|
18.09.2003 Rey'an Yüksel - netyorum.com / Sayı: 144
KELEBEK
Mektup III
Ah be güzelim,
Ah benim canım arkadaşım yine benden şikayet ve sıkıntı dolu bir mektup
alıyorsun haberin olsun.
Bulandım...
Durulmak çabası vardı bilirsin bende. Her seferinde “bırak bulan bulananlar
ayrıcalıklıdırlar” derdin sen.
Dedin ve dinlemelisin o halde...
Tutunmaktı niyetimiz, yaşamın bir ucuna. Kendi seçimlerimiz değildi
yaşamlarımız. Bir beden vardı ve o bedene uygun giysiler ama biz giyinik
doğmuştuk. Bedenimizi çıplak göremedik. İşin garibi giyinik doğduğumuzdan,
bedenimizi merak etmedik. Çıplaklık ne demekti, çıplak nasıl kalınırdı, bu
bedenlere daha uygun giysiler bulunur muydu ya da nasıl bulunurdu bilmezdik.
Zaten düşünmezdik de... dedim ya niyetimiz sadece tutunmaktı. Tutunamayanlar
çıplak olmak isteyenlerdi ya da arayanlardı uygun giysilerini... biz
tutunamayanları garipsedik.
Bir gün bu garipsediklerimizden biriyle karşılaşınca neler olduğunu anlamaya
çalıştık “neler söylüyordu o öyle neler düşünüyordu?”. Yasaktı, ayıptı... çıplak
kalmak ne demekti, her yanının görünmesi ya da uygun giysiler ne demekti.
Annelerimiz ne derdi, toplum ne derdi ya da dostlarımız ne derdi. “Ne derlerse
desinler” dedi, onun bir yere tutunmaya ihtiyacı yoktu ya da bir şeylerin ona
tutunması gerekmiyordu. Bir nevi kozasından çıkmaya hazırlanan kelebeklerdi
onlar; o denli az olmasına karşın yaşayacakları gün sayısı bunun için bile her
şeye değerdi, böyle dedi ve büyüledi beni.
Belki çok oldu bunu diyeli o belki de bir an kadar kısa bilmiyorum ama bildiğim
bir şey var ki ben ona tutunmaktan kendime tutunamadım uzunca bir süredir.
Yürek bazen söz dinlemez, eğitmek zaman alır onu. Geçmiş tecrübelerin tutar
elinden ama bilinmedik kapıları açmak bırakıp da geçmişin elini çok daha heyecan
verici olabiliyor.
Ne anlatayım, nasıl anlatayım ona dair, Bilirsin işte... Hastalıksı bir şey
nevrotik, ele avuca sığmaz. Kendini ve onu düşünmekten başka hiçbir şey
yaptırmaz. Kendinlik de aslında onluktur; onunla olmak, onu düşünmek, onu
paylaşmamak vardır. Onlar değil biz vardır sadece. Adı aşktır. Yepyeni bir
dünyadır, yeni solukları paylaşmaktır. Denizin ne kadar mavi olduğunu görmektir,
ya da şarabın tadını yeniden keşfetmektir. İnsanlar daha güzeldir. Hayat
yaşanılasıdır. Her gün yeni gün demektir ve her yeni gün de onu görmek için
doğan bir bahanedir. Sabah onu düşünerek başlar ve gece onu düşünerek sonlanır.
Rüyanda bile o vardır.
İşte böyleydik, ah be canım arkadaşım, hani derdin ya “sen yazarsın senin
yazarak anlatamayacağın şey yoktur” diye; oluyormuş demek ki... kelimeler
sıralanıyor birbiri ardına ama sonra donakalıyorlar. Sanırım her şey anlatılır
da o gecelerimiz anlatılamaz, kelimeler yetmez ki sevişlerimizi anlatmaya...
Ateş kızılıydı, yakıcı, kavurucu; ibadet eder gibi, huzurlu
uyumlu. Aşkın en onulmazına tutulmuştuk ilacı yoktu. Ne dünümüz vardı ne
yarınımız, biz bugünü yaşıyorduk. Avans almıştık yarından düne ve beraber
geçmeyen günlere inat, anı kıskandıran. Saatler duruyordu sanki o an ya da çok
daha hızlı ilerliyordu bilmiyorduk.
İyi de sıkıntı bunun neresinde diyeceksin değil mi?
Her büyük aşk gibi sorunlar çıkmaya başladı, çıplaklığımız sorun
olmaya başlamıştı önce. Bir de kozasından çıkmak için onun yardımını almış bir
kelebektim ve normal değişim süremi dolduramamıştım; oysa benim kozamdan
çıkmamda onun yardımına ihtiyacım olmamalıydı, her tırtıl bir gün kelebek
olacaktı, oysa ona o denli tutunmuştum ki kozadan çıkarken yaşayacağım o değişim
sürecini yavaş geçiremediğimden, bir sürü sorunlarım ortaya çıkmaya başlamıştı.
