme enerjisine sahip özeleştiri erdemliliğine sahip kişiliktir. Sorun çözümünde analitik düşünen, motive edici yönüyle de lider karakterli kişidir. Yaratıcı kişi cesur, düşüncelerini otoritelere göre belirleyen değil, yaşamın kurallarına göre belirleyen her şeye rağmen, toplumdaki ve sistemdeki çirkinliklere, özürlere ve hatalara karşı duruşu olmaktadır. Yaratıcı kişi kişilikli ve yetişkin birey özelliğindedir. Bu anlamda radikal düşüncelerden korkulmaması gerekir. Bütün fikir üreticileri hep radikal ve aykırı düşünceden beslenirler ve bu tür kişilikler genelde çağında değil ancak çağının çok ilerisinde anlaşılabilmişlerdir.

Eleştiri Gençlik Göstergesi ve Cesaret İşidir, Korkuya Gelmez

Ülkemiz genelde cesur olmayın bir statükocu bir yapı sahiptir, bugüne kadarki yönetim modeli ile dinamik yapı sergileyemiyor. Olayların anında algılayıp harekete geçemiyor. Müzekkereci yanı masada karşıdakini ikna ederek kazanmada başarılı değiliz. Genelde hep bir korku ve öngörüsüzlük nedeniyle başına gelecek bir kokusu yaşamaktadır. Çünkü özgüven ve sorumluluk bilinci yeterli değil. Ayrıca ülkemiz uluslar arası arenada vizyon yaratan bir ülke imajı da vermemektedir. Vizyon çizmek için büyük ütopyaların oluşması gerekir. Bu da özgür eğitim ortamında sağlanır. En büyük işler büyük hayaller kurma özelliği olan insanlarca başarılmıştır diyor W.Russel.

Fırsatları ve riskleri bütünsel ve eleştirel gözle görmek gerekir. Üniversiteler bu bakımdan her konuyu üniversitelilik bilinci içinde tartışmaları gerekir. Doğa boşluk kabul etmediği gibi toplusal kuralarda boşluk kabul etmez. Bugün başta siyasi partiler ve üniversiteler olmak üzere bir çok kurum ve kuruluş ülkenin önemli sorunlarını ön yargısız ve çok boyutlu tartışamadığı için, kalıpların ötesine geçilmeyen statükocu düşünce ve anlayışlar tarafından doldurulmaktadır. Eğer kişiler bilim ve eleştiri görevini yapmazlarsa birileri bu görevi otorite adına despotizm olarak yerine getiri.

Başta öğrenciler olmak üzere gençlik kendini üniversite ortamında ifade edebilir duruma gelmelidir. Bugünkü batılı lider kadrolarının önemli bir kısmı öğrenci liderleri ve düşünce akımlarının öncüleridir. Özellikle de gençlik yıllarında radikal düşüncelerden beslenenler ilerleyen yaşlarda biraz hayatın gerçeklerini öğrenerek törpülenir ve ayakları yere basan bir çizgiye gelirler. İnsan doğası gereği gençken kendini ispatlamak için dünyaları devirmek ister. Bu motivasyon kişiyi hedefine ulaştırmak için organize eder, sonunda kişi yeteneği ve kendisine sunulan ortam kadar "kendisi" olur.

Yaşama ve Olaylara Eleştirel Bakabilmeyi Öğretebilir miyiz?

Eğitimciler, bilim felsefecileri ve eleştirmenler, işlenen ders veya güncel konulara değişik bir açıdan bakabilmeyi ve alternatif yaklaşımlar üretmeyi ve bunları mantıksal açıklama yapması yolu ile eleştirel düşünme öğrenciye kazandırılabilir diyorlar. Başkent Üniversitesinden Sayın Doğan Kökdemir "pek çok ders eleştirel düşünme mantığı içinde işlenebilir" diyor. Ve diyor ki "Eleştirel düşünme doğuştan gelen bir özellik değil, öğretilebilir, anlatılabilir ve rahatça uygulanabilir bir sistemdir" diyor. Bunun için başta eğitim sisteminin buna uygun olması ve öğreticilerinde eleştirel düşünme sistemini bilmeleri gerekir. Öğrencinin eleştirel düşünceyi kazanması yalnız üniversite ortamında öğrenmeleri beklenilmemeli. Eleştirel düşünme ve sorgulama yeteneğini öğrencilere dersin bütünlüğü içinde anlatılabilir.

Ancak bu tür bir yetenekler sadece ders bazında değil, bir yaşam öğretisi olarak görülmelidir. Başta aile ortamında kişinin öz güveni kazandırılmalı, ilk ve orta öğretimde bunun alt yapısı ve donanımı sağlanmalı, üniversite ortamında da bir fiil derslerin öğrenci merkezli aktif öğrenme yöntemi ile eleştirel düşünce uygulanarak zenginleşmesi sağlanmalıdır. Ayrıca bir felsefi tartışma ortamı olarak üniversitelerin öğrencilerin tartışma kültürünü öğrenmeleri ve geliştirmeleri için farklı bilimsel ve düşünme zenginliği olan simaları "Sokrates" ve "Erasmus" anlayışı ile üniversite ortamlarında konuşturmaları çok yararlı olacaktır. Çoğu defa belirtildiği gibi ancak ülkemizin bilimsel düzeyi bu şekilde analitik/eleştirel düşünme sisteminin öğretilmesi ile ileri taşınır. Sanırım bilgi çağını yakalama arzusunda olan ülkemizin zaman kaçırmadan eğitim sistemini eleştirel alternatif baza oturtması gerekir.

Yaşama ve olaylara bütünsel ve alternatif bakmak dileği ile.

Saygılarımla,

Prof. Dr. İbrahim Ortaş
Çukurova Üniversitesi
e-posta: asportas@mail.cu.edu.tr


netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)


Yorum Ekle Yorumları Listele
163. Sayı önceki yazı 163. Sayı sonraki yazı
Yazarın Önceki Yazısı  
Her hakkı saklıdır. All rights reserved. netyorum.com © 2000-2005 İstanbul-Türkiye