Ne yazık ki o yaralı ve hasta bir kelebeği daha fazla taşımak istemedi.
Uzaklaşmaya başladı benden.
Görmek istemiştim sadece gözlerini elimden geleni yaptığımı da
zannediyordum açıkçası ama...
O kendini suskunluğuna sığındırıp kaçmak isterken olumsuz
düşüncelerinden, beni burada bir başıma bırakması ne denli adilce?
Tenekeli kuyruğunun sesi bitinceye kadar dolaştırmak ardında ve
sonra da “hadi benim sıram bitti” diyerek gelmesi benim yanıma...
Her seferinde “ben buradayım hala” demem gerekti değil mi?
Ne yaparsa yapsın hep yanındayım demem gerekti değil mi? Ayrı
ayrı yaşamak isterdi sıkıntılarını ve her seferinde çıkıp avlusuna kendi başına
dolaşır ve derdi ki; “kal bir başınalığınla...” Paraleller ancak sonsuzda
kesişirler, aynı noktada kesişmek adına sonsuzluğu mu beklemek gerekiyordu
bilmiyordum; ama beklemedim. Asıl acı olan bana bekle bile dememesi...
Biliyor musun şiir bile yazdım ona sen şiir sevmezsin ama bir oku lütfen:
HENÜZ AÇMAMIŞ BİR SÜRÜ GONCA SAKLIYORDU YÜREĞİM.
HENÜZ KOKLANMAMIŞ BİR SÜRÜ ÇİÇEĞİM
KOZASINDAN ÇIKAMAMIŞ KELEBEKLERİM VARDI
BEKLİYORDU HEPSİ BİR ANDA SANA AÇILMAYI SANA UÇMAYI
İSTEMEDİN, İZİN VERMEDİN,
onca emek onca çaba
KAPIYI VURUP ARKANA ÇEKİP GİTMEK İÇİNMİŞ MEĞER.
BİR GÜN GELİRSEM AKLINA, DÖNMEK İSTERSEN BANA,
TEKRAR ALIŞTIRIP KENDİNE SONRA GİDECEKSEN EĞER
KAL OLDUĞUN YERDE İSTEMEM, SENİ BIRAKTIM SANA.
Susup biriktirerek yaşamaya çalışmak daha ne kadar sürecek ki? Şimdi mutlak bir
tevekkül içindeyim. Her şey güzel gibi ama aslında düşünmediğimden,
sorgulamadığımdan, tersini hatırlamadığımdan, hatırlamak istemediğimden bu
böyle. Bu arabayla kaza yapmış birinin arabaya tekrar binmek istememesi ya da
direksiyona geçmekte çok zorlanması gibi bir şey değil ben arabanın bile
farkında değilim. Neden oldu bu böyle demiyorum; bile isteye yaptım bunu. Bundan
pişmanlık duymak gibi bir şeyi aklıma bile getirmiyorum ama neden olduğunu
biliyorum neden olduğunu biliyorsam neden olmayacağını da bilmem gerekiyor.
Geçici bir süreç geçecek er ya da geç geçecek.
Yaşadığın düş kırıklıkları ne kadar çok ve ne denli derin olursa
yaşadığın bulanmalar o denli o çok oluyor ve bazen seni kumların arasında
nefessiz bırakıyor. Yıllarca içinde biriktirdiklerini, kişiliğini, hayallerini,
kavgalarını yok ettiğini düşünüyor. Belki bir süreliğine gizliyor doğru ama
sürekli bitiremez. Deniz biter mi?
Bir süreliğine güneşini, suyunu kesersen bitkinin kurutursun onu doğru,
sonrasında vereceğin su, güneş ve vitaminle belki eskisinden de canlı hale
getirebilirsin. Ama süre uzarsa...
Kavgalar vardır vuruşuruz birbirimizle
Birisi yaralanır, birisi ölür, kazanan birileri vardır her zaman.
Kendinle yaptığın kavgalarda birisi olacaksa kazanan bu kendinden başkası
değildir.
Kendinle kavganda kendin galip gelmen gerek o yüzden kavgadan korkma.
Hayatı sorgulamak tek gaye olmasın evet ama kavgaya tutuşmaktan kaçınma ne
olursa olsun. Dedim ben de kendime...
Sen de söyle bir şeyler.
Varsın ve çoksun bende.
Tüm sevgimle...
Rey'an Yüksel - 6.4.2003
e-posta: reyan@softhome.net
netyorum.com: (Bu metnin elektronik, basılı veya görsel
yayın organlarında tamamen veya kısmen yayınlanması yazarının yazılı iznine
tabidir. Aksine davranılmaması önemle rica olunur. Alıntı yapılmadan bu sayfaya
link verilmesi için herhangi bir izin gerekmemektedir.)
|